114-.......İbn Şihâb şöyle demiştir: Bana Saîd ibnu'l-Müseyyeb, kendi babası Müseyyeb ibn Hazn'dan haber verdi. Müseyyeb ibn Hazn (R) ona şöyle haber vermiştir: Ebû Tâlib'e ölüm alâmetleri geldiği sırada ona Rasûluilah (S) geldi ve amucasmın yanında Ebû Cehl ibn Hişâm ile Abdullah ibn Ebî Umeyye'yi buldu. Rasûluilah, Ebû Tâ*lib'e hitaben:
— "Yâ amuca! Lâ ilahe illefilah kelimesini söyle de, bununla Allah katında sana şehâdet edeyim" dedi.
Ebû Cehl ve Abdullah ibn Ebî Umeyye:
— Yâ Ebâ Tâlib! Abdulmuttalib milletinden yüz mü çevirecek*sin? diye men' ettiler.
Fakat Rasûlullah bu tevhîd kelimesini amucasma arz etmeye de*vam ediyordu. O iki kişi de mütemâdiyyen o sözlerini tekrar ediyor*lardı. Nihayet Ebû Tâlib bunlara söylediği son söz olarak:
— O (yânî ben), Abdulmuttalib milleti üzeredir, dedi ve Lâ ila*he ülellah demekten çekindi.
Rasûlullah (S):
— "İyi bil ki (ey amucam)! Allah'a yemin olsun, bensanamağ-firet dilemekten nehyolunmadığım müddetçe, senin için muhakkak Allah'tan mağfiret isteyeceğim" dedi.
Akabinde Allah bu hususta şu âyeti indirdi:
"Müşriklerin o çılgın ateşin yaranı oldukları muhakkak meyda*na çıktıktan sonra, artık onların lehine, velev hısım olsunlar, ne Pey*gamber ne de müzmin olanların istiğfar etmeleri doğru değildir" (et-Tevbc: 113).