161- (2494) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd, Züheyr b. Harb, İshâk b. İbrahim ve îbni Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız Amr'uı-dır. İshâk: Ahberanâ; ötekiler ise ; Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (De*diler ki) : Bize Süfyân b. Uyeyne Amr'dan, o da Hasen b. Muhammed'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ubeydullah b. Efeî Râfi' —ki bu zât Ali'nin kâtibidir — haber verdi. (Dedi ki) : Ali (Radiyallahu anh) '1 şunu
Boylerken işittim: Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) beni, Zübeyr'i ve Mikdâd'ı gönderdi ve:
«Hâh bahçesine gidin! Orada bir câriye var, beraberinde de bir mek*tup. O mektubu ondan al;n!» buyurdu. Hemen allarımızı koşturarak yola koyulduk. Birden kadın karşımıza çıktı:
— Mektubu çıkar! dedik.
— Bende mektub yok! dedi.
— Yâ bu mektubu çıkarırsın yahut elbiseleri bırakırsın! dedik. Bu*nun üzerine örülü saçlarının arasından mektubu çıkardı. Bİz de onu Re*sûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem)^ getirdik. Bir de ne görelim mektuV da Hâtib b. EM Beltea'dan Mekkeli müşriklerden bazı kimselere hitah ediliyor. Onlara Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem)'m bâzı işlerini ha*ber veriyor. Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem):
«Yâ Hâtıb! Bu ne?» dedi, Hâtıb ;
— Üzerime varmakta acele etme ya Resûlallah! Ben Kureyş'e bitişik biı* kimse idim. (Süfyân : Onların müttefiki idî; ama kendilerinden de*ğildi, demiş.) Seninle beraber bulunan muhacirlerden onlara akraba olan*lar vardı. Bu karabet sebebiyle ailelerini himaye ediyorlardı. Benim ne*şe 3 cihetinden onların arasında yakınım olmayınca, onlardan dost edinip onunla akralamı himaye etmelerini arzu ettim. Bunu küfür etmek veya dinimden dönmek için yapmadım. Müslüman olduktan sonra küfre rûzı olduğum için de yapmadım, dedi. Bunun üzerine Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem):
«Doğru söyledi!..» dedi. Ömer ise :
— Bana müsaade fcuyur yâ Resûlallah! Şu münafığın boynunu vura-ı! dedi. Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Şüphesiz o Bedr'de bulunmuştur. Ne biliyorsun, ola ki, Allah Bedv bâzİlerinin hallerine vâkıf olmuş da : "Dilediğinizi yapın! Sizi affettim" bu-urmuştur.» dedi.
Arkacığından Allah (Azze ve Celle);
«Ey iman edenler! Benim düşmanımla sîzin düşmanınızı dost edinme-yijn!» [26] âyetini indirdi,
Ebû Bekr'le Züheyr'in hadîslerinde âyet zikıedilmemiştir. İshâk ken-rivâyetinde onu Süfyân'm tilâveti olarak nakletmiştir.
(...) Bize Ebû Bekr b. EM Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu-hammed b. Fudayl rivayet etti. H.
Bİze İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. İdris haber verdi,. H.
Bize Rîfâa b. Heysem El-Vâsitî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid (yâni İbni Abdillah) rivayet etti. Bu râvilerin hepsi Husayn'dan, o da Sa'd b. Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahman Es-Sülemî'den, o da Ali'den nak*len rivayet ettiler. Ali şöyle demiş: Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) beni, Efcû Mersed'i Ganevî'yi ve Zübeyr b. Avvâm'ı gönderdi. Hepimiz atlı idik :
«Gidin, tâ Hâh bahçesine varın. Orada müşriklerden bir kadın var ki, beraberinde Hâtıb'dan müşriklere yazılmış bîr mektub bulunuyor...» buyurdu.
Râvi, Ubeydullah b. Ebî Râfi'in, Ali'den rivayet ettiği hadîs mânâ*sında nakletmiştir.
162- (2495) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze Leys rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Rumh da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi ki, Hâtıb'ın bir kölesi Ke-sûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem)'^ Hâtıb'ı şikâyete gelerek:
— Yâ Resûlallah! Hâtıb mutlaka cehenneme girecektir, demiş. Re*sûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) de:
«Hatâ ettin! O cehenneme girmez! Çünkü Bedr ve Hudeybiye gaza*larında bulunmuştur.» buyurmuşlar.
Bu hadîsi Buhâri «Kitâhu'l-Cihâd», «Kitâbu'l-Meğâzî» ve «Ki-âbu't-Tefsir»'de; Ebû Dâvud «Cihâd»'da; Tirmizî ile Nesâî «Tefsir» bahsinde muhtelif râvilerdcn tahric etmişlerdir. Hâh bahçesi; Mekke ile Medine arasında bir yerdir.
Medîne'ye on iki mil mesafededir.
Zaîne : Hevdec içinde taşınan kadın demektir. Bâzılarına göre Nefs-i Hevdecdir. (Hevdec; İçine insan binen ve develerin üstüne yüklenen bir nevi sandıktır.) '
Kadının ismi ihtilaflıdır. Bâzıları Sâre , bir takımları Ümmü Sare olduğunu söylemişlerdir. Kenûd diyenler de vardır. Bu ka*dının şarkıcı olduğu ve KesûlüIIah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) hakkında hi*civ şarkıları okuduğu; Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in emri ilo feth gününde öldürüldüğü rivayet olunur.
Hatıb'm kadına on altın vererek onunla Mekkeliler'e mektub gönderdiği Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in onlarla harb etmek istediğini haber vererek hazırlıklı olun dediği, bunun üzerine Cebrail (Aleyhisselâm) inerek Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem)'e keyfiyeti haber verdiği de nakledilen rivayetler cümlesindendir.
Bu Rivayetlerden Çıkarılan Hükümler:
1- Casusların —erkek olsun, kadın olsun— mektubları okunmak suretiyle sırları meydana çıkarılır.
2- Casus ve diğer büyük günah sahipleri tekfir edilmezler. Fakat casusluğun büyük günahlardan olduğu kafidir.
3- Hükümdarın izni olmaksızın âsiye haddi şer'î ve ta'zir gibi ce*zalar tatbik edilemez.
4- Hükümdara veya hâkime müşavirleri kendi fikirlerini söyleyebi*lirler. Nitekim Hz. Ömer, Hâtıb'm boynunu vurmak, fikrinde olduğunu söylemiştir.
İmarn-i Âzam 'la Evzâî'ye göre müslüman casus öldürül*mez. Fakat dövülür ve uzun zaman hapsedilir. İmam Şafiî ile bir takım ulemaya göre müslüman casus öldürülmez. Ta'zir olunur. Mevki sahibi ise affedilir. Mâ1ikî1er'den bazüarı tevbe etmeyen casusun Öldürüleceğini, bazıları da casusluğu âdet edinen kimsenin öldürüleceğini söylemişlerdir.
5- Yalan lâfzı- kasıtlı olsun, yanlışlıkla söylensin vâkıın hilafını ha*ber vermekte kullanılır.
6- Hadîs-i şerif Bedr ve Hudeybiye gâzileriyle Hz. Hâtıb'in faziletine delildir. Çünkü o da Bedr gâzîlerindendir.