53- (2419) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Uleyye, Halid'den rivayet etti. H. Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmail b, Uleyye rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid, Ebû Kılâbe'den naklen haber verdi. (Demig ki) : Enes şunları söyledi:
Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem):
«Hor ümmetin bir emini vardır, bizim eminimiz de ey Ümmeti Ebû Ubeyde b. Cerrâh'dir.» buyurdular.

54- (...) Bana Amru'n-Nâkid rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Affân rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hammad (bu zât İbni Seleme'dir.) Sâbit'-den, o da Enes'den naklen rivayet etti ki: Yemenliler Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Setlemfa gelerek; Bizimle birlikte bizlere sünneti ve İslâm'ı öğ*retecek bir zât gönder, demişler. Enes demiş ki: Hemen Ebû Ubeyde'nin elinden tuttu ve:
«Bg ümmetin emini budur.» buyurdular.
Bu hadîsi Buhâri «Fedâili Eshab» ve «Meğazi» bahislerinde; Nesâî «Menâkıb»'de tahric etmişlerdir.
Emin: Güvenilir kimse demektir. Emânet meselesinde diğer Ashab-i kiram da Ebû Ubeyde'ye ortak ise de, burada maksad onda bu hasletin diğerlerinden daha fazla olduğunu anlatmaktır. Resûlüllah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ashabının büyüklerinden her birini bir faziletle vasfeder. Bu faziletin o zatta diğerlerinden fazla olduğuna işaret buyurur*du. Tirmizî'nin Katâde tarikiyle Hz. Enes 'den rivayet ettiği bir hadîs bunu izah eder. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem):
«Ümmetimin ümmetime en merhametlisi Ebû Bekr; Allah'ın emri hu*susunda en şiddetlisi Ömer, haya itibariyle en sadıkı Osman, helâl ve ha*ramı en iyi bileni Muâz b. Cebel; en İyi ferâiz bİîeni Zeyd b. Sabit; en gü*zel Kur'ân okuyanı da, Ubeyy b. Ka'b'dır. Her ümmetin bîr emini vardır. Bu ümmetin emini iste Ebû Ubeyde b. Cerrah'dir.» buyurmuştur. Hadîsi İbni Hıbbân dahi rivayet etmiştir.

55- (2420) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Beşşâr rivayet et*tiler. Lâfız İbni Müsennâ'nındır. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Ebû İshâk'i Sile b. Züfer'den, o da Huzeyfe'den naklen rivayet ederken dinledim, Hu-zeyfe şöyle demiş: Necranhlar Resûlüilah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e ge*lerek': Yâ Resûlallah! Bize emin bir zât gönder! dediler. Bunun üzerine :
«Size hakkıyle emin, hakkıyte emin bir zât göndereceğim!» buyurdu*lar. Halk bu vilâyete ermek için hemen ileri atıldılar. Fakat o Ebû Ubeyde b. Cerrâh'ı gönderdi.

(...) Bize İshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Dâvud El-Haferî haber verdi. (Dedi ki) : Bize Süfyân, ü& İshâk'dan bu isnadla bu hadîsin benzerini rivayet etti.
Bu hadîsi Buhârî «Fadâili Ashab», «Haberi Vâhid» ve «Meğari»
bahislerinde Tirmizî ile Nesâî «Menâkib»'de; İbiîü Mâce «Kitâbu's-Sünne»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.
Necran : Yemen'de bir yerdir. Necranhlar 'dan murad Âkıb Seyyid, Ebû'l-Haris b. Alkame, kardeşi Kurs, Evs, Zeyd b. Kays, Şeybe, Huveylid, Amr ve Ubeydullah namlarındaki zevattır. İbni Sa'd'm beyânına göre bunlar Hicretin dokuzuncu senesinde on dört kişilik bir hey'et olarak gelmişlerdir. Hepsi eşrafdan imişler. O zaman henüz hıristiyan bulunuyorlarrmş. Çok geçmeden içlerinden Seyyid ile Âkıb Resûlüllah [Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e gelerek müslüman olmuşlardır. Bu zevat Mescidi Nebevî'ye zinetler ve güzel elbiseler içinde gir*mişler, ikindi olmuş kalkarak şarka doğru ibadete başlamışlar. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sc'lcm) ashabına bunlara bir şey dememelerini tembih buyurmuş. Onunla Ebû'l-Hâris, Seyyid ve Âkıb ko*nuşmuşlar ve kendilerine emin bir zatın gönderilmesini istemişler. O da EbuUbeyde b. Cerrah'ı göndermiş.
Ashab-ı kiramın ileriye atılmaları, her biri va'd edilen eminin ken*disi olmasını dilediği içindir. Yoksa Vali olmakta gözleri olduğu için de*ğildir.