***
DIŞARDA
Points: 39.199, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Edirne Kale, Müze, Anıt ve Şehitlikleri
Edirne Kalesi ve Surları (Merkez)
Edirne Kaleiçi’nde bulunan Edirne Kalesi’ni Roma İmparatoru Hadrianus (117-138) yaptırmıştır. Bizans İmparatoru I.Iustinianus (527-565) döneminde onarılmış ve bir çok kısmı yeniden yapılmıştır.
XIX.yüzyıla kadar çeşitli onarımlar geçiren bu kale 360.000 m2.lik geniş bir alanı kaplıyordu. Kale blok taşlardan oluşmuş dikdörtgen planlı idi. Kalenin her köşesine silindirik, kesme taştan birer kule eklenmiştir. Bugün bu kulelerden bir tanesi ayakta olup, yakın tarihlere kadar saat kulesi olarak kullanılmıştır. Kulelerden diğerleri Osmanlı döneminde hapishane olarak kullanılmıştır. Bu kuleler Kafes Kapı, Germe Kapı Kulesi ve Zindan Altı Kulesi isimleri ile tanınıyordu. Evliya Çelebi saat kulesi olarak kullanılan kuleden Makedon Kulesi olarak söz etmektedir. Ayrıca bu kulelerin arasında on ikişer burcun bulunduğu bilinmektedir. Kalenin 9 giriş kapısı olup, çevresi hendeklerle çevrili idi. Bu kapılara Kule Kapısı, Topkapısı, Yerli Kapı, Kapı Kapısı, Uğrun Kapı, Manyes Kapı, tavuk Kapı, İstanbul Kapısı, Orta Kapısı isimleri verilmişti. Bu plan tipi Roma ordugâhlarının (Castrum) plan düzenine uygun olduğu görülmektedir.
Anadolu’ya 1553 yılında gelen Hans Dernschwam, buradaki burçların birisinde tuğladan oldukça iri harflerle yazılmış Grekçe bir yazıt olduğundan söz etmektedir. Aynı hususu Ahmet Badi Efendi de belirtmiş ve tercümesini de ismini taşıyan tarihinde yazmıştır:
“Ya Rab! Nusret eyle, hâmi-i din muhibbi İsa olan imparator İoannis” bu kitabede ismi geçen imparatorun Paleologoslar döneminde Bizans imparatorlarından İoannes Paleiologos (1341-1391) veya İoannes VI. Kantakuzenos’a (1347-1354) ait olduğu sanılmaktadır. Bu kitabe 1886’da burcun üzerine önce ahşap, 1894’te de kâgir olarak yapılan saat kulesinin yapımı sırasında ortadan kaybolmuştur. Ahmet Badi Efendi’ye göre; kuzey kenardaki küçük burçlardan dördüncüsünün üzerinde de mermere yazılmış yine Grekçe bir kitabe daha bulunuyordu. Bu kitabe XIX.yüzyılın başlarında yerinden sökülerek Edirne’deki kilisede saklanmış, kilise yıkıldıktan sonra da Edirne Müzesi’ne götürülmüştür. Bu kitabede adı geçen imparator Mikhael Palaiologos’tur (1261-1282). Kitabe:
“Romalılara gerçekten şan veren hükümdar Mikhael ki onun sayesinde Konstantinios şehri kurtarıldı. Barbarlara karşı onların hücumları karşısında hiç sarsılmayan kuleli suru yaptırdı”.
Burçları birleştiren surlar üzerinde Biyennios ismi yazılı bir de monogram bulunuyordu. Bütün bu kitabeler Bizans döneminde Edirne Kalesi’nin ve surlarının onarıldığını ve önemsendiğini göstermektedir. Evliya Çelebi de bu surlar hakkında bilgi vermektedir:
“Beş arşak genişliğindeki büyük şehrin tam ortasında Edrona adlı kral tarafından yaptırılmıştır. Şekli batıya doğru dört köşeden biraz daha uzunca, şeddadi kayadan, sanki Ferhat işidir. Kapı ve duvarı öyle sanatlıdır ki bir sıra tuğla bir sıra traşlanmış taşla yapılmış bir sağlam kaledir. Duvarın temeli 29 zirâdır. Etrafında küçük ve büyük 160 kaf dağına benzer sağlam burçları vardır. Bu kale dört köşe inşa ettirildiğinden her köşesinde birer sağlam ve yüksek kuleleri vardır”.
Edirne Kalesi Osmanlı döneminde önemini yitirmiş ve 1866-1870 yıllarından itibaren Vali Hurşit Mehmet Paşa tarafından şehir içerisinde hastane, hükümet binası, kışla ve okul yapılması için taşlarından yararlanılmıştır. Bu nedenle de kale yıkılmıştır.
