155- (339) Bana Muhammed b. Kâfi' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdürrezzâk rivayet etti., (Dedi ki) : Bize Ma'mer, Hemmana b, Müneb^ bih'den naklen haber verdi. Hem m ara şöyle demiş: Bize Ebû Hüreyre*-nin ResûlüHah (Sallallahü Aleyhi ve Sei/em) Men rivayet ettikleri bunlardır. Müteakiben bir takım hadîsler zikretmiştir ki: Onlardan biri de şudur: Resûltillâh (Sallallahü Aleyhi ve Seilem) buyurdular ki:
«Isrâiloğulları çıplak yıkanırlar; birbirlerinin avretlerini görürlerdi. Musa (Aleyhisselâm) yalnız başına yıkanırdı. Bu sebeple Isrâiloğulları :
— Vallahi Musa'nın bizimle yıkanmasına bir mâni yoktur. -Şu kadar var*ki, onun hayaları büyüktür, dediler. Bir defa Musa (Aleyhisselâm) yıkan*maya gitti. Ve elbisesini bir taşın üzerine koydu. Derken taş elbiseyi ka*çırdı. Musa da : Elbisemi bırak ey taşl Elbisemi, ey taş! diyerek izinden koştu. Nihayet İsrâiloğuIIarı Musa'nın avret mahallini gördüler de:
— Vallahi Musa'da bir şey yokmuş, dediler.
Bundan sonra taş dikildi. Hattâ ona baktılar ve Musa elbisesini ala" rak taşı döğmeye başladı.»
Ebû Hüreyre demiş ki: Vallahi bu taşda Musa (Aleyhisselâm) Jin tarla vuruşundan altı veya yedi iz kalmıştır.
156- (...) Bile Yahya b. Habİb El-Hârisi de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezîd b. Zürey* rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Halid El-Hazzâ', Ab*dullah b. Şakik'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Bize Ebû Hüreyre haber verdi. (Dedi ki) : Musa (Aleyhisseiam) utangaç bir zat idi, çıplak görün*mezdi. Bundan dolayı Benî İsrail:
«Onun hayaları büyüktür, dediler. Derken bir sucağızın yanında yı*kandı da elbisesini bir taşın üzerine koydu. Ve taş koşmaya başladı. Musa da sopasıyle arkasına takılmış, onu doğuyor: Elbisemi (bırak) ey taşt El*bisemi, ey taşt diyordu. Nihayet taş Isrâiloğullarından bir cemâatin yanın*da durdu. Ve "Ey iman edenler! Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın ki, Allah onu onların söylediklerinden tebrie etmişti. O Allah indinde mak*buldü."» [17]. âyet-i kerîmesi indi.
Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Gusul»'de tahric etmiştir.
Âder: Bâzılarına göre fıtıklı kimse demektir. Bir takımları hayaları büyük kimse manâsına geldiğini söylemişlerdir.
Cemaha: Şahlandı, son sür'atle koştu, demektir. Hadîs-i şerif Hz. Musa 'nın iki mucizesini haber vermektedir. Bunlardan biri taşın elbi*seyi alarak Benî İsrail 'den bir cemâatin yanma götürmesi, diğeri dövülmekten taşın üzerinde eser kalmasıdır.
Hadis-i Şerifden Şu Hükümler Çıkarılmıştır:
1- Taş gibi cemadatta temyiz bulunabilir. Bunun misâli ResûlüHah (Sallallahü Aleyhi ve Seltem) Efendimize Mekke'de taşın selâm verme*si, hurma kütüğünün ağlaması v.s. dir.
2- Kimsenin bulunmadığı bir yerde çıplak olarak yıkanmak caizdir. Maamafih avret mahallini Örterek yıkanmak efdaldir. Cumhûr-u ulemânm mezhebleri budur, tbni Ebî Leylâ bu husûsda cumhura ynuhalefet etmiş. Avret mahallini örtmek mutlaka lâzımdır. Çünkü suyun da sakinleri vardır, demiştir. İbni Ebî Leylâ 'nm bu hususdaki delili zayıf bir hadîsdir.
3- Peygamberler ve sulehâ sefihlerle cahillerin eziyetlerine maruz kalmış ve sabretmişler dir.
4- Peygamberler gerek ahlaken, gerekse cismen kusur ve noksan*lıklardan münezzehdijler.' Ancak baş ve diş ağrısı gibi gelip geçici ufak tefek hastalıklara mâruz kalabilirler. Kendilerinden nefret ettirecek ku*sur ve hastalıklardansa kat'î surette münezzehidirler.
