Orta yaş öğütleri

``Hayat ne kadar zor!" desem hemen bana katılırsın. Doğru; yaşamanın zor

yanları her defasında ekşi ve soğuk yüzünü gözümüze değdirir ve hatta

yanımızda günlerce kalır da, mutluluk anları bir rüzgâr gibi yüzümüzü

yalayıp geçer, bir su gibi parmaklarımızın arasından akıverir. Bir dağın

zirvesine çıkmak gibi birşeydir mutluluk, binbir zahmetle tırmandığın

zirveye doğru giderek yalnızlaşır ve yükseldikçe dar zamanlara sıkışırsın.

Bu dünyada bu böyledir. Ve bu dünyada bunu böyle bilmen, dar zamanları

genişletmenin kapısını açar, yalnızlıkları ebedî dostluklara çevirmenin

yolunu başlatır. Dost bulamamaktan yakınma! Yaratıcımız doğru kişiyle

tanışıncaya kadar bizi bir dizi yanlış kişiyle tanışmamızı irade ederken,

sonunda doğru kişiyi buluşumuzu daha kıymeti bilinir bir nimet olarak

tatmamızı irade ediyor olamaz mı? Aksiliklere takılma! Mutluluğa giden

kapılardan biri kapandığında, bir başkası mutlaka açılır; ancak sıklıkla

kapanan kapının eşiğinde öylesine oyalanır ve takılıp kalırız ki, yeni açılan

kapıyı göremeyiz. En iyi dostun karşı karşıya oturup hiç bir şey

söylemeden sessizliği paylaştığınız ve bakışlarınızı çoğalttığınız ve sonra

kalkıp giderken dünyanın en iyi sohbetini yaptığınızı hissettiğin kişi

olabilir. Hem belki, dudakların ne söylediği değil de, söylenenin hangi

dudaklardan çıktığı önemlidir, ne dersin?Bir şeyin kıymetini ancak onu

yitirince farkettiğimiz doğrudur; peki ama bir şeyi bulana kadar ondan

yoksun olduğumuzun da farkında olmadığımızı bir düşünebilir

misin?Birine verebileceğin aşkın hepsini vermiş olman, onun sana aynı

aşkla karşılık vereceğini garantilemez! Aşkın aynıyla geri dönmesini

beklemek yerine, aşkın kalplerde inceden inceye filizlenmesini beklemek,

bu da olmazsa, sevmeyi öğrenmek ve tatmak adına, aşkı yalnız kendi

kalbinde saklaman ve büyütmen yetmez mi?Kırmanın kolay, onarmanın zor

olduğunu hatırından çıkarma. İnsan kalbini kırmak çok kolay, dil yarasını

onarmak pek zordur. Sonradan onarmak için harcayacağın çabaları,

kırmamak için harcarsan ne kadar kârlı olursun, bir düşün! Sana sahici bir

tebessümü fazla görmeyecek birilerini bul. Kalbini tebessüme getirecek

dostların olsun.Hayatta birini aniden özlediğin, ona olan sevgini

haykırmak istediğin, onu doyasıya kucaklamak istediğin zamanlar olabilir.

Bu anları kaçırma, özlemini gider, sevgini ifade et, sevdiğini kucakla! Bu

dünyada yaşarken, sonsuz bir hayatın rengini belirlediğimizi unutma!

Neyin hayalini kurmak istiyorsan onun hayalini kur, nereye gitmek

istiyorsan oraya git, ne olmak istiyorsan o ol, çünkü sana verilmiş bir

hayat var ve yapmak istediklerin için elinde tek hayatlık bir fırsat var.

Yaşamanı tatlandırmaya yetecek kadar mutluluğun, kendini güçlü

hissedecek kadar deneyimin, kendini insan eyleyecek kadar hüznün,

kendini mutlu edecek kadar ümidin olsun!Her zaman kendini başkalarının

ayakkabısı içine koyarak düşün, konuş ve davran. Bir şeyin seni rahatsız

edeceğini düşünüyorsan, bunun başkasını da rahatsız edeceğini bil! En

mutlu insan herşeyin en iyisine ve en çoğuna sahip insan değildir, en

mutlu insan elinde olanın kıymetini en çok bilen, yoluna çıkanları en iyi

değerlendiren insandır. Aradığımı bulamıyorum diye üzülme, bu dünyada

aramanın kendisi bir çokları için arayıp da bulunmayacak bir hazinedir. Ara

sıra sevdiğin birine mektup yaz. Onu ne kadar sevdiğini, niye sevdiğini,

ondan neler beklediğini yaz. İstersen mektubu göndermeyebilirsin de!

Hiçbir şey için ``Bu benimdir" deme. ``Bu bana yakın edilmiştir" de. Sen

elindekilerin sahibi değilsin, sadece onlara komşu edilmişsin. Misafirliğin

tadına bak. Öyle ki bir şey elinden çıktığında da ``Bunu kaybettim!" deme.

``Benden geri alındı!" de.Karşılaştığın, konuştuğun insanların çoğu ile

ömür içinde ilk ve son kez kez buluşuyor olduğunu unutma. Onları nasılsa

tanımıyorum ve bir daha görüşmeyeceğim diye hoyrat davranacağına, tam

tersi, onda bir ömürlük izlenim bırakacak bir yapıcılıkla muhatap ol, senin

varlığın onun ömür boyu süsü, ömür boyu tesellisi olsun.Duâ et. duâ

etmenin kendisinin de nimet olduğunu hatırından çıkarma. duâ etmek, yani

istemek, elinde bir şey olmadığını, elinden bir şey gelmediğini, herşeyi

kudret elinde tutana, kudreti herşeye yetene, Kadir-i Rahim olan Yaratıcıya

sessiz bir iç dökme, fısıltılı bir yakınlık duyma halidir. Dolayısıyla, elini

açtığında en ince dertlerini işiten, en gizli kaygılarına kulak veren sonsuz

merhametli ve sonsuz kudretli bir ``Dost" yakınlığı kazanıyorsun demektir

ki, isteyeceğin herşeyi anlamlı kılan, istediğin herşeyden ötesini veren o

Dost'un varlığıdır. Yani duân çoktan kabul edilmiştir.Unutma, doğduğun

gün sen ağlıyordun başkaları gülüyordu. Öyle yaşa ki, öldüğün gün,

gülen sen ol ve ağlayan başkaları olsun. Öğüt almaya bak, dinleyen

olmaya gayret et. Ola ki, öğüt verenin öğüdü seninle ruhlanır, senin

yaşayışınla hayata geçer. Dinlemek, konuşmaktan her daim kârlıdır, zarar

ihtimali yoktur. Konuştuklarından dolayı pişmanlık duyanların sayısı da,

dinlediklerinden dolayı memnun olanların sayısı da fazladır. Bunun tersi

geçerli değildir.

Senai Demirci, Yeni Asya, 10 Aralık 2000


--------------------------------------------------------------------------------