2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Edirne Kale, Müze, Anıt ve Şehitlikleri

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Edirne Kale, Müze, Anıt ve Şehitlikleri

    Edirne Kalesi ve Surları (Merkez)



    Edirne Kaleiçi’nde bulunan Edirne Kalesi’ni Roma İmparatoru Hadrianus (117-138) yaptırmıştır. Bizans İmparatoru I.Iustinianus (527-565) döneminde onarılmış ve bir çok kısmı yeniden yapılmıştır.


    XIX.yüzyıla kadar çeşitli onarımlar geçiren bu kale 360.000 m2.lik geniş bir alanı kaplıyordu. Kale blok taşlardan oluşmuş dikdörtgen planlı idi. Kalenin her köşesine silindirik, kesme taştan birer kule eklenmiştir. Bugün bu kulelerden bir tanesi ayakta olup, yakın tarihlere kadar saat kulesi olarak kullanılmıştır. Kulelerden diğerleri Osmanlı döneminde hapishane olarak kullanılmıştır. Bu kuleler Kafes Kapı, Germe Kapı Kulesi ve Zindan Altı Kulesi isimleri ile tanınıyordu. Evliya Çelebi saat kulesi olarak kullanılan kuleden Makedon Kulesi olarak söz etmektedir. Ayrıca bu kulelerin arasında on ikişer burcun bulunduğu bilinmektedir. Kalenin 9 giriş kapısı olup, çevresi hendeklerle çevrili idi. Bu kapılara Kule Kapısı, Topkapısı, Yerli Kapı, Kapı Kapısı, Uğrun Kapı, Manyes Kapı, tavuk Kapı, İstanbul Kapısı, Orta Kapısı isimleri verilmişti. Bu plan tipi Roma ordugâhlarının (Castrum) plan düzenine uygun olduğu görülmektedir.


    Anadolu’ya 1553 yılında gelen Hans Dernschwam, buradaki burçların birisinde tuğladan oldukça iri harflerle yazılmış Grekçe bir yazıt olduğundan söz etmektedir. Aynı hususu Ahmet Badi Efendi de belirtmiş ve tercümesini de ismini taşıyan tarihinde yazmıştır:


    “Ya Rab! Nusret eyle, hâmi-i din muhibbi İsa olan imparator İoannis” bu kitabede ismi geçen imparatorun Paleologoslar döneminde Bizans imparatorlarından İoannes Paleiologos (1341-1391) veya İoannes VI. Kantakuzenos’a (1347-1354) ait olduğu sanılmaktadır. Bu kitabe 1886’da burcun üzerine önce ahşap, 1894’te de kâgir olarak yapılan saat kulesinin yapımı sırasında ortadan kaybolmuştur. Ahmet Badi Efendi’ye göre; kuzey kenardaki küçük burçlardan dördüncüsünün üzerinde de mermere yazılmış yine Grekçe bir kitabe daha bulunuyordu. Bu kitabe XIX.yüzyılın başlarında yerinden sökülerek Edirne’deki kilisede saklanmış, kilise yıkıldıktan sonra da Edirne Müzesi’ne götürülmüştür. Bu kitabede adı geçen imparator Mikhael Palaiologos’tur (1261-1282). Kitabe:


    “Romalılara gerçekten şan veren hükümdar Mikhael ki onun sayesinde Konstantinios şehri kurtarıldı. Barbarlara karşı onların hücumları karşısında hiç sarsılmayan kuleli suru yaptırdı”.


    Burçları birleştiren surlar üzerinde Biyennios ismi yazılı bir de monogram bulunuyordu. Bütün bu kitabeler Bizans döneminde Edirne Kalesi’nin ve surlarının onarıldığını ve önemsendiğini göstermektedir. Evliya Çelebi de bu surlar hakkında bilgi vermektedir:


    “Beş arşak genişliğindeki büyük şehrin tam ortasında Edrona adlı kral tarafından yaptırılmıştır. Şekli batıya doğru dört köşeden biraz daha uzunca, şeddadi kayadan, sanki Ferhat işidir. Kapı ve duvarı öyle sanatlıdır ki bir sıra tuğla bir sıra traşlanmış taşla yapılmış bir sağlam kaledir. Duvarın temeli 29 zirâdır. Etrafında küçük ve büyük 160 kaf dağına benzer sağlam burçları vardır. Bu kale dört köşe inşa ettirildiğinden her köşesinde birer sağlam ve yüksek kuleleri vardır”.


    Edirne Kalesi Osmanlı döneminde önemini yitirmiş ve 1866-1870 yıllarından itibaren Vali Hurşit Mehmet Paşa tarafından şehir içerisinde hastane, hükümet binası, kışla ve okul yapılması için taşlarından yararlanılmıştır. Bu nedenle de kale yıkılmıştır.


