83- (1863) Bize Ebû Ca'fer Muhammed b. Sabbâh rivayet etti. (Dedi ki): Bize İsmâîl b. Zekeriyyâ, Âsim El-Ahvel'den, o da Ebû Osman En-Nehdî'den naklen rivayet etti. (Demiş ki): Bana Mücâşi' b. Mes'ûd Es-Sülemî rivayet etti (Dedi ki) :
Hicret üzeri-e bey'at etmek için Feygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) 'e geldim de: «Hicret, ehli için geçmiştir. Ve lâkin islâm, cihâd ve hayır üzerine (bey'at bakîdir) buyurdu.
84- (...) Bana Süveyd b. Saîd de rivayet etti. (Dedi.ki): Bize Alî b. Müshir, Asım'dan, o da Ebû Osman'dan naklen rivayet etti. (Demiş ki): Bana Mücâşi' b. Mes'ûd Es-Sülemî haber verdi. (Dedi ki): Kardeşim Ebıı Ma'bed'le Resûlüllab (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e geldim. Ve :
— Yâ Resûlâilah! Bundan hicret üzerine bey'at al! D^dim. «Hicret, ehli için geçmiştir!» buyurdu.
«İslâm, cihâd ve hayır üzerine!» buyurdular.
Ebû Osman demiş ki: Az sonra Ebû Ma'bed'e rastladım. Ve kendisine Mücâşi'in sözünü haber verdim.
— Doğru söylemiş! Dedi.
(...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu-hammed b. Fudayl, Asım'dan bu isnâdla rivayet etti. (Dedi ki) : Bunun üzerine kardeşine rastladım: Mücâşi' doğru söylemiş dedi. Ama Ebû Ma'-bed'i anmadı.
85- (1353) Bize Yahya b. Yahya ile İshâk b. İbrâhîm rivayet etti*ler. (Dediler ki): Bize Cerir, Mansûr'dan, o da Mücâhid'den, o da Tâvûs'-dan, o da İbni Abbâs'dan naklen.haber verdi. Şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Fetih (yânî) Mekke'nin fethi günü :
«Hicret yok! Ve lâkin crhâd ve niyet (var!) Sefere çağırıldığınız zaman hemen gıdın!» buyurdular.
(...) Bize Ebû Bekir b. EM Şeybe ile Ebû Küreyb de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Vekî', SüfyânJdan rivayet etti. H.
Bize İshâk b. Mansur ile İbni Râfi' dahi Yahya b. Âdem'den rivayet
ettiler. (Demiş kî): Bize Mufaddal (yânı îbni Müheihil) rivayet etti. H.
Bize Abd b. Humeyd de rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ubeyduilah b. Mûsâ, İsrail'den naklen haber verdi.
Bu râvîlerin hepsi Mansûr'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir.
86- (1864) Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki): Bize babam rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Habîb b. Ebî Sabit, Abdullah b. Abdirrahmân b. Ebî Hüseyn'den, o da Atâ'dan, o da Âîşe'den, naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e hicret (in hükmü) sorul*du, da :
«Fetihden sonra hicret yoktur. Ve lâkin cihâd ve niyet (vardır). Sefere çağırıldığınız zaman hemen gidin!» buyurdular.
Bu hadîsin Mücâşi' rivayetini Buhârî «Cihâd» ve «Me-gâzî» bahislerinde; İbni Abbâs rivayetini «Hacc» ve «Cihâd» da tahrîc etmiştir.
«Hicret, ehli İçin geçmiştir.» cümlesinden murâd: sahiplerine meziy-yet kazandıran faziletli hicret Mekke 'nin fethiden önce idi. O kim*lere nasîb oldu ise oldu ve zaman geçti; demektir.
«Ve lâkin islâm, cihâd ve hayır üzerine (bey'at bakîdir.)» yâni siz hayrı, islâmiyet, cihad, ve iyi niyet gibi şeylerde arayın! Hicret sebebi île hayır kazanmak Mekke 'nin fethi ile sona ermiştir; ama bunlarla onu pek âlâ tahsil edebilirsiniz; demektir.
Hadisin bir rivayetinde :
«Hicret yok» diğerinde «fetihden sonra hicret yoktur!» buyuruluyor.
Ulema bunu iki suretle te'vîl etmişlerdir. Birinci te'vîle göre mânâ şudur : Mekke fethedildikten sonra artık oradan hicret yoktur. Çün*kü orası isîâm beldesi olmuştur; ondan hicret tasavvur edilemez.
îkinvi te'vîl: Sahiplerine meziyyet kazandıran faziletli hicret yok*tur. O Mekke 'nin fethinden Önce Medine'ye göç edenlere mah*sustur. Ve geçmiştir; zîra islâmiyet artık kuvvet bulmuştur. Bu te'vîl da*ha sahihtir. Ulemâ hicreti beş kısma ayırmışlardır :
1- Habeşistan'a hicret.
2- Mekke'den Medîne'ye hicret.
3- Kabilelerin Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) 'e hicreti.
4- Müslüman olan Mekke'lilerin hicreti.
5- Allah'ın yasak ettiği şeyden hicret. Aîlâme Aynî bu beş nev'e ikinci Habeşistan hicreti ile küfür diyarında dînîni mey*dana çıkaramayan müslümanlann hicretini ve âhir zamanda fitneler çı*kınca Şam'a yapılacak hicreti de ilâve ediyor. Filhakika îmâm Ahmed'in rivayet ettiği bir hadîsde bu Şam hicretinden bahse*dilmektedir.
Hicret hakkında birçok hadisler vardır. Ayni, Sahîh-î Buhârî şerhinde bunları sıralamıştır. Bunların hemen hepsi buradaki hadîs mâ-nâsmdadırlar.
Ulemâ küfür diyarından hicretin kıyamete kadar devam edeceğini söylemişlerdir,
«Sefere çağrıldığınız zaman hemen gidin!» ifadesinin mânâsı : Şayet hükümdar sizi cihâda davet ederse hemen icabet ederek gidin! Demektir. Bu cümle cihâdın farz-ı kifâye olduğuna delildir. Ümmetin bâzı ferdleri-nin ifâsı ile diğerlerinden de borç sakıt olur. Ancak memleketi kâfirler îstîlâ ederlerse cihâd farz-ı ayın da olur.
Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) zamanında cihadın hükmü ne olduğu ihtilaflıdır. Esah kavle göre farz-ı kifâye idi. Mamafih farz-ı ayn olduğunu söyleyenler de vardır.
87- (1865) Bize Ebû Bekir b. Hallâd El-Bâhilî de rivayet etti. (De*di ki) : Bize Velîd b. Müslim rivayet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahmân b. Anar El-Evzâî rivayet etti. (Dedi ki): Bana İbni Şihâb E-Zührî rivayet etti. (Dedi ki): Bana Atâ' b. Yezîd El-Leysî rivayet etti, ki kendilerine rivayette bulunmuş. (Demiş ki): Bana Ebû Saîd El-Hudrî rivayet etti ki, bedevinin biri Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e hicreti (in hük*münü) sormuş da :
«Vah sana! Hicretin hâli pek şiddetlidir! Senin develerin var mı?» bu*yurmuş. Bedevi :
— Evet! Demiş.
«Onların zekâtını veriyor musun?» diye sormuş. Bedevi (yine)
— Evet! Cevâbını vermiş.
«O hâlde köylerin ötesinden iş gor! Şüphesiz Allah senin amelinden hiç bir şeyi eksiltecek değildir!» buyurmuşlar.
(...) Bize bu hadîsi Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî dahî riva*yet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Yûsuf, Evzâî'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etti. Şu kadar ki o:
«Şüphesiz Allah senin amelinden hiç bir şeyi eksiltecek değildir.» dedi; ve hadîsde: «Suya geldikleri gün onları sağıyor musun? Diye sordu. Bedevi:
— Evet! Dedi.» ibaresini ziyâde eyledi.
Bu hadîsi Buhârî: «Zekât, Hicret, Edeb» ve «Hibe» bahislerin*de; Ebû Dâvûd «Cihâd» da; Nesâî oBeyat» ve «Siyer» bahis*lerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.
A'râbî ve Bedevi '. Çölde yaşayan demektir. Bedevi'nin Peygam*ber (Sallalîahü Aleyhi ve Seîlem) 'e sual sorması El-Mühelleb'e göre Mekke 'nin fethinden sonradır. Zira önce olsa ona cevaben : «Fetihden sonra hicret yoktur!» buyururdu. Nitekim başkalarına böyle ce*vap vermişti. Mamafih Bedevi'lerin sabırsız insanlar olduğunu, bu zâtın da Medine 'nin o gün için ağır sayılan havasına sabrı tahammül gösteremiyeceğini bildiği için hicretine izin vermemiş olması da mümkün*dür. Kurtubi : << İhtimal bu cevap o Bedeviye mahsustur. Çünkü onun hâlini ve Medine 'de kalmaya tehammül edemiyeceğini anla*mıştır.» diyor. Bâzıları Mekke 'lilerden başkalarına bu hicretin farz değil müstehab olduğunu söylemişlerdir.
Rcsûlüllah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellevı) Bedeviye hicret için bey'ata İzin vermemiş; ona develeri olup olmadığını; onların zekâtını verip ver*mediğini sormuştur. Diğer mallarının zekâtını sormamıştır. Çünkü o zâî deve sahibi idi. Develerinin zekâtı bahis mevzuu olunca sair maUarmın zekâtı da buna kıyasla anlaşılır.
Bihâr : Denizler demektir. Fakat burada ondan murâd: Köylerdir. Araplar köylere bihâr, köye de buhayre derler.
«O halde köylerin Ötesinde iş gör!» cümlesinin mânâsı: Üzerine farz olan zekâtı verdin mi nerede bulunursan bulun aldırma! Evin köylerin ötesinde bile olsa ondan otur; hicret etme! Demektir.