Edirne Belediyesi 2005 yılında ayakta kalan burcun çevresindeki ahşap dükkanları yol açmak nedeni ile yıktırmış, bu yıkım çalışmaları sırasında kalenin blok taşlardan olan temelleri ortaya çıkarılmıştır. Edirne Müzesi’nin burada yaptığı kazı çalışmalarında oldukça büyük ölçüde birbiri üzerine oturtulmuş bloklardan oluşan kalenin 3-3,5 m. yüksekliğe kadar ulaşan burçlar arasındaki sur duvarları ile burç kaideleri ortaya çıkarılmıştır. Bu konudaki çalışmalar sürmektedir. Ayrıca Edirne Sultan Oteli’nin bahçesinde de bu kalenin surlarına ait kesme köfeki taşından bir sur duvarı 5-6 m. yüksekliğe kadar ayakta durmaktadır.
Enez Kalesi (Enez)
Antik Çağda Akropol denilen yüksek bir tepe üzerindeki kalenin tarihçi Prokopios, Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla yapıldığını yazmıştır. Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla birlikte, duvarlarındaki devşirme yapı malzemeleri Bizans öncesi yapıldığına işaret etmektedir. MS.VI.yüzyılda Iustinianus’un kaleyi onardığı kaynaklarda geçmektedir.
Ana girişi kuzeyde olan kale, doğu-batı doğrultusunda uzanmakta, güneyinde sur duvarı ile birleşmektedir. Denize bakan tarafta iki tane çok köşeli kulesi vardır. Bunlardan sağdaki yıkıldığından günümüze ulaşamamıştır. Batıdan uzanan sur duvarı ise içeriye doğru bir eğim yaparak güneyden gelen duvarla birleşmektedir. Böylece kalenin bu bölümü yarım kubbe biçiminde olup, Meriç Nehri’nden gelecek tehlikelere karşı savunmayı güçlendirmektedir. Kuzey-doğu köşesindeki köşeli kule batı yönünde yine köşeli bir yarım kubbe ile çıkıntı yapmaktadır.
XII.yüzyılda onarılan kalenin yapı malzemesini kesme taş, tuğla ve antik mimari parçalar meydana getirmiştir. Kaledeki antik mimari parçalar bugün Enez’in ev ve bahçelerinde görülmektedir.
Kalenin içerisinde Enez’in simgesi özelliğini taşıyan Enez Ayasofyası, mozaik döşemeli küçük bir kilise ve bir de şapel olarak kullanılmış bir mağara vardır. Burada bulunan Pan ve dans eden su perilerini tasvir eden bir kabartma Edirne Müzesi’ne götürülmüştür. Kalenin anıtsal giriş kapısı yanındaki duvarda da beyaz mermerden bir Trak süvarisinin tasviri vardır. Ayrıca kale içerisindeki sivri Osmanlı kemeri de yapının Türkler tarafından kullanıldığına işaret etmektedir.
Enez Kalesi'nin bulunduğu tepe, yerleşim alanının bir bakıma akropolüdür. Bu bölüm surlarla çevrilmiştir. Giriş kapısı şehre yönelik olup, yuvarlak kemerli oldukça görkemlidir. Kesme taş ve tuğladan yapılan sur duvarlarında yer yer moloz taşlar da kullanılmıştır. Surların giriş kapısının kenarında mermer üzerine Trak süvarilerini gösteren bir kabartma yerleştirilmiştir. Enez'de yapılmakta olan kazılarda şehrin dış noktalarında da sur duvarlarına ait izler ortaya çıkarılmıştır. Bu da gösteriyor ki Enez'in çevresi Bizans döneminde yapılmış surlarla kuşatılmıştır. Kalenin bulunduğu tepe iç kale özelliğini taşımaktadır.
Edirne Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi (Merkez)
Atatürk’ün isteği doğrultusunda Edirne Müzesi l925 yılında müze deposu olarak, Edirne Selimiye Camisi’nin Darül Tedris Medresesi’nde oluşturulmuştur. Müzenin kuruluşunda Trakya Umumi Müfettişi olan Kazım Dirik’in büyük payı olmuştur. Bu nedenle Edirne’de dağınık bulunan eserlerin toplanması ve bir araya getirilmesi için “Edirne ve Yöresi Eski Eserleri Sevenler Kurumu”nu l935 yılında kurmuştur. Bundan sonra Edirne Selimiye Külliyesi’nin Darüs Sıbyan (Dar ül Kurra) masrafları bu kurum tarafından karşılanmak üzere onarılmış ve daha önce depo halındaki eserler buraya taşınmıştır. Etnoğrafik ağırlıklı bu müze Edirne’nin işgalden kurtarılışının 13.yılında, 25 kasım l936’da ziyarete açılmıştır. Bunun ardından Topkapı Sarayı ve Ankara Etnografya Müzesi’nden getirilen eserler ile takviye edilmiştir. Bundan sonra l954 yılında müdürlük konumuna getirilen müzeye Muzaffer Batur atanmıştır.
