Ve Peygamber (S) Selmân'a:
"Mâlikin ile hürriyetini satın alma mukaavelesi yap" buyurmuştur. Hâlbuki Selmân (bir harb esîri değil) hürr bir kimse idi. Medine'ye gelirken yol arkadaşları Selmân'ı, esîr diye zulm edip satmışlardı .
Ammâr, Suheyb ve Bilâl de esîr yapılmışlardı .
Yüce Allah da şöyle buyurdu: "Allah rızk hususunda kiminizi kiminizden üstün kıldı.
O üstün kılınanlar, onda hepsi beraber olmak üzere, rızıklarım elleri altındakilere verici değillerdir. O hâlde bunlar Allah'ın nVmetini bilerek inkâr mı ediyorlar?" (en-Nahl: 71)

160-.......Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöy*le buyurdu: "îbrâhîm Peygamber, Sâre ile sefere gitti de, onunla bir şehre girdi. Orada meliklerden bir melik yâhud cebbarlardan bir cebbar hükümdar vardı. Bu iplim hükümdara:
— îbrâhîm kadınların en güzelinden olan bir kadınla bu şehre girdi, denildi.
Hükümdar:
— Yâ îbrâhîm, beraberindeki kadın kimdir? diye haber gönderdi.
îbrâhîm:
— (Dînde) kardeşimdir, diye cevâb verdi. Sonra îbrâhîm dönüp, Sâre'nin yanına geldi ve:
— Sakın benim sözümü yalan çıkarma. Ben onlara, senin be*nim kızkardeşim olduğunu haber verdim. Allah'a yemîn ederim ki, yeryüzünde (bizim inandığımız esâslara) benden ve senden başka îmân eden hiçbir kişi yoktur, dedi.
Ve akabinde İbrahim, Sâre'yi hükümdara gönderdi. Sâre varın*ca, melik Sâre'ye doğru kalktı. Sâre de hemen abdest aldı ve namaza durdu. (Namazı müteâkib
— Yâ Allah, ben Sana ve Senin Rasûlü'ne îmân ettimse ve ben fercîmi zevcimden başkasına karşı ebedî muhafaza eyledimse, şu kâ*firi benim üzerime musallat etme! diye duâ etti.
Adamın nefesi derhal boğuldu; horlamağa, hattâ ayağı ile yere vu*rup deprenmeğe başladı."
Hadîsin râvîsi el-A'rac şöyle dedi: Ebû Seleme ibnu Abdirrah-mân, Ebû Hureyre'nin şöyle dediğini söyledi:
"Sâre:
— Yâ Allah, eğer bu herîf ölürse, bunu bu kadın öldürdü deni*lir, dedi.
Bunun üzerine o zâlim, sarasından salıverildi. Sonra hükümdar, Sâre'ye (ikinci defa taarruza) kalkıştı. O da derhâl kalkıp abdest ala*rak namaza durdu. Ve:
Yâ Allah, ben Sana ve Senin Rasûlü'ne îmân ettimse ve nâ-
mûsumu zevcim müstesna olmak üzere herkese karşı iyice korudum-sa, şu kâfiri benim üzerime musallat etme! diye duâ ediyordu. Adamın derhâl nefesi tıkandı, horlamaya, hattâ ayağı ile yere
vurup deprenmeye başladı."
Abdurrahmân şöyle dedi: Ebû Seleme şöyle dedi: Ebû Hureyre
şöyle dedi:
"Sâre:
— Yâ Allah, eğer bu adam Ölürse, bunu bu kadın öldürdü deni*lir, dedi.
Bunun üzerine adam sarasından ikinci defa, yâhud üçüncü de*fada da salıverildi.
Bunun üzerine o melik kendi adamlarına:
— Vallahi siz bana (insan değil), muhakkak bir şeytân gönder*mişsiniz. Siz bu kadını îbrâhîm 'e geri gönderiniz. Hâcer'i de Sâre'ye
hediye veriniz! dedi.
Müteakiben Sâre, îbrâhîm Peygamberi dönüp geldi. Ve ona
(vak'ayı anlatıp):
— Anladın mı, Allah kâfiri zelîl etti ve bir cariyeyi de bana hiz*metçi verdi, dedi" .

161-.......Âişe (R) şöyle demiştir: Sa'd ibnu Ebî Vakkaas ile Abd ibnu Zem'a bir oğlan çocuğu hakkında da'vâlaştılar. Sa'd:
— Yâ Rasûlallah! Bu çocuk erkek kardeşim Utbe'nin oğludur. O, bu çocuğun kendi oğlu olduğunu bana ahid verdi. Çocuğun Üt-be'ye benzeyişine bak, dedi.
Abd ibnu Zem'a da:
— Yâ Rasûlallah, bu çocuk benim kardeşimdir. Babamın döşe*ği üzerinde, babamın cariyesinden doğmuştur, dedi.
Rasûlullah (S) çocuğun sîmâsındaki benzeyişe baktı ve çocuğun Utbe'ye aÇık bir surette benzeyişini gördü. Akabinde:
— "Yâ Abd, bu çocuk senin(kardeş\n)dir. Çocuk döşeğindir; zina ediciye de mahrumiyet vardır. Yâ Şevde binte Zem 'a, sen de (nedb ve ihtiyat olarak) bundan sonra bu çocuktan (yânı Abdurrahmân'-dan) perdelen" buyurdu.
Artık Şevde, bu Abdurrahmân'a hiç bakmadı .

162-.......Abdurrahmân ibn A-vf (R) Suheyb er-Rûmî'ye hitaben:
— Allah'tan kork, kendi babandan başkasına neseb iddia etme! dedi.
Suheyb de ona:
— Benim şöyle şöyle şeylerim olması ve benim babamdan baş*kasına neseb iddia etmekliğim beni sevindirmez. Lâkin ben (babamı ve soyumu bilen) küçük bir çocuk iken (Romalılar tarafından) çalın*dım, dedi .

163-....... Hakîm ibn Hızâm (R) haber verip şöyle demiştir:
— Yâ Rasûlallah! Bir takım işlere ne dersin? Ben Câhiliyet dev*rinde sadaka, köleyi hürriyete kavuşturmak, hısımlarla ilgilenmek nev'inden bir takım işlerle ibâdet etmeğe çalışırdım. O işlerde benim lehime bir ücret ve sevâb var mıdır? diye sordum.
Rasûlullah (S):
— "Sen mazide kazanmış olduğun hayırlarınla -yâhud: hayırla*rın üzerine yükselerek- müslümân oldun!" buyurdu.