157- (2372) Bana Muhammed b. Kâfi1 ile Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Abd: Ahberana; İbni Râfi ise: Haddesenâ tâbirini kullandılar. (Dediler ki) : Bize Abdürrezzak rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mer, İb*ni Tâvus'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Ebû Hüreyre şöyle demiş: Ölüm meleği Musa (Aleyhisselâm)'a gönde*rildi. Fakat ona geldiği vakit Musa (Aleyhisseiam) bir tokat vurarak gö*zünü çıkardı. O da Rabbine döndü ve:
«Beni ölmek istemeyen bir kuluna gönderdin, dedi. Bunun özerine Allah gözünü ona iade etti. Ve : Ona dön de söyle ki : Elini bir Öküzün sırtına koysun, elinin kapladığı yerdeki her kil için kendisine bir sene ömür ve*receğim, dedi. (Musa):
— Yâ Rabbi, sonra ne olacak? dedi.
— Sonra ölüml cevâbını verdi. (Musa) :
— O halde şimdi öleyim!» dedi ve Allah'dan kendisini arz-i mukad-deseye bir taş atımı yaklaştırmasını diledi. Bunun üzerine ResûlüIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Orada olsaydım yolun kenarında kırmızı kum tepesinin altında onun kabrini size gösterirdim.» buyurdular.
158- (...) Bize Muhammed lb. Kafi' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdürezzâk rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mer Hemmam b. Müneb-bih'den rivayet etti, Hemmam: Bize Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (SathUahü Aleyhi ve Sellem)âen rivayet ettikleri budur diyerek bazı hadîsler rivayet etmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (Sallalîahü Aleyhi ve Selle m) şöyle buyurdular:
«Ölüm meleği Musa (Aleyhisselâm) 'a gelerek : Rabbine icabet et! de*di. Bunun üzerine Musa (Aleyhisselâm) ölüm meleğinin gözüne bir tokat vurarak onu çıkardı. Melek hemen Allah Teâlâ'ya döndü ve : Muhakkak sen beni ölmek istemeyen bir kuluna göndermişsin, o benim gözümü çı*kardı, dedi. Allah da gözünü ona İade etti. Ve : Kuluma dön de, hayatı mı istiyorsun? dîye sor. Eğer hayatı istersen, elini bir Öküzün sırtına koy! Elin ne kadar kıl örterse muhakkak o kadar sene yaşayacaksın! de.
Musa (Aleyhisselâm) : Sonra ne olacak? diye sordu.
— Sonra öleceksin! buyurdu.
— O halde şimdi yakınken Öleyim. Yarabbi beni Arz-ı Mukaddese'ye bir taş atımı uzaklıkta öldür, dedi.»
Resûlüllah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Vallahi onun yanında olmuş olsam yolun kenarında kırmızı kum te*pesinin yanında kabrini size gösterirdim.» buyurdular.
(..,) Ebû İshâk dedi ki: Bize Muîıammed b, Yahya rivayet etti. (De*di ki) : Bize Abdürrezzâk rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Ma'mer bu hadî*sin mislini haber verdi.
Bu hadîsi Buharı ile Nesâî «Kitâbu'l-Cenâiz»'de tahric etmişlerdir.
İbni Huzeyme diyor ki: «Bazı bid'at tâifeleriyle Cehmi-y e fırkası bu hadîsi inkâr etmiş. Ve şöyle demişlerdir. Mesele ikiden "hâlî değildir. Musa (Aleyhisselâm) ya ölüm meleğini tanımış yahut ta*nımamıştır. Tanıdı ise gözünü çıkarması onu istihfaf olur. Tanımadıysa o zaman da bu meleğin bazan Hz. Mûsa'ya gelirdiğini bildiren rivayetin manâsı kalmaz. Sonra Allah Teâlâ gözü çıkan melek için kısas da yap*mamıştır. Halbuki Allah Teâlâ kimseye zulmetmez.
Bu itirazı Allah basiretini kor edenler yapar. Hadîsin manâsı sahîh-dir. Şöyle ki: Allah Teâlâ ölüm meleğini Musa 'ya ruhunu kabzetmek için göndermemiş; ancak ve ancak imtihan ve ibtilâ için göndermiştir. Ni*tekim Allah Teâlâ Halili İbrahim (Aleyhisselâm)'a oğlunu kesme*sini emretmiş, fakat bunun hakikatim kasdetmemiştir. Eğer Musa (Aleyhisselâm) tokat vurduğu vakit onun ruhunu kabzetmek isteseydi, mu-rad ettiği olurdu. Musa (Aleyhisseiâm) şeriatında tokat vurmak mubah*tı. Kendisi yanma giren bir adam görmüş. Onun ölüm meleği olduğunu tanımamıştı. Bizim Peygamberimiz de izinsiz bir müslümamn evine ba*kan kimsenin gözünü çıkarmayı mubah kılmıştır. Hz. Musa !nm ölüm meleğini tanıdığı halde gözünü çıkarması imkânsızdır. Melekler İbrâhim (Aleyhisselâm)'a. da gelmiş, o dahi ilk görüşde onları tanıyamamış*tı. Tanımış olsa kendilerine dana eti takdim etmesi muhal olurdu. Çünkü melekler yemek yemezler.
Melek Meryem'e dahi gelmiş, o da melek olduğunu tanıyama*mıştı. Tamsa ondan Allah'a sığınmazdı. Keza iki melek insan kılığında Dâvud (Aleyhisselâm)'in yanma girmiş, onun huzurunda dâvaya dur*muşlardı. O da melek olduklarını tanıyamamıştı. Cebrail (Aleyhisselâm) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj'e gelerek ona imanı sormuştu. O da kendisini tanıyamamış: Bu seferkinden maada onu her gelişinde tanımış*tım, demişti. Şu halde Hz. Musa 'nın ölüm meleğini tanıyamaması na*sıl yadırganabilir.
Cehmi'nin Allah melek için -kısas yapmamıştır, sözü ise cehline delildir. İnsanlarla melekler arasında kısas cereyan ettiğini yahut mele*ğin kısas istediğini, fakat kısas yapılmadığını kim haber vermiştir. Bu*nun kasden yapıldığına delil nedir...»
Gerek İbni Huzeyme, gerekse Hattâbî bu babda bir hayli söz daha etmişlerdir.
Hulâsa : Ulemâ mülhidlerin inkârlarına üç şekilde cevap vermişlerdir :
1- Allah Teâlâ'mn Hz. Mûsa'ya bu tokadı vurması için izin ver*miş olması ve bunun melek için bir imtihan sayılması imkânsız değildir. Allah dilediğini yapar ve dilediği şekilde imtihan eder.
2- Bu göz çıkarma mes'elesi mecazdır. Maksat Hz. Musa 'nın me*lekle münazara yaparak hüccetle ona galebe çalmasıdır. Fakat bu kavil zayıf görülmüştür.
3- Musa (Aleyhisselâm) gelenin Allah tarafından gönderilen melek olduğunu bilememiş, kendisine hücum edecek bir insan zannetmiş ve nef*sini müdafaya kalkışmıştır. Bu da kasdı olmaksızın meleğin gözünün çık*masına müncer olmuştur. Ebû Bekr, İbni Huzeyme ile diğer mutekaddiminin cevapları budur. Mâziri ile Kaadî Iyâz da bunu ihtiyar etmişlerdir. Çünkü hadîsde kasıt bulunduğuna bir sara*hat yoktur. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir. Hz. Musa birinci defa meleği tanıyamadığı halde ikinci gelişinde nereden tanımıştır?
Cevab: İkinci defa gelişinde melek kendisinin ölüm meleği olduğu*nu gösteren bir alâmetle gelmiştir. Hz, Mûsa'nın derhal teslim olması bundandır.
Arz-ı Mukaddese'den murad Beyt-i Makdis 'dir.
Musa (Aleyhisselâm) Kudüs‘ü alamadığı için hiç olmazsa Kudüs 'den sayılacak yakın bîr yerde Ölmesini istemiştir. Nitekim Beyt-i Makdis civarındaki kabri halen malûmdur. Beyt-i Makdis'e defnedilmesini istemesi, orada birçok enbiya ve sulehanm kabirleri bulunduğun dan dır. Bu zevatla hâli hayatta olduğu gibi, vefatın*dan sonra da mücavir olmak istemiştir. Bir de faziletli yerleri ziyaret edip duada bulunanlar çok olduğu için oraya defnolunmak istemiştir. Maama-fih Musa (Aleyh':5se!âm)'m kabrinin başka yerlerde olduğu da söylen*miştir.
Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler:
1- Mûsa (Aleyhisselâm) 'in Allah indinde büyük mertebesi vardır. Meleğin gözünü çıkardığı halde kendisini muaheze buyurmaması buna de*lildir.
2- Faziletli yerlere ve sülehanın yakınlarına defnolunmak müstehabdır.
3- Melek kendi suretinden başka şekillere girebilir.
159- (2373) Bana Züheyr b. Harh rivayet etti. (Dedi ki) : Bize HU-ceyn b. Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdül-Aziz b. Abdillah b. Ebî Seleme, Abdullah b. Fadl El-Hâşimî'den, o da Abdurrahman El-A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. Ebû Hüreyre şöyle de*miş. Bir defa bir yahûdi bir şey verilip de hoşlanmadığı yahut razı olma*dığı — Burada Abdü'I-Aziz şekketmiştir. — bir malını (satışa) arzederken. Hayır! Musa (Aleyhisselâm)'ı insanlar üzerine seçkin eyleyen Allah'a yemin ederim, dedi. Bunu ensardan bir zat işiterek yüzüne bir tokat vurdu.
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) aramızda olduğu halde sen Musa (Aleyhisselâm) insanlar üzerine seçkin kılan Allah'a yemin ederim diyorsun ha! dedi. Bunun üzerine Yahûdi, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gitti. Ve:
— Yâ Eba'l-Kaâsım benim zimmetim ve ahdim vardır. (Böyle olduğu halde) Fülân yüzüme tokat vurdu, dedi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (ensâriye) :
«Onun yüzüne niye tokat vurdun?» diye sordu.
— Yâ Resûlallah! Sen aramızda olduğun halde bu adam Musa (Aleyhisselâm)’ı insanlar üzerine seçkin kılan Allah'a yemin ederim, dedi. Cevâbını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kızdı. Hattâ gazab yüzünden anlaşıldı. Sonra şöyle buyurdular :
«Peygamberler arasında fazilet farkı yapmayın, zîra gerçek şu ki : Sura üfürüiecek ve yerle göklerde bulunan herkes ölecek ve yalnız Allah'ın diledikleri kalacaktır. Sonra Sûra tekrar üfürüiecek ve ilk diriien (yahut ilk diriienler) arasında ben olacağım. Bir bakacağım ki, Musa (Aleyhisselâm) arşı tutmuştur. Bilemem tür günündeki sa'kasıyla mt hesaba çekildi. Yoksa benden önce mi dirildi. Ben kimsenin Yûnus b. Metta (Aleyhisselâm) 'dan efdal olduğunu söyleyemem.»
(...) Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezid b. Harun rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdül-Aziz b. Ebî Se*leme tamamen bu isnadla rivayette bulundu.
160- (...) Bana Züheyr b. Harb ile Ebû Bekr b. Nadr-rivayet etti*ler. (Dediler ki) : Bize Ya'kub b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam, İbni Şihab'dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman ile Abdurrah-man EI-A'rac'dan, onlar da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. Ebû Hüreyre şöyle demiş : Biri yahudilerden, diğeri müslümanlardan olmak üzere iki adam birbirlerine sövdüler. Müslüman, Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve SellemVı âlemler üzerine seçkin kılan Allah'a yemin ederim, dedi. Yahudi ise, Musa (Aleyhisselâm) 'ı âlemlerin üzerine seçkin kılan Allah'a yemin olsun dedi. Ve o anda müslüman elini kaldırarak yahudinin suratına bir tokat indirdi. Yahudi hemen Resûlüllah (Sallallahü Alevhî ve Sellem)’e giderek müslümanla aralarında geçeni ona haber verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Beni Musa'dan daha hayırlı çıkarmayın, çünkü insanlar ölecek ve ilk ayılan ben olacağım. Bakacağım ki, Musa Arş'in bir tarafından tutmuştur. Bilemem ölenler arasında mıydı da benden önce dirildi! Yoksa Allah'ın istisna ettiklerinden miydi» buyurdular.
161- (...) Bize Abdullah b. Abdirrahman £d-Dârimî ile Kdu Bekr b. îshâk da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebu'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki) : Bize Şuayb Zührî'den naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Ebû Seleme b. Abdirrahman ile Saîd b. Müseyyeb, Ebû Hüreyre'den nak*len haber verdiler. (Şöyle demiş) : Müslümanlardan bir zât ile yahudiler-den bir adam sövüştüler...
Râvi İbrahim b. Sa'd'ın îbni Şihab'dan rivayet ettiği hadîs gibi riva*yette bulundu.
162 - (2374) Bana Amru'n-Nâkıd rivayet etti. (Dedi ki) : Ahmed Ez-Zübeyrî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyan Amr b o da babasmdan, o'da Ebû Saîd-i Hudrî'den nakle» rivayet e demiş) : Bir yahudi yüzüne tokad vurulmuş olarak Peygamber Aleyhi ve Seüem)'e geldi...
Ve râvi hadîsi Zührî'nin hadîsi manâsında nakletmiştir. Yalnız demiştir: «Bilmiyorum benden önce baydip ayılanlardan mıydı. Yoksa Tûr'daki bayılma ile iktifa mı etti.»
163- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki', Stifyân'dan rivayet etti. H.
Bize ibnü Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfyâiı, Amr b. Yahya'dan, o da babasından, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Saltallahü Aleyhi ve Sellem):
«Peygamberler arasında hayır farkı gözetmeyin!» buyurdular, tbnü Nümeyr'in hadisinde: «Amr b. Yahya'dan (sonra) bana babam rivayet etti.» ifadesi vardır,
164- (2375) Bize Heddâb b. Hâlid ile Şeyban b. Ferruh rivayet et*tiler. (Dediler ki).: Bize Hammad b. Seleme, Sabit El-Bunânî ile Süley*man Et-Teymî'den, onlar da Enes b. Mâlik'd en naklen rivayet etti ki : Resûlüllah (Satlatiahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar:
«Ben yürütüldüğüm gece kesib-i Ahmerin yanında Musa'ya geldim.— Heddab'ın rivayetinde "uğradım" denilmiştir.— Kabrinde ayağa kalk*tım, namaz kılıyordu.»
165- (...) Bize Ali b. Haşrerri de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize îsâ (yâni îbni Yûnus) haber verdi. H.
Bize Osman b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir ri*vayet etti.
Her iki râvi Süleyman Et-Teymî'den, o da Enes'den naklen rivayet etmişlerdir. H. .
Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abde b. Süleyman, Süfyân'dan, o da Süleyman Et-Teymî'den naklen ri*vayet etti. (Demiş ki) : Ben Enes'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem);
«Musa'ya uğradım; kabrinde namaz kılıyordu.»buyurdular. İsa'nın hadîsînde: «Yürütüldüğüm gece uğradım» ziyadesi vardır.
Bu hadîsin Ebû Hüreyre ve Ebû Saîd rivayetlerini Buharı «Hüsûmât», «Tevhid», «Rikâk», *Tefsîr», «Diyât» ve «Ehâ-dis'Ül-Enbiya»'da; Ebû Dâvud «Sünnet» bahsinde; Nesâî, E,bû Hüreyre rivayetini «Nuut» ve «Tefsir» bahislerinde muhte*lif râvilerden tahric etmişlerdir.
Hz. Ebû Hüreyre 'nin rivayet ettiği iki hadîs birbirlerine pek benzemekle beraber ayrı ayrı iki hadiseye ait oldukları anlaşılmak*tadır. Çünkü birinci rivayetinde yahudiye tokat vuranın ensardan bir zât olduğunu bildirmiş ikincide müslümanlardan bir adam demekle iktifa et-mş ise de bu zâtın Hz. Ebû Bekr olduğu bazı rivayetlerden anla*şılmıştır.
İstifa: Safisini ayırmak, ihtiyar etmek mânâlarına gelir. Satc ve Satca: Helak ve ölüm manasınadır. îbni Esir: «Sa'k insanın işittiği şiddetli bîr sesden bayılmasıdır. Çok defa bundan ölür. Sonraları bu kelime daha ziyade Ölüm hakkında kullanılmıştır.» diyor. Ölüm mânâsına alınırsa hadîs-i şerifi anlamak müskil olur. Kaadî Iyâz şöyle diyor: «Bu hadîs en müskil hadîslerdendir. Çünkü Musa vefat etmiştir, Sa'ka ona nasıl yetişebilir. O ancak dirilerin başına gele*cektir. Allah'ın istisna ettiklerinden buyurulması gösteriyor ki, Mûsa (Aleyhisselâm) Ölmemistir. Halbuki onun ne ölmediğini, ne de havata tek*rar döndüğünü gösteren bir delil gelmemiştir.» Kadî lyâz bun*dan sonra hadısde bahsi gecen sa'kanm insanlar diriîdikten sonra gökler*le yerin yarıldığı anda vuku bulacak sa'ka olması ihtimalinden bahsetmiş*tir. Bu takdirde âyetlerle hadîsler birbirine münâfi gelmez. Hadiste ge*çen ayrılma sözü de bu mânâyı te'yid etmektedir. Çünkü ayılmak tâbiri bayılanlar hakkında kullanılır, ölüm hakkında ayılmak değil, dirilmek tâbiri kullanılır, Hz. Musa 'nm Tûr dağındaki sa'kası da Ölüm değil, bayılmadır.
Yine Kaadî Iyâz'a göre hadîs-i şerif de geçen «Benden Önce mi ayıldı bilmiyorum» cümlesini Peygamber {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ihtimal ilk dirilecek insanın kendisi olduğunu bilmezden önce söylemiştir.
Maamafih bu sözle Hz. Musa 'nın da ilk dirilenler zümresinden oldu*ğunu anlatmak istemesi mümkündür. Bu zümre Peygamberlerdir. Bu babüa «Buhârî» sârini Aynî de şunları söylemiştir: «Peygamberlerin Üiri oldukları tekarrür edince onlar yerle gökler arasındadırlar. Sûr'a ölüm nefhası üfürülünce yer ve göklerdeki her canlı ölecek yalnız Allah'ın di*ledikleri müstesna kalacak, ölmeyeceklerdir. Peygamberlerden başkala*rının sa'kı Ölümle, Peygamberlerin sa'kı ise anlaşıldığına göre bayılma ile olacaktır. Sûra diriltme üfürüğü üfürüldüğü zaman Ölmüş olanlar dirile*cek, bayılmış olanlar ayılacaktır. Bu tahakkuk ettikte anlaşılır ki, Pey*gamber '{Sallalîahü Aleyhi ve Sellem) ilk ayılan ve —Peygamberler dahil -. bütün insanlardan önce kabrinden çıkan olacaktır. Bundan yalnız Hz. Musa müstesnadır. O daha mı önce dirilecek, yoksa bulunduğu'hâl üzere mi kalacak bu hususu kestirememiş, tereddüt etmiştir". Her iki hâle göre de Hz. Musa için bu başkalarına nâsib olmayan büyük bir fazi*lettir.»
ölmeyecek müstesnalar Cebrail, İsrafil, Mîkail ve Azrail 'dir. Bazıları Arş-ı a'lâyı taşıyan meleklerin de ölmeyeceklerini söylemişlerdir. Saîd b. Müseyyeb'e göre Arş-ı a'lânm etrafın*da yalın kılıç dolaşan şehitler de müstesnalardandır.
T û r günündeki Sa'kadan murad : Musa (Aleyhisselâm)'m Tur dağındaki bayılm asıdır. O gün Hz. Musa, Cenâb-ı Allah'dan kendi*sine görünmesini niyaz etmiş, Teâlâ Hazretleri bunun olamayacağını be*yanla karşıki dağa bakmasını emir buyurmuş, şayet dağ yerinde durursa ondan sonra Allah'ı görebileceğini bildirmişti. Hz. Musa dağa bakın*ca Teâlâ Hazretleri onu parçalayarak yerle bir etmiş Musa (Aîeyhisseîâm) bu müthiş manzara karşısında bayılmıştı.
Bu hadîste ResûHiIlah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem):
«Ben kimsenin Yûnus b. Mettâ (Aîeyhisseîâm)'dan efdal olduğunu söyleyemem.» demiş; başka bir rivayette:
«Hiç bir kula, ben Yûnus b. Mettâ'dan daha hayırlıyım, demek yakış*maz.» buyurmuştur. Ulemâ bu hadîsin iki veçhe ihtimali olduğunu söy*lerler. Birinci veçhe göre Resûlüllah (Sallalîahü Aleyhi ve Selîetn) bu sözü kendisinin Hz. Yûnus 'dan efdal olduğunu bilmezden önce söylemiş*tir. Kendi efdaliyyetini öğrenince: «Ben âdemoğulîarının seyyidiyim...» buyurmuş, Hz. Yûnus 'un veya başka bir Peygamberin efdal oldu*ğundan bahsetmemiştir. İkinci ihtimale göre bu sözü cahillerden biri Hz. Yûnus 'un mertebesini düşürecek bir tahayyülde bulunmasın diye zecr ve men etmek için söylemiştir. Ulemâ Yûnus (Aîeyhisseîâm) 'in başından geçenlerin onun Peygamberliğine zerre kadar dokunmadığını, merte*besinden bir şey düşürmediğini söylemişlerdir.
Babımızın son hadîsi «Kitâbu'l-İman»'m sonunda geçmiş ve izahı orada yapılmıştı.