    Edirne Belediyesi 2005 yılında ayakta kalan burcun çevresindeki ahşap dükkanları yol açmak nedeni ile yıktırmış, bu yıkım çalışmaları sırasında kalenin blok taşlardan olan temelleri ortaya çıkarılmıştır. Edirne Müzesi’nin burada yaptığı kazı çalışmalarında oldukça büyük ölçüde birbiri üzerine oturtulmuş bloklardan oluşan kalenin 3-3,5 m. yüksekliğe kadar ulaşan burçlar arasındaki sur duvarları ile burç kaideleri ortaya çıkarılmıştır. Bu konudaki çalışmalar sürmektedir. Ayrıca Edirne Sultan Oteli’nin bahçesinde de bu kalenin surlarına ait kesme köfeki taşından bir sur duvarı 5-6 m. yüksekliğe kadar ayakta durmaktadır.



    Enez Kalesi (Enez)



    Antik Çağda Akropol denilen yüksek bir tepe üzerindeki kalenin tarihçi Prokopios, Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla yapıldığını yazmıştır. Kalenin yapım tarihi kesin olmamakla birlikte, duvarlarındaki devşirme yapı malzemeleri Bizans öncesi yapıldığına işaret etmektedir. MS.VI.yüzyılda Iustinianus’un kaleyi onardığı kaynaklarda geçmektedir.


    Ana girişi kuzeyde olan kale, doğu-batı doğrultusunda uzanmakta, güneyinde sur duvarı ile birleşmektedir. Denize bakan tarafta iki tane çok köşeli kulesi vardır. Bunlardan sağdaki yıkıldığından günümüze ulaşamamıştır. Batıdan uzanan sur duvarı ise içeriye doğru bir eğim yaparak güneyden gelen duvarla birleşmektedir. Böylece kalenin bu bölümü yarım kubbe biçiminde olup, Meriç Nehri’nden gelecek tehlikelere karşı savunmayı güçlendirmektedir. Kuzey-doğu köşesindeki köşeli kule batı yönünde yine köşeli bir yarım kubbe ile çıkıntı yapmaktadır.


    XII.yüzyılda onarılan kalenin yapı malzemesini kesme taş, tuğla ve antik mimari parçalar meydana getirmiştir. Kaledeki antik mimari parçalar bugün Enez’in ev ve bahçelerinde görülmektedir.



    Kalenin içerisinde Enez’in simgesi özelliğini taşıyan Enez Ayasofyası, mozaik döşemeli küçük bir kilise ve bir de şapel olarak kullanılmış bir mağara vardır. Burada bulunan Pan ve dans eden su perilerini tasvir eden bir kabartma Edirne Müzesi’ne götürülmüştür. Kalenin anıtsal giriş kapısı yanındaki duvarda da beyaz mermerden bir Trak süvarisinin tasviri vardır. Ayrıca kale içerisindeki sivri Osmanlı kemeri de yapının Türkler tarafından kullanıldığına işaret etmektedir.
    Enez Kalesi'nin bulunduğu tepe, yerleşim alanının bir bakıma akropolüdür. Bu bölüm surlarla çevrilmiştir. Giriş kapısı şehre yönelik olup, yuvarlak kemerli oldukça görkemlidir. Kesme taş ve tuğladan yapılan sur duvarlarında yer yer moloz taşlar da kullanılmıştır. Surların giriş kapısının kenarında mermer üzerine Trak süvarilerini gösteren bir kabartma yerleştirilmiştir. Enez'de yapılmakta olan kazılarda şehrin dış noktalarında da sur duvarlarına ait izler ortaya çıkarılmıştır. Bu da gösteriyor ki Enez'in çevresi Bizans döneminde yapılmış surlarla kuşatılmıştır. Kalenin bulunduğu tepe iç kale özelliğini taşımaktadır.



    Edirne Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi (Merkez)



    Atatürk’ün isteği doğrultusunda Edirne Müzesi l925 yılında müze deposu olarak, Edirne Selimiye Camisi’nin Darül Tedris Medresesi’nde oluşturulmuştur. Müzenin kuruluşunda Trakya Umumi Müfettişi olan Kazım Dirik’in büyük payı olmuştur. Bu nedenle Edirne’de dağınık bulunan eserlerin toplanması ve bir araya getirilmesi için “Edirne ve Yöresi Eski Eserleri Sevenler Kurumu”nu l935 yılında kurmuştur. Bundan sonra Edirne Selimiye Külliyesi’nin Darüs Sıbyan (Dar ül Kurra) masrafları bu kurum tarafından karşılanmak üzere onarılmış ve daha önce depo halındaki eserler buraya taşınmıştır. Etnoğrafik ağırlıklı bu müze Edirne’nin işgalden kurtarılışının 13.yılında, 25 kasım l936’da ziyarete açılmıştır. Bunun ardından Topkapı Sarayı ve Ankara Etnografya Müzesi’nden getirilen eserler ile takviye edilmiştir. Bundan sonra l954 yılında müdürlük konumuna getirilen müzeye Muzaffer Batur atanmıştır.


    Edirne’nin yeni bir müze müdürlüğü binasına ihtiyaç duyması üzerine Selimiye Camisi’nin arkasındaki alanda Y.Mimar İhsan Kıyğı’nın hazırladığı plan doğrultusunda yeni bir müze binası yapılmıştır. Bu müze planı standart olup Anadolu’nun bir çok illerinde uygulanmıştır.


