31- (1834) Bana Züheyr b. Harb ile Hârûn b. Abdillâh rivayet et*tiler. (Dediler ki) : Bize Haccâc b. Muhammed rivayet etti. (Dedi ki) : İbnü Cüreyc şunu söyledi:
(Ey îmân edenler! Allah'a itaat edin! Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin!) âyeti Abdullah b. Huzâîe b. Kays b. Adiy Es-Sehmî hakkında inmiş. Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) onu bir seriyyede göndermiş. Bana bunu Ya'lâ b. Müslim, Saîd b. Cübeyr'den, o da İbnî Abbâs'dan naklen haber verdi.
Bu hadîsi Buhâri «Tefsir» bahsinde; Ebû Dâvûd ile Tirmizî «Cihâd»'da; Nesâî «Bey'at», «Siyer» ve «Tefsîr»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Âyet-i kerîme'de zikredilen ülül-emir onbir şekilde tefsir ve îzâh olunmuştur:
1- Bundan murâd âmirlerdir. İbni Abbâs, Ebû Hüreyre, îbni Zeyd ve Süddî 'nin kavilleri budur.
2- İkrime'ye göre ülülemir Hz. Ebû Bekir'le Ömer (Radiyallahu anh) 'dır.
3- Bundan murâd bütün ashâbdir. Mücâhid'in kavli budur.
4- Hulefâ-i râşidîn denilen dört halîfedir. Sa'1ebî'nin rivaye*tine göre Ebû Bekir El-Verrâk buna kail olmuştur.
5- Atâ' «Bütün Ensâr ve Muhacirlerdir.» demiştir.
6- Sahabe ve tâbiîndir.
7- îbni Keysân'a göre halkı idare eden akıllı kimselerdir.
8- Ulemâ ve fukahâdır, Câbir b. Abdillâh 'Radiyallahu anh) ile Hasan-ı Basrî ve Ebû'l-Âliye 'nin kavilleri budur.
9- Ülülemirden murâd seriyye kumandanlarıdır. Meymûn b. Mihrân, Mukaatil ve Kelbî 'nin kavilleri budur.
10- Mücâhid'in bir kavline göre ehl-i ilim ve ehl-i Kur'ân'dır. İmam Mâlik bu kavli tercih etmiştir.
11- Bu söz bütün iş başında olanlara âm ve şâmildir; sahih olan da budur.
Abdullah b. Huzâfe (Radiyallahu anh), Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz bir seriyyeye kumandan tâyîn etmiş; askerlere ona itaat etmelerini emir buyurmuş. Abdullah (Radiyallahu anh) as*kerlerine kızarak:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) tana itaat etmenizi emir bu-yurmadı mı? Demiş. Askerler:
— Evet! Emir buyurdu! cevâbını vermişler.
— Öyle ise bana odun toplayın! Emrini vermiş. Onlar da odun top*lamışlar.
— Ateş yakın! Demiş. Yakmışlar:
— Bu ateşe girin! Demiş. Hemen girmek İstemişler. Fakat bazıları arkadaşlarını tutarak:
— Biz Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemi'e ancak ateşten kaçtık! Demişler. Ve ateş sönünceye kadar bu minval üzere durmuşlar. Hz. Ab*dullah'ın da öfkesi geçmiş.
Bu hâdise Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in kulağına erişti*ğinde :
«Ona girseler kıyamet gününe kadar çıkamazlardı! İtaat ancak meşru olan bir şey hakkındadır!» buyurmuşlar. Bunun üzerine itaat âyeti inmiş.
Fakat Dâvûdî, îbni Abbâs Hazretlerinden rivayet edi*len bu kavle i'tirâz etmiş; bunun İbni Abbâs 'dan başkası tara*fından bir vehim olduğun bildirdikten sonra şunları söylemiştir: «Çünkü bu kavilde bir şeyi o şeyin zıddı mânâya hamletmek vardır. Bu hadiste bahsedilen husus, Peygamber fSallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in orada söyledi*ğinin aksinedir. Orada : İtaat ancak meşru' olan bir şey hususundadır! buyurmuştu. Abdullah ordu kumandanı olarak gazaya çıkmıştı. Derken kızdı. Ateş yaktılar. Ve : Bu ateşe girin! diye emir verdi. Askerin bazıları bundan çekindi; bir takımları girmek istediler...
Eğer âyet önceden indi ise nasıl oluyor da başkalarını bırakıp tâat hususunda Abdullah b. Huzâfe'ye mahsus oluyor! Şayet bu hâdiseden sonra indi ise unutmamalı ki, Abdu11ah'm askerlerine sâdece itaat ancak meşru' olan şey hususundadır denilmiş; ona niçin itaat etmediniz? denilmemiştir...»
Dâvûdîye şöyle cevâp verilmiştir : «Abdullah b. Huzâfe kıssasından murâd :
«Eğer bir şeyde münakaşa ederseniz onu Allah'a ve Resule arzediverin!» âyetidir. Hz. Abdu11ah'in seriyyesine gereken de bu idi. Kendimizi ateşe atalım mı atmayalım mı diye münaza'a ederken meseleyi Allah ve Resulüne irca' edeceklerdi. Onlar bunu yapmadılar; âyet onun için inmiştir.»
32- (1835) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muğîra b. Abdirrahman El-Hızânıî, Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'ruc'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen haber verdi.
«Kim bana itaat ederse Allah'a itaat etmiş; ve her kim bana İsyan ederse Allah'a isyan etmiş olur. Bir de kim âmire itaat ederse bana itaat etmiş; kim âmire isyan ederse bana isyan etmiş olur!» buyurmuşlar.
(...) Bu hadîsi bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnü Uyeyne, Ebû'z-Zinâd'dan bu isnâd ile rivayet etti. Ama «kim âmire isyan ederse bana isyan etmiş olur!» cümlesini anmadı.
33- (...) Bana Harmele b. Yahya dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnü Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Yûnus, kendisine haber veren İbni Şİhâb'dan naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bize Ebû Seleme b. Ab-dirrahmân, Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (SaUallahii Aleyhi ve Sellem) den naklen rivayet etti kî:
«Kİm bana İtaat ederse Allah'a itaat etmiş; her kim bana isyan ederse Allah'a isyan etmiş olur; ve kim benim e mîrîme itaat ederse bana itaat etmiş; her kim benim emîrime İsyan ederse bana isyan etmiş olur!» bu*yurmuşlar.
(...) Bana Muhammed b. Hatim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mek-kî b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnü Cüreyc, Ziyâd'dan, o da İbni Şİhâb'dan, naklen rivayet etti ki, ona da Ebû Seleme b. Abdir-rahmân haber vermiş ki, kendisi Ebû Hüreyre'yİ Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular... diyerek tamamiyle yukarıki hadisin misli*ni rivayet ederken dinlemiş.
(...) Bana Ebû Kâmil El-Cahderî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Avâne, Yâlâ b. Atâ'dan, o da Ebû Alkame'den naklen rivayet etti. (De*miş ki) : Bana Ebû Hüreyre ağzından ağzıma rivayet etti. (Dedi ki) : Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) 'den dinledim. H.
Bana Ubeydullah b. Muâz dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Beşşâr da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muham*med b. Ca'fer rivayet etti. Her iki râvi demişler kî: Bize Şu'be, Ya'lâ b. Atâ'dan rivayet etti. Ö da Ebû Alkame'den, o da Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem)'Acn nakleden Ebû Hüreyre'den yukarıkilerin hadîsi gibi dinlemiş.
(...) Bize Muhammed b. Râfi' de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdür-razzâk rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mer, Hemmâm b. Münebhih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamfcer (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den nak*len yukarıkilerirı hadîsi gibi rivayette bulundu.
34- (...) Bana Ebû't-Tahir dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize lbnü Vehb, Hayve'den, naklen haber verdi ki, ona da Ebû Hüreyre'nin âzâd-hsi Ebû Yûnus rivayet etmiş. (Demiş ki) : Ebû Hüreyre'yi, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den naklen bunu rivayet ederken işittim. Ama: «Kim emîre itaat ederse» dedi. «Benim emîrime» demedi.
Hem mâ m'in Ebû Hüreyre'den rivayet ettiği hadîsinde de böyledir.
Bu hadîsi Buhâri «Ahkâm» bahsinde tahrîc etmiştir. Hadîs-i Şerif:
«Kİm Peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur!» [12] âyet-i kerîmesinden alınmıştır. Çünkü Cenâb-ı Hak Peygamberine itaat olun*masını emir buyurmuştur. Binâenaleyh ona itaat eden Allah'a da itaat etmiş olur. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'de âmire itaati emret*miştir,
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimizin âmirlere itaate son derece ehemmiyet vererek bunu kendine yapılan itaat mertebesine yük*seltmesine sebep olarak Hattâbî şunları söylemiştir: «Gerek Kurys, gerekse onların peşinden gelen Araplar emirlik nedir bilmezler; kendi kabileleri reislerinden başka kimseyi tanımazlardı. İslâmiyet gelerek kendilerine emirler tâyin edilince bunu hazmedemediler. Hattâ bâzısı ita*atten çekindi. Bunun üzerrhe Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) âmir*lere itaat etmenin kendisine yapılan itaate, isyanın da kendisine yapılan isyana bağlı olduğunu bildirerek onları âmirlerine itaate teşvik buyur*muş; bu suretle tefrikanın önüne geçmiştir.»
35- (1836) Bize Saîd b. Mansûr ile Kuteybe b. Saîd ikisi birden Ya'kûb'dan rivayet ettiler. Saîd (Dedi ki) : Bize Ya'kûb b. Abdirrahmân, Ebû Hâzim'den, o da Ebû Salih Es-Semmân'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet eyledi. (Şöyle demiş): Resûlüllah (Sallallah'û Aleyhi ve Seliem):
«Darlığında, varlığında; neşatlı zamanında, kederli zamanında ve dünya işlerinin sana tercih edildiğinde dinleyip itaat etmelisin!» buyur*dular.
Menşât ve mekrah kelimeleri mimli masdar yahut ismi zaman veya ismi mekândırlar. Biz bunları ismi zaman olarak terceme ettik.
Esera yahut üsra veya isra: Dünya işlerinde yalnız kendini düşünüp tercih etmektir. Hadîsin mânâsı: «Âmirler, kendilerinde olan haklarınızı vermeyip benimseseler bile siz yine onları dinleyip itaat edin!» demektir.
Bu babın bütün hadîsleri âmire itaat hakkındadır. Sebebi de müslü-manların birliğini korumaktır. Çünkü tefrika dîn ve dünyalarının fesa*dına bâdı olur. [13]
36- (1837) Bize Ebû Bekir b. EM Şeybe ile Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ve Ebû Küreyb rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İbni İdris, Şu'be'den, o da Ebû İmrân'dan, o da Abdullah b. Sâmit'den, o da Ebû Zerr'-den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) :
— Dostum bana dinleyip itaat etmemi vasiyyet etti. Velevki (âmir) kolları, bacakları kesilmiş bir köle olsun!
(...) Bize Muhamnıed b. Bcşşâr da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu-lıa inme d b. Ca'fer rivayet etti. H.
Bize İshâk dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Nadr b. Şümcyl haber verdi. Bu râvİter hep birden Şu'be'den, o da Ebû İmrân'dan bu isnâdla rivayette bulunmuşlar: Ve ikisi de hadîste: «Velev kolları, bacakları kesilmiş Ha beşli bir köle olsun!» demişlerdir.
(...) Bize bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Ebû İmrân'dan bu isnâd*la İbni İdrîs'in dediği gibi «Velev kolları, bacakları kesilmiş bir köle ol*sun!» şeklinde rivayet etti.
37- (1838) Bize Muhammed b. Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Yahya b. Husayn'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Nenemden rivayet ederken işittim. O da Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve SeUem)'i veda' haccında hutbe okur*ken dinlemiş:
«Üzerlerinize, sizi Allah'ın kitabı ile yöneten bîr köle bile vali tâyîn edilse onu dinleyin ve itaat edin!» buyuruyormuş.
(...) Bu hadîsi bize İbni Beşşâr da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer ile Abdurrahmân b. Mehdî, Şu'be'den bu isnâdla ri*vayet ettiler. O «Habeşli bir köle olsa da!» demiş.
(...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vekî' b. Cerrah, Şubeden bu isnâdla rivayet etti. O: «Kolları, bacak*ları kesilmiş Habeşli bir köle bile olsa!» demiş.
(...) Bize Abdurrahmân b. Bişr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Bchz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be bu isnâdla rivayette bulundu. Ama «Kolları, bacakları kesilmiş Habeşli» ibaresini anmadı da, onun Resûlüliah (Sailallahü Aleyhi ve Sellempi Mina'da veya Arafât'da dinlediğini ziyade etti.
(...) Bana Seleme b. Şebîb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hasen b. A'yen rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'kıl, Zeyd b. Ebî Üneyse'den, o da Yahya b. Husayn'dan, o da nenesi Ümmü'l-Husayn'daıı naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Onu şunları söylerken işittim :
Veda1 bacanda Resûlüliah (Sailallahü Aleyhi ve SeUem)*\e beraber hacc ettim. Resûlüliah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) çok sözler söyledi. Sonra onu:
«Üzerinize, sizi Allah'ın kitabı ile yönetecek kolları bacakları kesilmiş —zannederim siyah dedi— bir köle vâlî tâyin edilse, onu dinleyin ve itaat buyururken işittim.
38- (1839) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ley s, Ubeydullah'dan, o da Nâfi'den, o da İbni Ömer'den, o da Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem)''den naklen rivayet etti ki:
«Müslüman bir kimseye sevdiği, sevmediği (her) hususta (âmirini) din*leyip itaat etmek gerekir. Meğer ki, kendisine ma'sıyet emredile! Eğer ma1-sıyet emredilirse ne dinlemek vardır, ne de itaat!» buyurmuşlar.
(...) Bu hadisi bize Ziiheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Yahya —ki El-Kattân'dır— rivayet etti. H.
Bize İbnü Nümeyr dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet dtı. Her iki râvi Ubeydullah'dan bu Un adla bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir.
Bu son hadîsi yâni îbni Ömer (Radiyallahuynh) rivayetini Buhâri -Cihâd» ve «Ahkâm* bahislerinde; Ebû Dâvûd «Cihâd»'da tahrîc etmişlerdir.
Halîl: Dost demektir. Hz. Ebû Zerr'in bu sözden muradı Pey*gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemydir. Yâni Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona vasiyyette bulunmuş ve âmiri kollan, bacakları ke*silmiş bir köle bile olsa ona itaat etmesini söylemiştir.
Kolları, bacakları kesik köleden murâd: Onun beş para etmeyen en kıymetsiz bir köle olduğunu anlatmaktır. Yâni âmirin soyu, sülâlesi alçak da olsa kendisine itaat etmek vaciptir. Şu kadar var ki itaat olunmak için günah olan bir şeyi emretmemesi şarttır. Dînen yasak olan bir şeyi emrederse kendisine itaat edilmeyeceği yine bu hadîslerde beyan Duyu*rulmuştur.
Nevevî diyor ki: «Kölenin amirliği kendisini hükümdarlardan biri tâyîn ettiği yahut memleket idaresini kuvveti ve tâbi'leri ile ele ge*çirdiği zaman tasavvur olunur. Yoksa onu seçerek doğrudan doğruya âmir tâyîn etmek caiz değildir. Emirliğin şartı hür olmaktır.»
39- (1840) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Beşfâr rivayet et*tiler. Lâfız İbni Müsennâ'nındır. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Zübeyd'den, o da Sa'd b. Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahmân'dan, o da Alî'den naklen rivayet etti ki, Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) bîr ordu göndermiş ve üzerlerine bir zâtı ku*mandan tâyin etmiş. Bunlar bir ateş yakmışlar. Kumandan :
— Bu ateşe girin! Demiş. Bunun üzerine bir takım kimseler ateşe girmek istemiş; diğerleri:
— Biı bundan kaçtık! Demişler. Bu iş Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellemfe söylenince, ateşe girmek isteyenlere:
«Ona girseydİniz kıyamet gününe kadar onun içinde kalırdınız!» buyurmuş, ötekilere de güzel sözler söylemiş. Ve :
«Allah'a isyan hususunda itaat yoktur. İtaat ancak meşru* (olan bir şey hususun) dadır.» buyurmuşlar.
40- (...) Bize Muhammed b. Afcdillâh b. Nümeyr ile Züheyr b. Harb ve Ebû Saîd El-Eşecc de rivayet ettiler. Lâfızda birbirlerine yakın*dırlar. (Dediler ki) : Bize Vekî' rivayet e.tti. (Dedi ki) : Bize A'meş, Sa'd b. Ubeyde'den, o da Ebû Abdirrahmân'dan, o da Alî'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş:
Resûlüllah (SallaUahü A leyhi ve Sellem) bir seriyye gönderdi. Üzerlerine de Ensâr'dan bir zâtı kumandan tâyîn etti. Ve onlara bu zâtı dinleyip kendisine itaat etmelerini emir buyurdu. Derken bu zâtı kızdırdılar. O da :
— Bana odun toplayın! Dedi. Hemen topladılar. Spnra :
— Bir ateş yakın! Dedi. Yaktılar. Sonra:
— Size Resûlüllah t Sal lalİahii Aleyhi ve Selleın) beni dinleyip itaat et*menizi emir buyurmadı mı? Dedi.
— Evet, buyurdu! cevâbını verdiler,
— Öyle ise bu ateşe girin! Dedi. Bunun üzerine askerler birbirlerine bakıştılar. Ve:
— Biz Resûlüllah ıSallallahü Aleyhi ve SeUem)%e ancak ateşten kaçtık! Dediler. Hakîkaten öyle yapmışlardı. Kumandanın Öfkesi de yatıştı; ve ateş söndürüldü. Döndükleri vakit buıu Peygamber (SallaUahii Aleyhi ve Sellemye söylediler de:
«Ona girseler {bir daha) çıkamazlardı. Tâat ancak meşru' (olan bir şey) hususundadır!» buyurdular.
(...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şey be de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vekî' ile Ebû Muâviyc, A'meş'den bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivayet etti.
Bu hadîsi Buhâ ri «Megâzî» ve «Ahkâm» bahislerinde; Ebû Dâvûd Cihâd»'da; Nesâî «Bey'at ve «Siyer»'de tahrîc etmiş*lerdir.
Kumandanın askerlerini yakmak istemesi bâzı ulemâya göre şakadır. Bir takımları onları denemek istediğini söylemişlerdir. Nitekim gülerek : «Ben sizi denemek istedim!» dediği rivayet olunmuştur. Bu zâtın Ab*dullah b. Huzâfe olduğunu iddia edenler olmuşsa da Neve-v î bunu zayıf bulmuştur. Zîra hadîsin ikinci rivayetinde kumandanın Ensâr'dan bir zât olduğu bildirilmiştir ki, bu da onun başka biri olduğunu gösterir.
«Ona girseler (bir daha) çıkamazlardı.» cümlesi hakkında Dâvû-d î şunları söylemiştir: «Bundan murâd: Dünya ateşidir. Çünkü onun yakması ile hepsi ölür; kimse sağ kalmazdı. Maksat cehennem ateşi ve onda ebedî kalmaları değildir.»
Hadîs-i şerîf, ma'siyet hususunda âmire itaat edilmeyeceğine, itaatin sâdece meşru hususatta lâzım geleceğine delildir.
41- (1709) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivayet elti. (Dedi ki) : Abdullah b. İdrîs, Yahya b. Saîd ile Ubeydulluh b. Ömer'den, onlar da Ubâde b. Velîd b. Ubâde'den. o da babasından, o da dedesinden naklen rivayet etti. Şöyle demiş :
Biz Resûlülialı (Sallailahii Aleyhi ve SellenD'o darlıkta, varlıkta, ncşatlı ve kederli zamanlarımızda, bize tercih yapıldığında dinleyip itaat etme*ye, emirlik hususunda ehil olanlu kavga etmemeye ve nerede olsak hakkı söyleyeceğimize, Allah hakkında hiç bir kınayıcının zemininden korkma*yacağımıza bey'at ettik.
(...) Bu hadîsi bize İbnti Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah (yâni İbni İdrîs) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Aclâıı ile Ubeydullah b. Ömer ve Yahya b. Saîd, Ubâde b. Velîd'den bu isnâdda hu hadîsin mislini rivayet ettiler.
(...) Bize İbııü Ebî Ömer de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdülâzîz (yâni Derâverdî) Yezîd'den —ki İbnül'-Hâd'dır—, o da Ubâde b. Velîd b. Ubâde b. Sâmiı'den, o da babasından naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bana babam rivayet etti. (Dedi ki) : Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem)*c bey'at ettik... Râvi, İbni İdrîs'in hadîsi gibi rivayette bulun*muştur.
42- (...) Bize Ahmed b. Abdirrahmân b. Vehb b. Müslim rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Amcam Abdullah b. Vehb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Amr b. Haris rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Bükeyr, Büsr b. Saîd'-den, o da Cünâde b. EM Ümeyye'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş :
Ubâde b. Sami t hasta iken yanına girdik. Ve : Allah iyiliğini versin! Bize Resûlüllah (SallaHahü Aleyhi ve Sellem)'den işittiğin bir hadîs rivayet et ki, Allah onunla fayda versin! Dedik. Bunun üzerine şunu söyledi:
— Resûlüllah (Salla lahü Aleyhi ve Sellem) bizi davet etti. Biz de kendi*sine bey'at ettik. Bizden aldığı sözler arasında : Neşatlı zamanımızda, ke*derli zamanımızda, darlığımızda, varlığımızda, üzerimize tercih yapıldı*ğında dinleyip itaat etmeye ve emirlik hususunda ehil olanla kavga et*meyeceğimize dâir aldığı bey'at da vardı. Ubâde :
— Ancak hakkında elinizde Allah'tan bir hüccet bulunan aşikâr bir küfür görürseniz o başka!» dedi.
Bu hadîsi Buhâri «Fften» bahsinde tahrîc etmiştir.
Hadîsin mânâsı şudur: îş başında bulunan âmirlerle onların vazife*leri hakkında kavga ve kemlilerine i'tirâz etmeyin! Meğer ki onların, İs*lâm kaidelerine göre muhakkak münker sayıldığını bildiğiniz bir kötülü*ğünü göresiniz! Böyle bir şey görürseniz bunu reddedin! Ve her yerde hakkı söyleyin! Ümerâ fâsik ve zâlim bile olsalar onlara karşı çıkarak kendileri ile harp etmek bütün ulemânın ittifakı ile haramdır. Bu bâbda birçok hadîsler vardır. Ehl-i sünnet ulemâsına göre hükümdar fâsıklığın-dan dolayı ma'zul olmaz. Zîra netîce kan dökmeye ve çeşitli fitnelere müncer olacağı için azlindeki mefsedet, yerinde kalmasındaki zarardan daha çok olur.
Kaadî Iyâz'in beyânına göre ulemâ kâfirden müslümanlara hü*kümdar olamayacağına hattâ evvelce müslümanken sonradan kâfir olsa azledilmiş sayılacağına ittifak etmişlerdir. Namaz kılmayanın hükmü de budur.
Hadis-i Şerif emir bilma’ruf’unfarz olduğuna da delildir. Nevevi diyor ki: “Ulema onun farz-ı kifaye olduğuna ittifak etmişlerdir. Bir kimse bu hususta canından, malından veya başkasının canından olacağından korkarsa eli ile ve dili ile bu vazifeyi yapmak ondan sakıt olur. Ona sadece kalbi ile kerih görmek vacib olur. Bizim mezhebimizle cumhurun mezhebi budur.