Edirne’nin yeni bir müze müdürlüğü binasına ihtiyaç duyması üzerine Selimiye Camisi’nin arkasındaki alanda Y.Mimar İhsan Kıyğı’nın hazırladığı plan doğrultusunda yeni bir müze binası yapılmıştır. Bu müze planı standart olup Anadolu’nun bir çok illerinde uygulanmıştır.
Müzenin arkeoloji bölümünde Paleontolojik dönem fosillerinden başlayarak Edirne ve yakın çevresinde bulunan 3.zamanın sonlarına ait fil, gergedan, ve at türü hayvanların çene, omur gibi parçaları bulunmaktadır. Ayrıca 30.000.000 yıl öncesine ait Miyosen dönemin balık fosilleri, deniz hayvanları, bitkilerin fosilleri de onları tamamlamaktadır. Kalkolitik döneme tarihlenen ve Enez Hocaçeşme Höyüğünde bulunan Orta Neolitik, Erken Kalkolitik pişmiş toprak eserler müzede yer almaktadır. Ayrıca Edirne yöresinde çok bol olan Lalapaşa, Araplık dolmeni, Taşlicabayır Tümülüsü eserleri, M.Ö 1400-800 yıllarına tarihlenen Tunç ve Demir Çağ eserleri de arkeoloji bölümünün önemli eserleridir.
Edirne Müzesinde l071-2005 yıllarına ait Enez kazısından çıkan buluntular, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine tarihlenen keramik, cam, madeni, sikke gibi küçük buluntular, heykeller, torsolar, steller de müzenin başlıca eserleri arasındadır. Steller arasında Trakya bölgesinin yerli halkı olan Traklara ait mezar stelleri da bulunmaktadır.
Bizans ve Osmanlı dönemine tarihlendirilen altın ve gümüş sikkelerden oluşan koleksiyonlar da müzede yer almaktadır.
Müze bahçesinde Roma dönemine tarihlenen lahitler, dolmenler, menhirler ve çitten yapılmış iki Trak evi, Eroslu sunak, Bizans ve Roma dönemi sütunları, sütun başlıkları XV-XVIII yüzyıllara tarihlenen Osmanlı mezar taşları da ayrı bir bölüm halinde sergilenmektedir.
Müzenin Etnografya bölümünde Selimiye Camisi’nin ziyarete açılışında mihraba konulan halı, Edirnekari ağaç işleri, Edirne Sünnet yatağı, Edirne gelin odası, Edirne evleri oturma odası ayrı bir bölüm halindedir. Ayrıca erkek ve kadın giysileri, oyalar, üç etekler, bohçalar, ve Edirne’ye özgü sabunlar burada sergilenmektedir. Edirne köy evlerinin mutfağı, ve çeşitli sanatlara ait tezgahlar da yine Etnografya bölümündedir.
Atatürk’ün Edirne’yi ziyaretinde kullandığı eşyalar, haritası da burada bulunmaktadır.
Türk-İslam Eserleri Müzesi (Merkez)
Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nin yönetiminde olan Türk-İslam Eserleri Müzesi Selimiye Camisi’nin Dar-ül Tedris (Dar-ül Kurr’a) Medresesinde bulunmaktadır. Medresenin 14 odası ile avlusunda Türk ve İslam dönemine ait eserler sergilenmektedir.
Müzenin Pehlivanlar odasında Kırkpınar güreşlerinin ünlü baş pehlivanlarının fotoğrafları ile Kırkpınar ağası giysili, kısbetli mankenler bulunmaktadır. Tekke Eşyaları odasında dergahlardan toplanmış çeşitli eşyalar, Sultan II.Beyazıt külliyesinin kapıları, büyük ölçüde mumlar, el yazmaları, levhalar, alemler, zikir tespihleri, son şeyhülislamın giysisi, fildişi ve sedef kakmalı Kur’an mahfazaları ve Mevlevihane’ye ait eşyalar bulunmaktadır. Ayrıca işlemeler de onları tamamlamaktadır. Balkan Savaşı ile ilgili fotoğraflar, sancaklar, çeşitli çiniler, Çanakkale seramikleri, porselenler, Edirne Sarayında l973 yılında yapılan kazıda çıkarılan duvar çinileri, cam eşyalar, yemek kazanlar, çeşitli ölçü aletleri, fenerler, mangallar, zemzemlikler, sedef kakmalı koltuk takımları, çeşitli ağaç işi örnekleri müzedeki başlıca eselerdir.
:rolleyes:
