164- (2497) Bize Ebû Âmir-i Eş'arî ile Ebû Kûreyb hep bîrden Ebû Üsâme'den rivayet ettiler. Ebû Amir dedi İd : Bize Ebû Üsâme rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Büreyd, dedesi Ebû Bürde'den, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Peygamber (Sallaltahü Aleyhi ve Seilem) in yanında idim. Kendisi Mekke ile Medine arasındaki Ci'râne'ye inmişti.
Yanında Bilâl vardı. Derken Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) 'e Bede-vî bir adam gelerek :
— Yâ Muhammedi Bana vâdetüğini yerine getirmeyecek misin? de*di. Resûlüllah (Sallaltahü Aleyhi ve Selle/n) de ona;
«Müjde!» dedi. Bedevî :
— Bana bu müjde kelimesini çok söyledin! dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahit Aleyhi ve Seilem) öfkeli kılığında Ebû Musa ile Bilâl'e dönerek:
«Bu çıdam mü"|deyi reddetti. Siz bari kabul edin!» buyurdu. Onlar:
— Kabul ettik yâ Resûlallah! .dediler. Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve kelleni) içinde su bulunan Mr tas istedi ve elleriyle yüzünü onun içinde yıkadı, içine de püskürdü. Sonra :
«Bundan için ve yüzlerinize, göğüslerinize serpin. Size müjdeler olsun!» buyurdu. Ebû Musa ile Bilâl tası aldılar ve Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in emrettiğini yaptılar. Müteakiben Ümnıü Seleme perdenin ar*kasından :
— Kabınızdakinden anneniz için de artırın! diye seslendi. Onlar da kendisine bir miktar (su) artırdılar.
Bu hadîsi Buhârî «Kit5bu'l-Meğâzî»'de ve muhtasaran «Taha*ret» bahsinde tahric etmiştir.
Kaadî lyâz, Ci'râne 'nin Tâif'le Mekke arasın*da olduğunu, Mekke'ye daha yakın bulunduğunu söylemiş; Fâkihâni: «Ci'râne ile Mekke arasında bir konaklık mesafe var*dır.» demiştir. Bâcî'ye göre bu mesafe onsekiz mildir. Dâvûdî de Ci'râne 'nin Mekke ile Medine arasında olduğunu ka*bul etmemiş: «O ancak Mekke ile Tâif arasındadır» demiştir. Nevevî kat'iyyetle buna kaildir. Gelen Bedevî'ye yapılan va'd ya ona mahsûsdur; yahut umûmîdir. Bundan murad; Huneyn ga*zasında alman ganimetlerin Tâif 'den dönüşde Ci'râne'de taksim edeceğine söz vermesidir. Bedevî ganrmetten nasibinin hemen verilmesi*ni istemişti. Resûlüllah (Sallallahü Akyhi ve Seilem) ona müjde demekle ya taksimin yaklaştığını yahut saerse bol sevab kazanacağını anlatmak istemiştir.
' Bedevinin: «Bana bu müjde sözünü çok söyledin!» demesi, Resûlül*lah (Sallallahü Aleyhi ve Selte/nVe karşı saygısızlıktır. Kaadî lyâz diyor ki: «Bu söz bir müslümandan sâdır olsaydı, dinden dönmüş olur*du. Çünkü bunda Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) itham, vaMînin doğruluğu ile alay vardır. Şu var ki. bu söz henüz İslâmiyet kalbine yer etmemiş Arabm eşrafından yeni rnüslüman olmuş bir adamın sözüdür.» Bu adamın Benî Temim kabilesinden olduğu söylenir ki, Ezvâc-ı Tâhirât'ın hücreleri arkasından bağıranlar bunlardı. Bun*lar âyet-i kerîme'de akılsızlıkla vasıflandırılmışlardır.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler :
1- Hadîs-i şerif Ebû Mûsa.Bilâl ve Ümmü Seleme (Radiyallahu anh) hazerâtınm faziletlerine delildir.
2- Hayırlı bir işi müjdelemek rnüstehabdır.
3- Kendisiyle teberrük edilen bir şeyin başına üşüşmek ve onu is*temek müstehabdır.
165- (2498) Bize Abdullah b. Berrâd Ebû Amir EI-Eş'arî ile Ebû Küreyh Muhammed b. Alâ' rivayet ettiler. Lâfız Ebû Âmir'indir. (Dediler İÜ) : Bize Ebû Üsâme, Büreyd'den, o da Ebû Bürde'den, o da babasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Huneyn'den ayrılınca Ebû Âmir'i Evtâs'a gidecek ordu üzerine kuman*dan gönderdi. O da Düreyd b. Sımmc'ye rastladı. Düreyd öldürüldü. Ar*kadaşlarını da Allah hezimete uğrattı. Ebû Mûsâ demiş ki : Beni de Ebû Âmir ile gönderdi. Ebû Âmir dizinden yaralandı. Onu Benî Cüşem kabi*lesinden tir adam okla yaraladı. Ve dizine isabet ettirerek çökertti. Ben kendisine vararak :
— Amca seni kim vurdu? diye sordum. Etû Âmir, Ebû Musa'ya işa*ret ederek (katili gösterdi).