    Müzenin arkeoloji bölümünde Paleontolojik dönem fosillerinden başlayarak Edirne ve yakın çevresinde bulunan 3.zamanın sonlarına ait fil, gergedan, ve at türü hayvanların çene, omur gibi parçaları bulunmaktadır. Ayrıca 30.000.000 yıl öncesine ait Miyosen dönemin balık fosilleri, deniz hayvanları, bitkilerin fosilleri de onları tamamlamaktadır. Kalkolitik döneme tarihlenen ve Enez Hocaçeşme Höyüğünde bulunan Orta Neolitik, Erken Kalkolitik pişmiş toprak eserler müzede yer almaktadır. Ayrıca Edirne yöresinde çok bol olan Lalapaşa, Araplık dolmeni, Taşlicabayır Tümülüsü eserleri, M.Ö 1400-800 yıllarına tarihlenen Tunç ve Demir Çağ eserleri de arkeoloji bölümünün önemli eserleridir.



    Edirne Müzesinde l071-2005 yıllarına ait Enez kazısından çıkan buluntular, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemine tarihlenen keramik, cam, madeni, sikke gibi küçük buluntular, heykeller, torsolar, steller de müzenin başlıca eserleri arasındadır. Steller arasında Trakya bölgesinin yerli halkı olan Traklara ait mezar stelleri da bulunmaktadır.
    Bizans ve Osmanlı dönemine tarihlendirilen altın ve gümüş sikkelerden oluşan koleksiyonlar da müzede yer almaktadır.


    Müze bahçesinde Roma dönemine tarihlenen lahitler, dolmenler, menhirler ve çitten yapılmış iki Trak evi, Eroslu sunak, Bizans ve Roma dönemi sütunları, sütun başlıkları XV-XVIII yüzyıllara tarihlenen Osmanlı mezar taşları da ayrı bir bölüm halinde sergilenmektedir.
    Müzenin Etnografya bölümünde Selimiye Camisi’nin ziyarete açılışında mihraba konulan halı, Edirnekari ağaç işleri, Edirne Sünnet yatağı, Edirne gelin odası, Edirne evleri oturma odası ayrı bir bölüm halindedir. Ayrıca erkek ve kadın giysileri, oyalar, üç etekler, bohçalar, ve Edirne’ye özgü sabunlar burada sergilenmektedir. Edirne köy evlerinin mutfağı, ve çeşitli sanatlara ait tezgahlar da yine Etnografya bölümündedir.


    Atatürk’ün Edirne’yi ziyaretinde kullandığı eşyalar, haritası da burada bulunmaktadır.



    Türk-İslam Eserleri Müzesi (Merkez)



    Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nin yönetiminde olan Türk-İslam Eserleri Müzesi Selimiye Camisi’nin Dar-ül Tedris (Dar-ül Kurr’a) Medresesinde bulunmaktadır. Medresenin 14 odası ile avlusunda Türk ve İslam dönemine ait eserler sergilenmektedir.


    Müzenin Pehlivanlar odasında Kırkpınar güreşlerinin ünlü baş pehlivanlarının fotoğrafları ile Kırkpınar ağası giysili, kısbetli mankenler bulunmaktadır. Tekke Eşyaları odasında dergahlardan toplanmış çeşitli eşyalar, Sultan II.Beyazıt külliyesinin kapıları, büyük ölçüde mumlar, el yazmaları, levhalar, alemler, zikir tespihleri, son şeyhülislamın giysisi, fildişi ve sedef kakmalı Kur’an mahfazaları ve Mevlevihane’ye ait eşyalar bulunmaktadır. Ayrıca işlemeler de onları tamamlamaktadır. Balkan Savaşı ile ilgili fotoğraflar, sancaklar, çeşitli çiniler, Çanakkale seramikleri, porselenler, Edirne Sarayında l973 yılında yapılan kazıda çıkarılan duvar çinileri, cam eşyalar, yemek kazanlar, çeşitli ölçü aletleri, fenerler, mangallar, zemzemlikler, sedef kakmalı koltuk takımları, çeşitli ağaç işi örnekleri müzedeki başlıca eselerdir.
    :rolleyes:

  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.199, Level: 100
    Points: 39.199, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    BuRaK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Mesajlar
    4.740
    Points
    39.199
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    22

    Standart Cevap: Edirne Kale, Müze, Anıt ve Şehitlikleri

    Lozan Anıtı ve Müzesi (Merkez)



    Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Osman İnci başkanlığındaki senatonun almış olduğu kararla yapılan Lozan Anıtı Karaağaç’ta eski Edirne tren istasyonu, bugünkü Rektörlük birasının bahçesinde bulunmaktadır.


    19 Temmuz l998’de ziyarete açılan anıt Lozan’ın Edirne için önemini simgelemektedir.
    Anıt üç beton sütun ve ortasındaki bir genç kız figüründen oluşmaktadır. Sütunlardan uzun olana Anadolu’yu, kısa olanı Trakya’yı, en küçüğü de Karaağaç’ı simgelemektedir. Bunların arasındaki figür ise estetiği, zarafeti ve hukukun sembolüdür. Bir elinde tutmuş olduğu güvercin barış ve demokrasiyi, diğer elindeki belge de Lozan Antlaşmasını anlatmaktadır. Ayrıca bu sütunlar bir çemberle birleştirilerek birlik ve beraberlik sembolize edilmiştir.


