1- (2131) Bana Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' ile İbni Ebi Ömer rivayet ettiler, (Ebû Küreyb anberanâ; İbni Ebî Ömer haddesenâ tâbirle*rini kullandılar.) Lâfız İbni Ebi Ömer'indir. (Dediler ki) : Bize Mervan (yâni El-Fezârî) Humeyd'den, o da Enes'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bir adam Bakî'de birine:
— Yâ Ebe'l-Kâasım! diye seslendi. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de ona bakarak:
— Yâ Resûlallah! dedi. Adam:
— Ben seni kastetmedim. Filânı çağırdım, dedi. Bunun üzerine Re-sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem);
«Benim ismimi takının ama künyemi takınmayın!» buyurdular.
2- (2132) Bana İbrahim b. Ziyad rivayet etti. (Bu zâtm lâkabı Se-belan'dır.) (Dedi ki) : Bize Abbâs b. Abbâd, Ukeydullah b. Ömer ile kar*deşi Abdullah'dan naklen haber verdi. Bu hadîsi onlardan 144 senesinde dinlemiş, onu Nâfi'den, o da İbni Ömer'den naklen rivayet etmişler. İbni Ömer (Şöyle demiş): Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«Şüphesiz ki, sizin Allah'a en sevimli gelen isimleriniz Abdullah ve Abdurrahmandır.» buyurdular.
3- (2133) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim rivayet ettiler. (Osman : haddesena; İshâk : ahberanâ tâbirlerini kullandılar. De*diler ki) : Bize Cerîr Mansur'dan, o da Salim brEbi'l-Ca'd'dan, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen haber verdi. Câbir şöyle demiş: Bizden bîr adamın oğlu dünyaya geldi de adını Muhammed koydu. Bunun üzerine kavini ona :
— Sana Resûlüllah (ScıllaUahiı Ale\hi ve Selleıni'in ismini koymaya mü*saade etmeyiz, dediler. O da çocuğunu sırtına yüklenerek yola çıktı ve onu Peygamber (Sallaliahü Aleyhi ve Sellemye getirerek şöyle dedi:
— Yâ Resûlallah! Bir oğlum dünyaya geldi de adını Muhammed koy*dum. Ama kavmin bana: ResûiüUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"ın ismini koymana müsaade etmeyiz, dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (Sailallahü Aleyhi ve Sellem);
«Benim ismimi takının ama künyemi takınmayın. Ben ancak Kâasım'ım, sizin aranızda taksim yaparım.» buyurdular.
4- (...) Bize Hennad b. Seriy rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abser Husayn'dan, o da Salim b. Ebî'l-Ca'd'dan, o da Câbir b. Abdiiİah'dan nak*len rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bizden bir adamın oğlu dünyaya geldi de adını Mııhammed koydu:
— Resûlüllah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem)'den emir almadıkça biz sana onun künyesini takamayız, dedik. O da giderek :
— Gerçekten bir oğlum dünyaya geldi de ona Resûlüilah'in adını koy*dum. Ama kavmim: Peygamber (SaUaliahü Aleyhi ve Üellem 'den İzin al da Öyle diyerek onun künyesini koymama razı olmadılar. Bunun üzerine:
«Benim ismimi takın! Ama künyemi takınmayın. Ben ancak Kâa»m olarak gönderildim. Aranızda taksim yaparım.» buyurdular.
(...) Bize Rifâa b. Heysem El-Vâsıfî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâli d (yâni Tahhân) Husayn'dan bu isnadla rivayette bulundu. Ama : «Ben ancak Kâasım olarak gönderildim, aranızda taksim yaparım.» cüm*lesini anmadı.
5- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vekî', A'meş'den rivayet etti. H.
Bana Ebû Saîd El-Eşecc dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki' ri*vayet etti. (Dedi ki) : Bize A'meş Salim b. Ebî'l-Ca'd'dan, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivayet etti. Câbîr şöyle demiş: ResûJüHah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Benim ismimi takının ama künyemi takınmayın! Çünkü ben Ebû'l-Kâasım'ım, aranızda taksim yaparım.» buyurdular. Ebû Bekr'in rivayetin*de «tekennev» yerine «la tektenû» ibaresi vardır.
(...) Bize Ebû Küreyb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Muâviye, A'meş'den bu isnadla rivayette bulundu ve :
«Ben ancak taksimci kılındım. Aranızda taksim ederim.» dedi.