— Benim katilim işte budur. Görüyor musun? Beni işte bu vurdu! dedi. Ebû Mûsâ :
— Ben de kendisine kasdettim. Bilerek üzerine yürüdüm ve ona ye*tiştim. Beni görünce dönerek gitmek istedi. Peşine düştüm. Ve ona :
— Utanmıyor musun? Sen Arab değil misin? Yerinde dursana! de*meye taşladım. Gitmekten vaz geçti. İkimiz karşılaştık. Ben ve o iki kıhç darbesiyle birbirimize girdik. Kendisine bir kılıç vurarak öldürdüm. Son*ra Ebû Âmir'e dönerek:
— Allah seninkini tepeledi, dedim.
— O halde şu oku çıkar! dedi. Oku çıkardım. Yerinden su yükseldi. Bunun Üzerine :
— Ey kardeşim oğlu! Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e git, ben*den kendisine selâm söyle ve de ki : Ebû Âmir sana benîm için istiğfar eyle, diyor.
Ebû Musa demiş ki: Ebû Âmir beni halka emîr tâyin etti. Biraz ya*şadı, sonra öldü. Ben Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Settem)'e döndüğüm*de yanına girdim. Kendisi bir odada hurma dalından dokunmuş bir yatak Üzerinde idi. Yatağı üzerinde bir döşek vardı. Yatağın örgüleri Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in sırtında ve yanlarında iz bırakmıştı. Kendi maceramızla Ebû Âmir'in başına geleni ona haber verdim. Ve dedim ki: Ebû Âmir : «Söyle ona benim için istiğfar buyursun!» dedi. Bunun üze*rine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) su istedi. Ve ondan abdest al*dı. Sonra ellerini kaldırdı. Ve :
«Allah'ım! Ebû Âmir Ubeyd'e mağfiret buyur!» diye duâ etti. Hattâ koltuklarının beyazını gördüm. Sonra :
«Allah'ım! Onu kıyamet gününde halkımdan yahut insanlardan çoğuna üstün kıl!» diye duâ etti. Ben:
— Yâ Resûlallah! Bana da istiğfar eyle! dedim. Bunun üzerine Pey*gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellenı):
«Allah'ım! Abdullah b. Kays'e günâhını bağışla! Onu kıyamet gününde makbul bir yere koy!» diye duâ buyurdu.
Ebû Bürde : «Bu dualardan bîri Ebû Âmir'e, diğeri Ebû Musa'yadır.» demiş.
Bu hadîsi Buhârî «Kifâbu'l-Meğâzî»'de ve bâzı yerlerini «Ci-hâd» ile «Deavât» bahislerinde tahric etmiştir.
Ebû Âmir'in ismi Tjbeyd b. Süleym olup, Hz. Ebû Mûsâ'nın amcasıdır. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellenı), Hz. Ebû Âmir'i kumandan tayin ederek Hevâzin kabilesi üzerine gön*dermişti. Hevâzinliler hezimete uğradıktan sonra, bazıları Evtas'da toplanmışlardı, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellenı) onların tamamiyle işini bitirmek istiyordu.
Düreyd meşhur bir şâirdir. Öldürüldüğü zaman yüzyirmi yaşın*da olduğu söylenir. Kendisini kim öldürdüğü ihtilaflıdır. İbni İshâk'a göre Rabîa b. Rufey'; Bezzâr'm rivayetine göre ise Zübeyr b. Avvâm (Radiyallahu anh') öldürmüştür. Yine İbni İshâk'a göre Hz. Ebû Âmir'i vuran Düreyd'in oğlu Se*leme 'dir. İbni Hişâm ise :
«Bana itimâd ettiğim bir zât rivayet etti ki, Ebû Âmir'i Cüşem kabilesinden Evfâ b. Haris ve Ala' b. Haris nâmlarında iki kardeş vurmuşlardır. Onları da Ebû Mûse'i-Eş'arî öldürmüştür.» demektedir. Bu hadîsde Peygamber (SallalloHil Aleyhi ve Sellem ı'in şeriri üzerinde bir döşek bulunduğu bildiriliyorsa da Şeyh Ebû'l-Hasan bunu kabul etmemiş : «Doğrusu şeririn üzerinde dö*şek yoktu şeklinde olacaktır. İbareden nefîy edatı düşmüştür.» demiştir. Filhakika Hz. Ömer'in bir rivayetinde : «Şerirle Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seller») in arasında yatak yoktu. Örgüler iki yanında eser bırak*mıştı.» denilmiştir.
Hadîs-i şerif duanın ve duada el kaldırmanın müstehab olduğuna de*lildir. Gerçi Hz. Enes'den rivayet edilen bir hadîsde : «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) üç yerden taşka ellerini kaldırmamışdir.» de-nilmişse de. o hadîs Hz. Enes'in şâir yerlerde el kaldırdığını görme*diğine hamledilmiştir. Yoksa Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in otuz*dan fazla yerde el kaldırarak duâ ettiği sabit olmuştur.
Bu hadîs Ebû Âmir ile Ebû Musa 'nın faziletlerine de delildir. Hz. Ebû Mûsâ'I - Eş'arî'nin ismi Abdullah b. Kays'dır.