Sizden; hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” (Al-i İmran, 104)

Feridüddin Attar (k.s.): “Cennetteki nimetlerin en büyüğü -Rabbimizin cemâlini seyirden sonra- dostlarıyla sohbet etmektir. dostlarıyla sohbet olmasa cennet neye yarar ki!” buyurarak mekanların şerefinin mekandaki dostlarla güzelleşeceğini ifade etmişlerdir.

Ebu’l-Abbas Mürsî (k.s.) “Zâhirî ilimlerde âlim bir kimse, sıdk ile evliyânın sohbetinde bulunursa, o kimsenin ilmi artar.” buyurmakla ilim sahiplerinin ilimlerinin kendilerini dostlarının sohbetlerinden müstağnî kılmaması gerektiğine işaret buyurmuştur.

“Bizim yolumuz sohbet üzeredir.” buyuran Şah-ı Nakşibend (k.s.) tasavvufî sohbetlerin ne kadar dolu ve verimli olması gerektiğini de ifade etmiş oluyor.
Buradan hareketle; tasavvufî sohbetin gayesi şu beş şeyi temin etmektir diyebiliriz:
1-İtikadı Düzeltmeye Yardımcı Olmak: Ehli Sünnet ve’l-Cemaat inancı doğrultusunda yanlış inanışlardan kaçınmak. Sünnet-i seniyyeye sarılıp her türlü bidat ve hurafeden arınmak.
2-Salih Amellere Teşvik Etmek: Haramları öğretip onlardan sakındırmak, helalleri öğretip teşvik etmek.
3-Güzel Ahlâkı Elde Etmek: ve Rasûlü’nün ahlakıyla ahlaklanma sırrına haiz olmak.
4-Hâlıka Tazim, Mahluka Şefkat Düsturunu Benimsetmek: Yaratılanı yaratandan ötürü sevip şefkat nazarıyla yaratılana bakış.
5-Din-i Mübin’e Hizmet Etme Ruhunu Aşılamak: Himmet kapısı hizmetle açılır.

Tasavvufun gayesi en kısa yoldan kişiyi Rabbine ulaştırmaktır.
Füyûzât-ı İlâhiyenin celbi ve üsve-i hasenenin tesisi için kişiyi ’a ulaştıran en kısa yol, sohbet, zikir, rabıta ve murakabedir.
’la sohbet ediniz, ile sohbet edemezseniz ile sohbet edenler ile sohbet ediniz.’’ buyrulmaktadır. Bunun gerçekleşmesi ise Kur’an-ı Kerim’i tefekkür ederek okuyup sırlarına nailiyetle mümkündür.
“Kim ki Rabbi ile konuşmak isterse Kur’an okusun.” hadîs-i şerifine dayanarak, dostları Kur’an okurken “Ben Rabbimle konuşuyorum iç ve dış edebine dikkat edeyim derler. ile sohbet etmek isteyenler Kur’an’a yönelsin. Kur’an-ı Kerimi manasını düşünerek okusun.

Mürşid-i kâmil ile yapılan sohbet ilaç gibidir. Mürşid-i kâmil müridinin rahatsızlığı ile ilgilendiği için kalbî hastalığına göre âyetlerden, hadîslerden uygun reçeteler verir. Mürşid-i kâmilin sohbetine katılanların “Bana konuştu, bana ne lazım ise onu söyledi.” demelerinin sebebi budur. Onun sohbetindekiler muayene için bekleyen hastalar gibidir.
Ali Ramitanî (k.s.) “Mürşit ile yapılan sohbet, misk satan bir kişi ile sohbet etmek gibidir. Misk satıcısı sattığı miskten vermese bile dükkânın güzel kokusu o kimseye sirâyet eder.” buyurarak kâmil mürşit huzurunda kişi sussa bile istifade edeceğini ifade buyurmuşlardır.

Hikmet ehli bir zat buyurmuştur ki âriflerin sohbeti kişiyi beş karanlıktan beş aydınlığa çıkarır:
1-Şüphe karanlığından yakîn aydınlığına,
2-Gösteriş karanlığından ihlâs aydınlığına,
3-Gaflet karanlığından zikrullah aydınlığına,
4-Dünya ve süsüne rağbet karanlığından ahirete rağbet aydınlığına
5-Kibir karanlığından mütevazilik aydınlığına çıkarır.

Aç olan insan biyolojik yaşamını devam ettirmek için gıdaya ihtiyaç duyar. Kalbin diri kalması için Mürşid-i kâmil dışında salih insanlarla, ilim ehli insanlarla, yârenlerle yapılan sohbetler de gıda gibidir. Kişinin ruhu böylece gıdasını almış olur.

Zikri sultaniye dönen
Mâ hevâ nâr turâb binan
Bütün vücut bir dil sanan
Yârânlarla sohbet lazım
(Kalemdar)

Hâris el-Muhâsibî (r.a.) buyurdular ki: “Kim cennetliklerden olmayı isterse, salih kimselerle berâber olsun.” Kişinin ilaç gibi ve gıda gibi olan sohbetleri çoğaltması lazımdır.