6- (...) Bize Muhammed b. Miisennâ ile Muhammed b. Beşşâr ri*vayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Katâde'yi Sâlim'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivayet ederken dinledim.
Ensardan bir adamın bir oğlu dünyaya gelmiş de adını Muhammed koymak istemiş ve Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seltem)'e gelerek sor*muş, o da:
«Ensâr iyî etmişler... Benim ismimi koyun ama künyemi takınmayın!» buyurmuşlar.
7- (...) Bize Eoû Bekr b. Ebî Şey be île Muhammet) b. Müsennâ ikisi birden Muhammed b. Ca'fer'den, o da Mansûr'dan naklen rivayet ettiler. H.
Bana Muhammed b. Amr b. Cebele rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu*hammed (yâni İbni Ca'fer) rivayet etti. H.
Bize İbni Müsennâ dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbni Ebî Adiyy rivayet etti.
Her iki râvi Şu'be'den, o da Husayn'dan naklen rivayet etmişlerdir. H.
Bana Bİşr b. Hâlİd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed (yâ*ni İbni Cafer) haber verdi. (Dedi ki) : Bize Şu'be Süleyman'dan rivayet etti.
Bu râvilerin hepsi Salim b. Ebî Ca'd'den, o da Câbir b. Abdillah'dan, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etmişler*dir. H.
Bize İshâk b. İbrahim EI-Hazalî ile, İshâk b. Mansûr da rivayet et*tiler. (Dediler ki) : Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Katâde ile Mansur, Süleyman ve Husayn b. Abdirrahman'dan ri*vayet etti. (Demişler ki) : Biz Salim b. Ebî Ca'd'ı, Câbir b. Abdillah'dan, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen hadîslerini yukarda zikrettiğimiz zevat gibi rivayette bulunurken işittik. Nadr'ın Şu'be'den ri*vayet ettiği bir hadîste şöyle demiştir: Bu hadîste Husayn ile Süleyman ziyade ettiler. Husayn dedi ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ben ancak taksimci olarak gösterildim. Aranızda taksim yapanım.» buyurdu. Süleyman ise : «Ben ancak taksimciyim, aranızda taksim yapa*rım» dedi.
(...) Bize Amru'n-Nâkıd ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr ikisi birden Süfyan'dan rivayet ettiler. Amr dedi ki : Bize Süfyan b. Uyeyne rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbııi Munkedir rivayet etti. Kendisi Câbir b. Abdİllah'ı şöyle derken igitmiş : Bizden bir adamın oğlu dünyaya geldi de adını Kâasım koydu. Biz:
— Sana Ebû'I-Kâasım künyesini vermeyiz. Hem sana göz açtırmayız, dedik. Bunun üzerine Peygamber (Sailaliahü Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bu*nu ona anlattı, o da :
«Oğlunun ismini Abdurrahman koy!» buyurdular.
(...) Bana Ümeyye b. Bistam da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezid (yâni İbni Zürey') rivayet etti. H.
Bana Alî b. Hucr dahi rivayet etti. (Dedi ki) ; Bize İsmail (yâni İbni Uleyye) rivayet etti.
Her iki râvi Ravh b. Kâasmı'den, o da Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir'den, İbni Uyeyne'nin hadîsi gibi rivayette bulunmuşlardır. Yal*nız o «Sana göz açtırmayız» cümlesini anmamıştır.
8- (2134) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkıd, Züheyr b. Harb ve İbni Nümeyr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Süfyân b. Uyeyne, Eyyûb'dan, o da Muhammed b. Sîrîn'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken dinledim. Ebû'l-Kâasım (Sallallahü Aieyhi ve Sellem) :
«Benîm ismimi koyun ama künyemi takmayın!» buyurdular. Amr Ebû Hiireyre'den, dedi, «semi'tû» demedi.
9- (2135) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. AbdİIlah b. Nünıeyr, Ebû Said El-Eşecc ve Muhammed b. Müsennâ El-Anezî riva*yet ettiler. Lâfız İbni Nümeyr'indir. (Dediler ki) : Bize İbni İdris baba*sından, o da Simâk b. Harb'den, o da Alkame b. Vâil'den, o da Muğîre b. Şu'be'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Necrâna geldiğim vakit ba*na sordular, dediler ki:
— Sîz Ebû Harun'un kız kardeşi diye okuyorsunuz. Halbuki Musa, İsa'dan şu ve şu kadar sene öncedir! Resûlüllah (SaUaliahü Aleyhi ve Sellem) in yanına gelince bunu kendisine sordum da :
«Onlar kendilerinden önceki Peygamberlerinin ve sulehamn adlarını koyarlardı.» diye cevâb verdi.