    Lozan Anıtının yanındaki tek katlı yapı Lozan Müzesidir. Anıt ile beraber l998’de açılan Müzede Lozan Antlaşması ile ilgili belgelerin örnekleri, Atatürk ve İsmet İnönü ile ilgili fotoğraflar, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, diğer çeşitli tarih dergileri ve günün gazetelerinden alınmış konuyla ilgili yazıları içeren örnekler bulunmaktadır.



    Sağlık Müzesi (Merkez)



    Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman İnci Başkanlığında, Üniversite Senatosunun almış olduğu kararla Sultan II.Bayezid’ın 1484-1488 yıllarında yaptırmış olduğu Sultan II.Bayezıd Külliyesinin Darüşşifası’nda 23 Nisan l997 yılında Sağlık Müzesi ziyarete açılmıştır. Trakya Üniversitesi ve Ruh Hastalarını Reaptasyon Derneği’nin katkıları ile Darüşşifa restore edilmiştir.
    Edirne'yi i ziyaret eden Evliya Çelebi buradan “Orada bir Darüşşifa vardır ki dil ile tarif ve kalemler ile yazılmaz” diye söz ederek şöyle devam etmiştir:


    ”Adı geçen bağın ortasında, göğe baş uzatmış bir kağir yüksek kubbedir ki güya aydınlık hamam camekanı gibi tepesi açıktır. Bu açık yerde altı adet ince mermer sütunlar üzerinde Kiyanıyan tacı gibi bir kubbecik vardır. San'atkar iş üstadı, bu küçük kubbenin ta tepesine halis altın ile yaldızlanmış bir çeşit demir mil üzerine bir bayrak yapmış, ne taraftan rüzgar eserse, o bayrak o tarafa döner. Garip görünüşlüdür. Ama aşağı büyük kubbe sekiz köşelidir. Bu kemerli kubbe içinde dahi sekiz kemer vardır. Her kemerin altında bir kış odası vardır. Bu odaların her birinde ikişer pencere vardır. Bir penceresi odanın dışında olan gülistanlı ağaçlığa bakar, diğeri de bu büyük kubbenin ortasındaki büyük havuz ve şadırvana bakar. Bu sekiz adet kış odalarının önünde , yine büyük kubbe içinde sekiz adet yazlık odalar vardır.



    Üç tarafları kafesli mermerler ile yapılmış bu büyük kubbe altındaki büyük havuzun çevresindeki sel sebillerden berrak su çağlayıp havuza girince , fıskiyelerden berrak su, kemerli kubbenin göbeğinde nihayet bulur.
    Böyle dikkat ve özenle yapılmış şifa yurdunun anlatılan odalarında çeşitli hastalıklara tutulmuş zengin ve fakir, ihtiyar ve genç doludur.


    Bazı odalarda ilkbaharda delilik mevsiminde Edirne'nin aşk denizi derinliğine düşmüş sevdalı aşıklar çoğalıp, hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilerek altun ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp, her biri aslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar... Kimisi havuz ve şadırvanlara bakıp kalender hülyası kabilinden sözler eder, nicesi dahi o kemerli kubbenin etrafında olan gülistan ve bağ ve bostan içindeki binlerce kuşların cıvıltılarını dinleyip, delilerin perdesiz ve ölçüsüz sesleriyle feryada başlarlar”.


    Evliya Çelebi, hastanenin musiki ile tedavi konusunu da şu şekilde anlatmıştır:


    “Merhum ve Mağfur Bayezid Veli Hazretleri Vakfiyesinde, hastalara deva, dertlere şifa, divanelerin ruhuna gıda ve defi seva olmak üzere 10 adet hanende ve sazende gulan (genç erkek) tayin etmiş ki, üçü hanende, biri neyzen, biri kemancı, biri musikarcı, biri santurcu, biri çengi, biri çeng santurcu, biri udçu olup, haftada 3 kez gelerek hastalara ve delilere musiki faslı ederler. Allah'ın emriyle , nicesi saz sesinden hoşlanır ve rahat ederler.
    Doğrusu musiki ilminde neva, rast, dügah, segah, çargah,suzinak makamları onlara mahsustur. Ama zengule makamı ile buselik makamında rast karar kılsa insana hayat verir. Bütün saz ve makamlarda ruha gıda vardır”.



    Edirne Sultan II.Beyazıd Külliyesinin Darüşşifası, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün l984’de yaptığı bir protokol ile Trakya Üniversitesine eğitim amaçlı olarak tahsis edilmiştir.


    Edirne Darüşşifası’nda musiki ile hasta tedavisi, hastanenin başta gelen özellikleri arasındaydı. Bu konuda inceleme yapan müzisyen hekimler Türk musikisindeki bazı makamların bazı hastalıkların tedavisinde özel bir iyileştirici etkisi olduğunu saptamışlardır. Tedavide musikinin yanı sıra su sesi ve güzel kokudan da yararlanılmıştır. Buradaki şadırvandan dökülen suların çıkardığı sesler hastayı huzura kavuşturmaktaydı.


    l876-l877 Osmanlı-Rus savaşında Edirne’nin işgali ile buradaki tıp eğitimi işlevini yitirmiş ve Darüşşifa içerisindeki hastalar İstanbul’a gönderilmiştir.


    Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesi Avrupa Parlamentosunun 2004 yılı Avrupa Müzesi ödülünü kazanmıştır. 2004 yılında bu ödülü alabilmek için 48 ülkeden 60 müze değerlendirmeye katılmış, birincilik ödülü Trakya Üniversitesi Sağlık Müzesi’ne verilmiştir.


    Müzede Osmanlı İmparatorluğu’nun başlangıcından sonuna kadar sürdürdüğü sağlık hizmetleri en küçük ayrıntısına kadar çağına uygun dekorlarla, mankenler eşliğinde canlandırılmıştır.



    Müze üç bölümden oluşmaktadır. Müzenin birinci bölümünde poliklinik, özel diyet mutfağı, ve personel odaları bulunmaktadır. İkinci bölümde ilaç deposu ve hekimlere ait bölümlere yer verilmiştir. Üçüncü bölümde hasta odaları aslına uygun biçimde canlandırılmıştır. Bu bölümde altı ve dört kişilik yatak odaları ve musiki bölümleri görülmektedir.


    Müzede Tıp tarihi ve Ontoloji ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Şifalı Bitkiler, Eczacılık, XV.yüzyılda Osmanlılarda Cerrahi, Osmanlı’da Darüşşifalar, Bulaşıcı Hastalıklar, Hekimliğin Gelişim Tarihi, Mimar Sinan ve Eserleri, Türk Psikiyatri Tarihi Ord.Prof. Dr.A.Süheyl Ünver ile Tosyavizade Dr. Rıfat Osman’ın odaları müzenin başlıca bölümlerini oluşturmaktadır.


    Türkiye’de başka bir örneği olmayan müzede Osmanlı döneminin dekor ve kostümleri kullanılarak hekimbaşı, çömezleri (asistan), Osmanlıların ruh ve akıl hastaların musiki ile tedavi etmelerini, terapiyi gösteren hanendeleri, sazendelerinin ruh hastalarını tedavi edişleri mankenlerin eşliğinde sergilenmiştir. Müzenin sahne düzenlemeleri de İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından yapılmıştır.



    Şükrü Paşa Anıtı (Merkez)



    Balkan Savaşı’nda Edirne’yi 5,5 ay savunan Şükrü Paşa Edirne’nin düşmesinden sonra Bulgaristan’a esir olarak götürülmüş, 6 ay sonra da özgürlüğüne kavuşmuştur. Şükrü Paşa İstanbul’da 1916 yılında ölmüş ve Merkez Efendi mezarlığına gömülmüştür. Ancak Edirneliler ve o zamanın tümen komutanı Kayhan Onur ailesinden Şükrü Paşa’nın mezarının Edirne’ye nakledilmesini istemiştir. Ailesinin olumlu yaklaşımı üzerine Şükrü Paşa’nın naşı Edirne’ye getirilerek Buçuktepe Tabyasının güney yamacına gömülmüştür. Mezarın bulunduğu yerde bir anıt mezar yapılmış ve bir de heykeli dikilmiştir.


    Anıt mezarın projesini Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Hulusi Güngör yapmıştır.


    Buçuktepe Tabyası 2000 yılında Genel Kurmay Başkanlığı tarafından müze olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır.



    Sabuncu Bağları Şehitliği (Merkez)


    Edirne Sabuncu Bağları Yıldız ve Kestanelik tabyalarının 1-5-2 km. doğusunda Sabuncu Bağları Şehitliği bulunmaktadır. Balkan Savaşı’nda Edirne savunmasında şehit düşen askerler 25 Mart 1913’te Sabuncu Bağlarına gömülmüşlerdir. Buradaki tabyalarda şehit düşenler için Cevizlik, Sabuncu ve Kestanelik şehitlikleri yapılmıştır. Bu şehitlikte 20.taburun şehit düşen askerleri gömülüdür.



    Mezartepe Şehitliği (Merkez)


    Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bulunduğu yerdeki Mezartepe Şehitliğinin yeri bugün kaybolmuştur. Balkan Savaşı sırasında 24 Mart 1913 günü Bulgar saldırılarına karşı şehit olan askerler buraya gömülmüşlerdir.



    Beş Şehitler (Merkez)


    Edirne’ye 25 Temmuz 1920’de Yunan hücumu sırasında gerilla savaşını başlatan Türk köylülerinden yakalananlardan, Saraçhane Köprüsü başında kurşuna dizilmişlerdir. Bunlardan beşinin mezarı Yeni İmaret Mezarlığındadır.


    Edirne halkı bu şehitlerin anısına bir de ağıt yakmışlardır:


    Kırat kırat nazlı kırat
    Ahır Köyüne götür kırat
    Kıratımın beli ince
    Gitmem Ahır Köyüne gitmeyince


    Kıratıma binebilsem
    Ahır Köyüme gidebilsem
    Kıratımın beli ince
    Öldürmeyin tel gelmeyince


    Bu beş kişi kurşuna dizildikten sonra Atina’dan gelen bir telgraf, bunların kurşuna dizilmemelerini emrediyordu. Ancak bu telgraftan önce beş kişi Maslahat Deresi’nde kurşuna dizilmişti.



    Arnavutköy Şehitliği (Merkez)


    Edirne Ayvaz Baba Tabyası yakınında Hasanağa Köyü’nün batısında Arnavutköy Şehitliği bulunmaktadır. Burada Babadan oğla Anıtı ismi ile küçük bir anıt dikilmiştir.


    Balkan Savaşı’nda Edirne savunmasını yapanlar arasında bir de Miralay (Albay) bulunuyordu. Bu albay Kuştepe çevresinde yapılan savaşlarda şehit olmuştur. Savaştan sonra albayın oğlu tarafından anıt yaptırılmıştır.


    Beyaz mermerden bir kaide üzerinde yuvarlak, kurşunu andıran bir sütun bulunmaktadır. Üzerinde şu yazı bulunmaktadır:


    Topçu Miralay
    Mehmet İzzet (1315-4)
    1912-1913 Balkan Harbinde
    5 inci Bl.K. olarak
    Savaşan babasına
    Aynı yerde görev alan oğlu tarafından yaptırılmıştır.
    30 temmuz 1967
    Topçu Yarbay Muin Demirus.



    Geçkinli Şehit Anıtı (Süleoğlu)


    Edirne Süleoğlu yolunun çıkışında Yağlı Köyü yakınında Geçkinler Şehit Anıtı bulunmaktadır. Bir höyük üzerinde bulunan bu anıt bir duvarla çevrilmiştir. Giriş kapısının iki yanında sütunlar üzerinde top mermileri bulunmaktadır. Ayrıca yan ve arka duvarların köşe ve ortalarına da birbirlerine zincirlerle bağlı sütunlar yerleştirilmiştir. Anıt dikdörtgen mermer bir kaide üzerine, aşağıdan yukarıya doğru incelen düz bir sütun şeklindedir. Şehitliğin ön cephesine bir kitabe yerleştirilmiştir:


    “Sırbistan. Yunanistan. Bulgaristan ve Karadağ hükümetlerinin Devlet’i Osmaniye aleyhine müttefikan taaruzlarile vuku bulan harpte nizamiye 9. Alay, Sahra Topçu 3. Alayın 2. ve 3. Bataryaları 9 Teşrinievvel 1328 (22 Ekim 1912) tarihinde bu noktada Bulgarlara taaruz ettiler. Bu müsademe-i hunin yerinde şehid olan zabitan ve efrarın ecsad-ı paki burada meftundur. Din ve vatanın müdafileri olan bu Osmanlı efradının ruhları için
    Lillah-il Fatiha”.


    Anıtın diğer yüzlerinde de iki kitabe daha bulunmaktadır.


    Bu şehitlik Balkan Savaşı sırasında Bulgarlarla savaşan askerler için şehit bir subayın oğulları tarafından dikilmiştir. Anıt Balkan Savaşı’nın hemen bitiminde yapılmış 1935 yılında restore edilmiştir. Ardından Edirne Şehitleri ve Mezarlıkları Koruma Derneği bu anıtı bir kez daha onarmıştır.



    Süvari Yüzbaşısı Reşit Bey Şehitliği (Merkez)


    Edirne Kapıkule yolu üzerinde bulunan bu anıt, Süvari Yüzbaşısı Reşit Bey’e ait olup halk arasında İntikam Taşı olarak tanınmaktadır.


    Balkan Savaşları sırasında geri çekilen Bulgarları kovalayan öncü birliğin başında bulunan Süvari Yüzbaşısı Reşit Bey burada şehit düşmüştür. Reşit Bey’in cesedi Selimiye Camisi Hünkar Mezarlığına gömülmüş ve oraya bir lahit yapılmıştır.


    Süvari Yüzbaşısı Reşit Bey’in anıtı I.Dünya Savaşı’nda Bulgarlar tarafından yıkılmış, Cumhuriyet döneminde de, Şehitlikler-Mezarlıklar İmar ve Eski Eserleri Koruma Derneği tarafından aynı yere eskisinden biraz daha alçak olmak üzere yeni bir anıt yaptırılmıştır.



    Yassı Tepe Şehitliği (Merkez)


    Edirne Avaruz Köyü’nün 1-5 km. güneybatısında bulunan bu şehitliğin olduğu yerde iki mezar bulunmaktadır. Balkan Savaşı’nda Meriç ile Tunca arasındaki Sırp tümeni ile Bulgar alayına karşı Edirne Redif tümeni 5 ay süren bir savunma yapmıştır.Bu savaşta şehit olan askerler Yassı Tepe Şehitliğine gömülmüştür.



    İbrahim Akıncı Anıtı (Merkez)


    Edirne karaağaç yolundan sonra Pazarkule yolu üzerinde Arda Tabyasının olduğu yerdedir. Atatürk’ün Samsun’a çıkışından sonra kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti hem Anadolu’da hem Trakya’da Yunanlılara karşı bir örgüt kurmuşlardır. Yunan kuvvetlerinin Edirne’yi almak üzere Karaağaç’a yürümeleri sırasında Türk kuvvetleri epey şehit vermiş, bunlardan biri de Edirne İslâm Cemaati Kâtibi Hakkı Efendi’nin oğlu Teğmen Reşit Bey’dir.


    Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Kolordu Komutanı İbrahim Akıncı tarafından bu savaşın anısına anıt dikilmiştir. Dikdörtgen kaideli, aşağıdan yukarıya doğru daralan mermer bir anıttır.



    Hasköy Şehitliği Anıtı (Havsa)


    Edirne Kırklareli yolunda bu anıtı Trakya Genel Müfettişi Kâzım Dirik 1935 yılında yaptırmıştır. Balkan Savaşı sırasında Hasköy’de, Habiller bölgesinde yapılan savaşta şehit düşen askerler Hasköy Köyü’ne gömülmüşlerdir.


    Anıt üst üste oturtulmuş üç dikdörtgen kaide ve mermer bir sütundan ibarettir.



    Cevizler Şehitliği (Üç Şehitler Anıtı) (Merkez)


    Edirne-Lalapaşa yolunun güneyinde Cevizlik Tabyası’nın karşısında üç mezar ve bir de anıt bulunmaktadır. Bu yüzden de buraya Üç Şehitler Anıtı veya Cevizlik Şehitliği ismi verilmiştir.


    Dikdörtgen kaideli anıtın üzerinde dört mermer küre bulunmaktadır. Etrafı parmaklıklarla çevrilmiştir. Bu anıtın altında gömülü olan üç şehit, Bursa Çekirge Taburundan Küçük Döllük Köyü’ndeki camide tedavi edilirken taburun geri çekilmesi üzerine ancak buraya kadar gelebilmiş ve Bulgarlar tarafından anıtın bulunduğu yerde şehit edilmişlerdir.



    Küçük Döllük Şehitler Anıtı (Merkez)


    Edirne Lalapaşa yolunun solundaki Küçük Döllük Köyü’nde cami bitişiğindeki bir kuyu üzerine 1965 yılında Edirne Şehitlikleri ve Mezarlıklarını Koruma Derneği tarafından yaptırılmıştır.


    Anıt Balkan Savaşı sırasında Kayapa-Küçük Döllük yöresinde Bulgarlarla yapılan savaşta yaralanan ve camide tedavi edilen askerler, birliğin yaralılarını alamadan geri çekilmesi nedeni ile orada kalmışlardır. Köye giren Bulgarlar camide tedavi edilmekte olan 19 Türk askerini caminin yanındaki kuyuya atarak şehit etmişlerdir. Küçük Döllük Şehitler Anıtı bu şehitlerin anısına kuyunun üzerinde yapılmıştır.


    Anıtın ön yüzünde kitabesi bulunmaktadır:


    “1912-1328 yılı Teşrinievvel (Ekim) ayında Kayapa’da düşmanla çarpışırken ağır yaralı olup Küçük Döllük Camiine yatırılan ilk gazi ve şehit 19 er bu anıt altındaki kuyuya diri diri Bulgarlar tarafından atılarak şehit edildiler”.



    Kayapa Şehitliği (Merkez)


    Edirne Kayapa Köyü’nde köy mezarlığına giden yolun kenarında bulunmaktadır. Balkan Savaşı’nda buraya gömülmüş olan şehitlerin isimleri yazılı mezar taşları bulunuyorken, günümüzde bu mezar taşları kayıptır.



    Maraş Şehitliği (Merkez)


    Edirne Karaağaç’ta, Arda Kule’nin 150-200 m. kuzeydoğusunda tarlalar arasındadır. Balkan Savaşı’nda Edirne savunmasının batı cephesinde sol kanadı oluşturan Maraş Cephesi Meriç ile Arda nehirleri arasında bulunuyordu. Bu bölgeyi Bulgar ve Sırplara karşı Yarbay Celal Bey’in nişancı alayı ile Bursa ve Çekirge Redif taburları savunmuştur. Burada şehit düşen askerlerin anısına bir şehitlik yapılmış, ancak burada kaç şehit olduğu bilinmemektedir.



    Söğütlük Şehitliği (Merkez)


    Edirne Karaağaç yolu üzerinde Söğütlük Mevkiinde bulunan bu anıtın projesini Mimar Talat Bey ile bir Fransız mühendis 1915 yılında Evkaf-ı Hümayun Nezareti adına yapmışlardır.


    Anıt alçak bir duvarla çevrelenmiş olup, önünde bir bahçesi ve bir de çeşmesi bulunmaktadır. Burada Edirne’de ölen Vali Emin Akıncı, Türk-Bulgar hududunda görev yaparken Bulgarların sınıra yerleştirdikleri mayınların patlaması ile şehit düşen sivil ve askerlerin anısına yapılmıştır.


    Anıtın pembe mozaikten piramidal kare bir taban üzerine 1-5 m. yüksekliğinde kale burçlarını andıracak şekilde kesme taştan yapılmıştır. Burçların üzerinde beyaz mermer bir sütun, üzerinde de dört tarafında ay yıldız, en üstüne de dört küre yerleştirilmiştir. Anıt üzerinde şu kitabe bulunmaktadır:


    “Fatiha, Balkan Harbi müdafaasında şehit olan jandarmaların ruhuna 1913.”



