124- (2354) Bana Züheyr b. Harb ile İshâk b. İbrahim ve İbni Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. İshâk : Ahberana; Ötekiler : Had-desenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki) : Bize Süfyân b. Uyeyne Züh-rî'den rivayet etti. O da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'im'i babasından nak*len rivayet ederken dinlemiş ki: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ben Muhammed'im. Ben Ahmed'im. Ben O Mâhiyim kî, küfür benile mahvedilir. Ben o Haşirim ki, insanlar benim arkamda toplanır. Ben Âkıb'im. Âkıb kendisinden sonra Peygamber bulunmayandır.» buyurmuş*lar.
125 — (...) Bana Harmele b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize lbni Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni Şihâb'dan, o da Muhammed b. Cübeyr b. Mut'un'den, o da babasından naklen haber verdi ki, Resûlüllah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar:
«Benim bir takım isimlerim vardır. Ben Muhammed'im. Ben Ahmed'im. Ben o Mâhiyİm ki, Allah benimle küfrü mahveder. Ben o Haşirim ki, Allah insanları benim ayaklarıma toplar. Ve ben o Âkıbim ki, ondan sonra hiç bîr Peygamber yoktur.» Filhakika Allah da ona Rauf ve Rahîm adını ver*miştir.
(...) Bana Abdül-Melik b. Şuayb b. İLeys de rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam, dedemden rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ukayl rivayet etti, H.
Bize Abd b. Hu m ey d dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdürezzâk haber verdi. (Dedi ki) : Bize Ma'mer haber verdi. H.
Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki) : Bize Şuayb haber verdi. Bun*ların hepsi Zührî'den bu isnadla rivayette bulunmuşlardır. Şuayb ile MaJ-mer'in hadîsinde ; «Resûlüllah (Saîîalîahü A leyhi ve Sellem) 'i dinledim.»;
Ukayl'ın hadîsinde : «Dedi ki Zührî'ye bu Âkıb nedir dedim. Kendisinden sonra Peygamber olmayan demektir, cevabını verdi.» Ma'mer ile Ukayl'm hadîsinde: «Kefereyi»; Şuayb'm hadîsinde ise: «Küfrü» ifâdeleri vardır.
126- (2355) Bize İshâk b. ibrahim El-Hanzalî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir, A'meş'den, o da Amr b. Mürra'dan, o da Ebû Ubeyde'-den, o da Ebû Musa'l-Eş'arî'den naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Re*sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seiiem) bize kendisinin isimlerini söyler de:
«Ben Muhammed'im,Ahmed'im, Mukarfî'yim, Hâşir'im; tevbenin Pey*gamberiyim ve rahmetin Peygamberiyim.» buyururdu.
Bu hadîsin Cübeyr b. Mut'ım rivayetini Buharı «Kitâbu'l-Menâkıb» ile «Kitâbu't-Tefsude; Tirmizî «Isti'zan» ve «Şemail» bahislerinde; Nesâî de «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvı-lerden tahric etmişlerdir.
Görülüyor ki Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem} kendisinin birçok isimleri olduğunu söylemiş, fakat bunlardan yalnız birkaç tanesini saymış*tır. Bunun sebebi saydığı isimlerin geçen ümmetlerin kitaplarında mev*cut olması ve o ümmetlerin bunları bilmesidir. Bir de mefhûmu âdede iti*bar yoktur. Binâenaleyh bir şeyde adet göstermek, bu adetten ziyadesi yoktur manâsına gelmez. Mâ1ikî1er'den Ebû Bekr İbnül-Arabî *nin beyânına göre Allah Teâlâ'nın, bin ismi Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in de bin ismi vardır. îbni Fâris ve başkaları Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e Muhammed, Âhmed ve Mahmûd isimlerini koymayı Allah Teâlâ'mn onun ailesine ilham ettiğini söylemişlerdir. Çünkü bu isimler kendisinde Övülecek sıfatlar çok olan kimseye verilir.
Mâhî: Mahveden, demektir. Ulemâ bunun Mekke ile Medîne 'de ve diğer Arab ve gayri Arab beldelerinde küfrü mahveden manâ*sına geldiğini söylemişlerdir. Maamafih bundan hüccet ve galebenin zu*huru manâsına gelen umumî mahv de kastedilmiş olabilir. Sahîh bir ha-dîsde :
«islâm kendinden Önce geçen kötülüklerin hükmünü yıkar.» buyurulmuştur.
Haşir: Toplayan demektir. «Allah insanları benim ayaklarıma top*lar» cümlesinden murad: Bana tâbi olurlar, benim izimden gelirler, be*nim Peygamberliğimin zamanında toplanırlar, benden sonra Peygamber yoktur, demektir.
Âkıb: Hadîste tefsir edildiği vecihle kendisinden sonra Peygamber gelmeyen manasınadır. Fakat bu kelimenin lügat manâsı arkasından ge*len demektir. Burada Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)'e isim oldu*ğuna göre sair Peygamberlerden sonra gelen demek olur. İbnû'1 Arâbî'ye göre Âkıb hayır hususunda kendinden öncekinin yerine ge*len manasınadır, Mukaffî ile Âkıb aynı manâya gelirler
«Tevbenin Peygamberi ve Rahmetin Peygamberi» te, bleri manâ iti*bariyle birbirine yakındırlar. Bunlardan murad Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve SeUemj'in tevbeyi ve insanların birbirine acımalarını getirdiğini anlatmaktır.
Kaadî Iyâz «Eş-Şifa» namındaki eserinde Kesûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)'in birçok isimlerini saymıştır.