Bu rivayetlerden Enes hadîsini Buhârî «Kîtâbu'1-Büyû»'-da, Câbi r hadîslerini «Fartu'l-Humus» ve «Edeb» bahislerinde; Ebû Hüreyre hadîsini «Kitâbu'l-Menâkıb»'de tahrîc etmiştir. Bu babda Sünen sahipleriyle diğer hadîs uleması birçok hadîsler rivayet etmişler*dir. Bunların mecmuu Resûlüllah (SaUaliahü Aleyhi ve Setlem)7in ümmetine kendi ismini koymalarına izin verdiğini, fakat künyesini takmalarına izin vermediğini bildirmektedirler. Hz. A1i'ye ise doğacak çocuğuna isim ve künyesini takmasına ruhsat vermiştir. Bu sebeple ulemâ bu meselede birçok mezheblere ayrılmışlardır. Kaadî Iyâz'la başkaları bu mez-hebleri toplamış, mecmuu altıyı bulmuştur. Şöyle ki:
1- İmam Şafiî ile Zâhirîler'e göre adı Ahmed, Muhammed olsun olmasın hiç bir kimseye Peygamber (Sallatiahü Aleyhi ve Sellem) Efendimizin künyesi olan Ebû .Kâasım nâ*mını almayı helâl görmemişlerdir.
2- Bâzılarına göre buradaki nehiy neshedilmiştir. İlk zamanlar da yasak edilmişti. Binâenaleyh bugün her isteyen Ebû'l-Kâasım künyesini alabilir. İmam Mâ1ik'in mezhebi budur. Selefin cum*huru ile ekser ulemânın kavilleri budur. Nitekim i!k asırdan beri pek çok kimseler Ebû'l-Kâasim künyesini takınmış ulemâdan buna itiraz eden bulunmamıştır.
3- İbni Cerir'in mezhebine göre hadîs neshedilmemiştir. An*cak buradaki nehiy bu işin haram olduğunu değil, edep ve nezâket için tenzîhen mekruh olduğunu göstermektedir.
4- Ebû'l-Kâasım künyesini takmak yalnız ismi Muhammed veya Ahmed olanlara yasak edilmiştir. Bu isimlerden biri*ni almayanlara Ebû'l-Kâsım künyesini takınmakta bir beis yok*tur. Selefden bir cemaatın mezhebi de budur. Onlar bu hususta Hz Câbir'den merfû bir hadîste rivayet etmişlerdir.
5- Ebû'l-Kâasım künyesini takınmak mutlak surette ya*saktır. Babasına Ebû'l-Kâasım denilmesin diye çocuğa Ka*sım adım koymak da memnudur. Mervan b. Hakem bu se*bepten Kâasım ismindeki oğlunun adını değiştirerek Abdü1 Melik koymuştur.
6- Muhammed ismi mutlak surette memnû'dur. Bu hususta künyesinin bulunup bulunmaması da hükmen birdir. Çünkü bir hadîste Peygamber (Sailailahü Aleyhi ve Sellem):
«Çocuklarınıza Muhammed ismini koyuyor, sonra onlara lanet ediyor*sunuz.» buyurmuştur, Hz. Ömer Kûfeliler'e mektup yazarak çocuklarına Peygamber ismi koymamalarını tenbih etmiş, Medine1i1er'den bir cemaata da çocuklarına koydukları Muhammed ismini değiştirmelerini emretmiştir. Nihayet bunlara Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in izin verdiği söylenince değiştirme isteğinden vaz geç*miştir. Kaadî Iyâz diyor ki : «Hz. Ömer'in bunu Peygamber {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in ismine hürmet ve ta'zim için yapılmışa ben*ziyor. Tâ ki hürmeti ayaklar altına alınmasın. «Hz. Ömer'in bunu yasak etmesine sebep bir adamı Muhammed b. Zeyd'e söğerken işitmesİdir, di*yenler de vardır. Hattâ Muhammed'i çağırarak: «Görüyorum ki, senin sebebinle Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e soğuluyor. Vallahi bun*dan sonra yaşadığın müddetçe Muhammed diye çağrılmıyacaksın!» diye*rek ismini Abdurrahman'a çevirdiği rivayet olunur.
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in :
«Ben ancak taksimciyim, aranızda taksim yaparım!» sözünden mu-rad: «Ben mücerret oğlumun adı Kâasım diye Ebu'l-Kâasım namını almış değilim, bilâkis bana Kâasım adı verilirken ezelde di*nî ve dünyevî hususatta taksimci olmam mânâsı nazarı itibara alınmıştır. Binâenaleyh ben ne zât hususunda, ne de isim ve sıfatta sizin gibi deği*lim» demektir. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in taksimcilîğinden maksat mîras ve ganimetleri zekât, fey' vesair miktarları Allah'ın tebliği ile ümmet arasında paylaştırmasıdır.
Oğlunun ismini Muhammed koyan zâta ensârın : «Sana Re-sûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem)'in ismini vermeye müsâade etmeyiz» demelerinin mânâsı, sana Ebû Muhammed denilmesine müsaade edemeyiz, demektir. Nitekim rivayetlerin birinde o zâtın oğluna Kâasım adı verdiğini, ensârın buna da itiraz ettiklerini görüyoruz. Çünkü bu seferde o zata Ebû'l-Kâasım denilecektir. Resûl-i Ekrem (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) ensârın bu itirazlarını yerinde bulmuş ve : «En-sar iyi etmişler» buyurarak doğan çocuklara Muhammed ismi ve*rilmesine müsaade etmiş. Ebû'l-Kâasım künyesine müsaade bu-yurmamıştır.
Ebû'l-Kâasım 'dan gayri bütün künyelerin kullanılması caiz olduğuna ulema ittifak etmişlerdir.
(Yerinde de izah ettiğimiz vecihle künye lâkabın bir nev'idir. Yalnız lâkab ekseriya zemmi tazammum eder. Künye ise bilâkis medih bildirir. Lâkabdan bir farkı da «Eb» veya «ûm» kelimeleriyle başlamasıdır. Ebû Bekr, Ebû Fâtıme, Ümmü Süleym ilâh.)
Necranlılar'ın Hz. Muğîre'ye sordukları suâlin mânâsı şudur: «Siz Kur'ân'da Hz. Meryem için ey Harun'un kız kardeşi denil*diğini okuyorsunuz. Halbuki Musa (Aleyhisselâm) Hz. İsa'dan asırlarca Önce dünyaya gelmiştir. Hz. Harun, Musa'nın kardeşi; Hz. Meryem ise, îsa (Aleyhisselâm) 'in annesidir. Şu halde nasü olur da Hz. Meryem kendin*den yüzlerce sene önce yaşayan Harun (Aleyhisselâm)'in kız kardeşi ola*bilir.» Anlaşılıyor ki, Hz. Muğîre bu suâlin cevâbını verememiş, Medîne'ye döndüğünde onu Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellemi'detn öğrenmiştir.
ResûlüHah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) }in verdiği cevap şudur:
«Onlar kendilerinden Önceki Peygamberlerinin ve sülehanın adlarını koyarlardı.» Yani Hz. Meryem zamanında insanlar eski peygamber*lerin ve sulehânin adlarını koyarlardı. Hz. Meryem de Harun isminde bir şahsın kız kardeşi idi. Yoksa Hz. Musa 'nın kardeşi olan Hârun'un kız kardeşi değildir. Maamafih aralarında bin senelik bir zaman olmasına rağmen Hz. Meryem, Harun {Aleyhisselâm) m sülâlesindendi. Onunla kardeşlik tabakasında birleşiyordu, diyenler de olmuştur. Bu son hadîsle ulemâdan bir cemâat doğan çocuklara Peygamber ismi koymanın caiz olduğuna istidlal etmişlerdir. Nitekim Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) oğlunun ismini İbrahim koyarak bu ce*vazı fiilen göstermiştir. Kaadî Iyâz'ın beyânına göre ulemâdan bâzıları çocuklara Melâike ismi koymayı kerih görmüşlerdir. Hâris b. Miskin'in kavli budur. İmam Mâlik çocuklara Cibril ve Yasin adlan verilmesini kerih görmüştür.