    Sarayiçi Balkan Savaşı Şehitliği (Meçhul Asker Anıtı) (Merkez)



    Edirne Sarayiçi’nde Tunca Nehri’nin kıyısındadır. Bir tür Meçhul Asker Anıtı niteliğinde olan bu anıt, Balkan Savaşı sırasında Edirne savunmasında şehit düşenlerin anısına dikilmiştir. Edirne’nin 26 Mart 1913’te teslim oluşundan sonra Sarayiçi bir tutsak kampı durumuna getirilmiş ve burada 10.000 civarında asker soğuk, hastalık ve açlıktan ölmüştür. Bu anıtın dikilme amacı da bu olayla bağlantılıdır. Şehitlikte 12 blok üzerine 100 subay ve 400 erin ismi yazılıdır. Bunlar Genel Kurmay Başkanlığı'ndan sağlanan isimlerdir. Ancak diğer şehitlerin isimleri tam olarak tespit edilememiştir.


    Balkan Şehitliği 858 m2 genişliğinde bir alanı kaplamaktadır. Şehitlik 14 Ocak 1994'te törenle ziyarete açılmıştır. Şehitliğin projesi Y.Mimar Nejat Dinçel tarafından çizilmiş, Heykeltraş Prof.Tankut Öktem de Mehmetçik Heykeli'ni, Heykeltraş Metin Yurdanur da Balkan Savaşı rölyeflerini yapmıştır.


    Keşan Taburu Şehitliği (Merkez)


    Edirne Sabuncu Bağları sırtında Musabeyli Köyü yakınındadır. Burada 9-10 Şubat 1913 gecesi Türk askeri bir yarma harekatına girişmiş ve Bulgar siperlerine süngü hücumunda bulunmuştur. Bu hücum sırasında Musabeyli Köyü’nün güneyindeki tepeler Türk kuvvetlerinin eline geçmiştir. Bulgar komutanı İvanov Sırp tümeninden yardım istemiş, bunun üzerine gelen üstün güçlere karşı direnemeyen Türkler geri çekilmiş ve Keşan Taburunun bütün er ve subayları burada şehit olmuşlar, köyün yakınına da gömülmüşlerdir. Günümüzde bu şehitlikteki mezarların çoğu kayıptır.



    Hızırlık Tabya Şehitliği (Merkez)


    Edirne Yıldırım Mahallesi’nin batısındaki Hızır Tekke yakınındaki mezarlık Hızır Tabya Şehitliği olarak tanınmaktadır. Balkan Savaşı sırasında 26 Mart 1913’te bu tabyada şehit olan subay ve erler, köyün Hıdır Cami Mezarlığına gömülmüşlerdir.



    Asker Hastanesi Şehitliği (Merkez)


    Edirne’nin kuzeyinde Sarayakpınar yolunun sağında terk edilmiş bulunan asker hastanesinin 2-3 km. batısındadır. Hastane mezarlığının bir bölümü şehitlik olarak ayrılmıştır. Balkan ve Çanakkale savaşlarında bu hastaneye yatırılan yaralılardan ölenlerin gömüldüğü şehitliktir. Aynı yerin yanına Edirne’de askerlik görevini yaparken hastalanıp ölen askerler de gömülmüştür. Belediye tarafından satın alınan ve kiraya verilen şehitlik ve mezarlık ortadan kaldırılmıştır. Bu konuda yapılan şikayetler üzerine Edirne Vilayeti 1973-1974 yıllarında bu işlemi durdurmuştur. Ancak şehitlik ve mezarlıktan herhangi bir iz günümüze gelememiştir.



    Sırpsındığı Savaş Anıtı (Merkez)


    Edirne Sarayakpınar Köyü’nde 1363 yılında Hacı İlbeg komutasındaki Türk ordusunun kazandığı Sırpsındığı Savaşı’nın anısına 1990 yılında Edirne Valisi Ünal Erkan tarafından yaptırılmıştır.


    Anıt mermerden olup, yine mermerden sütunlardan oluşan parmaklıklarla çevrilmiştir. Kare mermer kaidenin üzerine düz ve kademeli beyaz mermerden bir taş oturtulmuş ve bunun üzerine de Sırpsındığı Savaşı’nın tarihi yazılmıştır.
    Anıtın yapımına Türkiye Şehitlikleri İmar Vakfı'nın yardımı ile 1990 yılında başlanmıştır. Sarayakpınar Köyü muhtarı köy arazisinden 560 m2.lik yeri bunun için ayırmıştır. Anıt üzerinde yabancı tarihçilerin, Mithat Cemal Kuntay'ın, Edirneli Ruhi'nin, Ali Yazıcıoğlu'nun yazılarından örnekler bulunmaktadır. Atatürk'ün "Türk evladı ecdadını tanıdıkça büyük işler yapabilmek için kendinde kuvvet bulacaktır" sözü de buraya eklenmiştir.



    Havsa Şehitliği (Havsa)


    Click this bar to view the full image.
    Edirne Havsa ilçesinde Yunan askerleri tarafından şehit edilen üç kişinin mezarı Sokollu Mehmet Paşa Camisi’nin bahçesindedir.
    Bu mezarlık 1960-1966 yıllarında Havsa Kaymakamlığınca onarılmıştır.
    :rolleyes:

Benzer Konular

  1. Erzurum'dan ayrılışınız ve Edirne
    By BaRLa in forum Bediüzzaman Talebeleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 24.06.09, 10:06

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •