Ve Yüce Allah'ın şu kavli (babı): "Şâirlere gelince; onlara da sapıklar uyarlar. Onların her vadide ifrata düşegeldiklerini ve hakîkaten yapmayacakları şeyleri söyler insanlar olduklarını görmedin mi? Ancak îmân edip de iyi iyi amellerde bulunanlar, Allah'ı çok zikredenler ve zulme uğratıldıklarından sonra öçlerini alanlar böyle değildir. O zulmedenler yakında hangi inkılâb ile yıkılacaklarını bilecekler" (eş-Şuarâ: 224-227).

169-.......Ubeyy ibn Ka'b (R), Rasûlullah(S)'m: "Şiirden bir kısmı, şübhesiz hikmettir" buyurduğunu haber vermiştir.

170-.......el-Esved ibn Kays şöyle demiştir: Ben Cundeb'den işit*tim şöyle diyordu: Peygamber (S) bir gazvede yürürken, parmağına bir taş isabet etmiş, kanamıştı. Bunun üzerine Peygamber:
— "Hel enti illâ ısbaun demîti
Vefî sebüi'llâhi mâ laktti (= Sen ancak bir parmaksın ki kanadın Allah yolundadır bütün de çattığın)" buyurdu.

171-.......BizeEbû Seleme, Ebû Hureyre(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S): "Şâir sınıfının söylediği en doğru söz, Lebîd'in: Ela küllü şey'in mâ hala'Uâhe bâtılu
(= İyi bilin ki, Allah'tan başka herşey bâtıldır) kelâmıdır.
Ümeyye ibnu Ebi's-Salt da (şiirlerinde) müslümân olmağa yaklaş*mıştı" buyurmuştur.
Teemme 1-sutura I-kamatı fe mneha Mme l-Meîe ı Î-A la ıleyke rasaılu Ve kad hutta fihâ lev teemmehe satrahâ

172-.......Seleme ibnu'1-Ekva' (R) şöyle demiştir: Bizler Rasûlullah(S)'ın maiyyetinde Hayber gazasına çıkmıştık. Bir gece yürüdü*ğümüz sırada kaafileden bir adam Âmir ibnu'l-Ekva'a hitaben:
— Yâ Âmir! Bize kısa vezinli şiirlerinden biraz dinletsen ya! dedi.
Selemetu'bnu Ekva': Âmir, şâir bir kimse idi, dedi. Bu istek üze*rine Âmir, bineğinden aşağıya indi ve kaafileyi şu beyitleri söyleye*rek yürütüyordu:
Aîîâhumme! Levîâ enîe mehtedeynâ Velâ îasaddaknâ velâ sedleynâ Fe'ğfir fidâen leke maktefeynâ Ve sebbiii'l-akdâme in îâkaynâ Ve elkıyen sekîneten aleynâ înnâ izâ sîha bina eteynâ Ve bi's-siyâhı avvelû aleynâ
[= Yâ Allah! Sen olmayaydın biz doğru yolu bulmaz, sadaka da vermez, namaz da kılmazdık. Hayâtımız Sen'in rızân yolunda fe*da olsun, işlediğimiz günâhları mağfiret eyle! Düşmanlarla karşıla*şırsak ayaklan sabit kıl. Üzerimize sekînet ve metanet indir. Biz kıtale çağırıldığımız zaman hemen savaşa geliriz. O düşmanlar bizim üzeri*mize (yiğitlikle değil) bağırmakla hamle yapmışlardır.]
Bu şiir üzerine Rasûlullah:
— "Şiir inşâd edip develeri yollandıran kimdir?" diye sordu. Sahâbîler:
— Âmir ibnu'I-Ekva'dır, dediler. Rasûlullah:
— "Allah Âmir'e rahmet eylesin!" diye duâ etti. Kaafileden bir adam (Umer ibnu'l-Hattâb):
— Ey Allah'ın Peygamberi! Âmir'e cennet vâcib oldu (şehîdliği
kesinleşti). Keski onunla (onun şiir ve yiğitliğiyle) bizleri bir müddet daha faydalandırsaydın! Dedi.
Nihayet Hayber'e geldik ve Hayber halkını muhasara ettik. (Fakat muhasara yirmi gün sürmüştü.) Hattâ bize şiddetli bir açlık isabet etmişti. Sonra Yüce Allah müslümânlara Hayber kalelerinin fethini müyesser kıldı. Hayber'in müslümânlara açılıp fetholunduğu günün akşamı, mücâhidler yer yer birçok ateşler yakmışlardı. Rasûlullah:
— "Bu ateşler nedir? Ne için yakıyorsunuz?" diye sordu. Sahâbîler:
— Et pişirmek için, diye cevâb verdiler. Rasûlullah:
— "Hangi et (ne eti)?" sordu. Sahâbîler:
— Evcil eşeklerin eti! diye cevâb verdiler. Rasûlullah:
— "O etleri dökünüz, kaplarını da kırınız!" buyurdu. Bir adam:
— Yâ Rasûlallah! Etleri döküp de kapları yıkasak olmaz mı? diye sordu.
Rasûlullah:
— "Yâhud öyle yapınız!" buyurdu.
Hayber'de düşman kavim harb saffı bağlayınca (Âmir, Yahûdî-ler'in en cenkçi pehlivanı Merhab'a karşı mubâriz çıktı). Âmir'in kı*lıcında bir kısalık vardı. Âmir bu kısa kılıcıyla vurmak için Yahûdî'ye uzandı. Fakat kılıcının keskin yüzü dönüp Âmir'in diz kapağına isa*bet etti ve kendisi bu yaradan vefat etti.
(Râvî dedi ki Rasûlullah ile beraber ordu Hayber'den döndük*leri sırada Rasûlullah beni rengi değişmiş olarak gördü ve bana:
— "Senin neyin var?" diye sordu. Ben de O'na:
— Babam anam Sana feda olsun! Bâzı kimseler (amcam) Âmir'*in amelinin bâtıl olduğunu söylediler! dedim.
Peygamber:
— "Bunu kim söyledi!" dedi. Ben de O'na:
— Fulân, fulân, fulân kimseler ve Useyd ibn Hudayr el-Ensârî söyledi, dedim.
Rasûlullah:
— "Bunu söyleyen, yalan söylemiştir. Âmir için muhakkak iki ecir vardır: -Rasülullah iki parmağı arasını birleştirdi-: Hiç şübhesiz o hem bir çalışkandır, hem de bir mücâhiddir. Medine'de Âmir'in benzeri bir Arab az yetişmiştir" buyurdu.

173-.......Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bir sefer esnasında kadınlarından bâzılarının yanına geldi. Onların be*raberinde (Enes'in anası) Ümmü Suleym de vardı (Enceşe adında güzel sesli bir hizmetçi, kadınların develerini şiirler tegannî ederek sevke-diyordu). Peygamber ona:
— "Yâ Enceşe! Cam şişeleri (gibi olan kadınların binek devele*rini) yavaş bir sürüşle şevket!" buyurdu.
Râvî Ebû Kılâbe: Peygamber Öyle bir söz konuştu ki, eğer biri*niz o kelimeyi konuşsaydı sizler muhakkak o kelimeyi o şahıs üzeri*ne ayıplardınız, demiştir. Peygamberdin sözü "Cam şişelerini sevke-dişini yavaş yaptırır.