10- (2136) Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Efaî Şeybe rivayet ettiler. (Ebû Bekir dedi ki : Bize Mu't emir b. Süleyman, Rukeyn'den, o da babasından, o da Semura'dan naklen rivayet etti. Yahya ise : Bize Mu'te-mir b. Süleyman haber verdi, dedi. (Demiş ki) : Rukeyni babasından, o da Semûra b. Cündep'den naklen rivayet ederken dinledim.) Şöyle demiş: Resûlüllah iSaiîallahü Aleyhi ve Sellem) kölelerimize dört isim vermemizi bi*ze yasak etti. Eflah, Kabâh, Yesâr ve Nâfi.
11- (...) Bize Kuteybe b. Saîd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ce-rîr Rukeyn b. Rabi'den, o da babasından, o da Sem ura b. Cündep'ten nak*len rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Saiîallahü Aleyhi ve Sellem):
«Oğluna Rabâh, Yesâr, Eflah ve Nâfi' adı koyma!» buyurdular.
12- (2137) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivayet etti- (Dedi ki) : Bize Züheyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mansûr Hilâl b. Yesâf'dan, o da Rabi' b. Umeyle'den, o da Semûra b. Cündep'den naklen rivayet etti. Semûra şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Allah indinde sözün en makbulü dörtdür : Allah'ı tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur, Allah'dan başka ilâh yoktur ve Allah en büyüktür (söz*leri). Bunların hangisinden baslasan sana zarar etmez. Ama sakın çocu*ğuna Yesâr, Rabâh, Necîh ve Eflah adlarını koymayasın! Çünkü sen ora*da mı o dersin, orada olmaz da! hayır! der.» buyurdular. (Itâvi demiş ki, bunlar dört sözdür. Benim üzerimden fazlalaştırmayın!)
(...) Bize İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Cerîr haber verdi. H.
Bana Ümeyye b. Bîstâm dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezîd b. Ziiiey' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ravh (Bu zât İbni Kâasım'dır) ri*vayet etti. H.
Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbni Bessâr da rivayet ettiler. (De*diler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti.
Bu râvilerin hepsi Mansûr'daıı Züheyr'in isnadı ile rivayette bulun*muşlardır. Cerîrle Ravh'ın hadîsi kıssasiyle Züheyr'in hadîsi gibidir. Şu'-be'nin hadîsine gelince, onda yalnız çocuğa isim koyma zikredilmiş, dört söz zikredilmemiştir.
13- (2138) Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ravh rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Cüreyc rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, kendisi Câbir b. Ab-dillâh'ı şöyle derken işitmiş. Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Seliem) Ya'lâ, Bereket, Eflah, Yesâr, Nâfi' ve buna benzer isimleri koymaktan nehyet-mek istedi. Sonradan bunlardan sükût buyurduğunu gördüm. Artık hiç bir şey söylemedi. Sonra Resûlüllah fSallailahü Aleyhi ve Seliem) bundan nehy etmeden dünyadan gitti. Bilâhare Ömer bunları yasak etmek istedi. Sonra o da bıraktı.
Kaadî Iyâz bu hadîsin ekser nüshalarında Ya'lâ yerine Mukbi1 zikredildiğini, Ya'lâ 'nın hata olacağını söylemişse de Nevevî bunu reddetmiş: «Kaadî'nin inkâr ettiği münker değil, bilâkis hem rivayetçe, hem mânâca sahîh ve meşhur olan odur.» demiştir.
Hâvinin : «Benim üzerimden fazlalaştirmayın...» sözünden murad; dörtten başka benden bir şey nakletmeyin. Meselâ : Beş veya altı isim söy*lemişim gibi göstermeyin, demektir.
Nevevî : «Bunda dört isme kıyas ve onlara kendi mânâlarındaki bazı isimleri katmak men edilmiş değildir. Ulemâmız diyor ki: Eu hadîste zikredilen isimleri ve o mânâdaki başka isimleri koymak mekruhtur. Ke*rahet yalnız bu dört isme mahsus değildir. Hem bu kerahet; kerahet-i tahrimiyye değil, kerâhet-i tenzîhiyyedir. Kerahetin illetini Peygamber {Sallailahü Aleyhi ve Seliem) (Çünkü sen orada mı? dersin; o da hayır! der) kavîiyle beyan buyurmuş, bu cevaptaki çirkinliği kerih görmüştür. Çok defa bu cevap bazı insanları teşe'üme sevkeder» diyor.
Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Seliem) 'in bu isimleri koymaktan men etmek isteyip, sonra vaz geçmesinin mânâsı: Haram kılmak istemiş son*ra bundan vaz geçmiş demektir. Kerahet-i Tenzîhiyye ifâde eden nehiy başka hadîslerde de vardır.