90- (2336) Bize Mansur b. Ebî Müzâhim ile Muhammed b. Ca'fer b. Ziyad rivayet ettiler. (Mansûr: Haddesenâ; tbni Cafer ise Ahberana tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki) : Bize İbrahim (yâni İbni Sa'd) İbni Şihab'dan, o da Ubeyduîlah b. Abdillah'dan, o da İbni Abbâs'dan naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Ehl-i kitab olanlar saçlarını salar, müşrik-lerse başlarını ayırırlardı. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kendisine emir gelmeyen hususta ehl-i kitaba uymayı seviyordu. Bu sebeple Re-sûliillah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) saçlarım alnına sarkıttı, bir müddet sonra ayırdı.
(...) Bana Ebû't-Tâhir de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İhni Vehb ha*ber verdi, (Dedi ki) : Bana Yûnus, İbni Şihab'dan bu isııadla bu hadîsinin benzerini haber verdi.
Sedl: Sarkıtmak demektir. Burada ondan maksad saçı alnma sarkıt*maktır. Ulemânın beyânına göre saçı sarkıtmak değil, tarayıp ayırmak sünnetdir. Çünkü Peygamber (Sallallahü A teyhi've Sellem) sonraları bunu yapmıştır. Sarkıtmaktan vaz geçmesi zahire göre vahy iledir. Çünkü vahyle bildirilmeyen hükümler hususunda Ehl-i kitaba uyardı. Kaadî Iyâz'in beyânına göre ulemâdan bazıları saç sarkıtmanın neshedildiğini binâenaleyh alma ve kulakların arkasına saç sarkıtmanın caiz olmadığım söylemişlerdir. Kaadî Iyâz saçları ayırmanın vâcib değil, caiz ol*ması ihtimâli üzerinde durmuş ve şunları söylemiştir : «Caiz ki, saçlarını ayırması ehl-i kitaba muhalefet hususunda kendi ictihadıyle olmuştur. Bu takdirde saç ayırmak müstehabdır. Bundan dolayıdır ki : Selef bu hususta ihtilâf etmiş, bir takımları saçlarını ayırmış, diğerleri kulaklarının yumu*şağına kadar salmışlardı:-. Peygamber (Sallallahü A leyhî ve Sellem) 'in uzun saçı olduğu, saçı ayrıkrsa ayırdığı, ayrılmazsa hâli üzere bıraktığı hadîste vârid olmuştur. İmam Mâlik: Bence saçı ayırmak daha iyidir, demiştir.»
Nevevîde : «Hâsılı sahih ve muhtar olan kavle göre saçı hem sarkıtmak, hem ayırmak caizdir. Fakat ayırmak efdaldır.» diyor.
Yine Kaadî 'nin beyanına göre ehl-i kitaba uyma meselesinin te'-vili hususunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Bâzılarına göre Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bunu ilk zamanlarda ehl-i kitabın kalblerini İs*lâm'a yatıştırmak için yapmıştır. Buna hacet kalmayıp İslâmiyet zafer ka*zanınca birçok şeylerde ehl-i kitaba muhalif hareket ettiğini sarahaten bil*dirmiştir. Bir takımları vahy gelmeyen hususta Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ehl-i kitab şeriatlarına tâbi olması ihtimal ki emrinmuştu. Ancak bu, Ehl-i kitabın değiştirmedikleri malûm olan hususata ait*tir, demişlerdir.
Bâzı usûlü fıkıh âlimleri bu hadîsle istidlal ederek: «Bir mes'eleyi Allah ve Resulü hikâye eder de inkârda bulunmaz, yâni bize caiz olma*dığını bildirmezlerse, geçen ümmetlerin şeriatları bize de şeriattır.» demiş; diğer bazıları: «Bilâkis Hadîs-i şerîf geçmiş şeriatların bize şeriat olma*dığına delildir. Çünkü bu hadîste Ehl-i kitaba uymayı severdi, denilerek onun muhayyer bırakıldığına işaret olunmuştur. Geçmiş şeriatlar bizim için de şeriat olsa Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Selîem)'e de vâcib olur*du» demişlerdir.