"Beyin Yorulmaz" mı?

Geçtiğimiz haftaki yazımızda insan beyninin yorulmadığını, beynin dinlenmesi için hiç bir şey yapmadan oturmayı tercih edenlerin bu suretle çalışma performanslarını azalttıklarını idda etmiştik. Nihayet beklediğimiz itiraz değerli dostum Faruk Meral’den geldi.

Bizim iddiamız beyin üzerinde araştırma yapan birçok tanınmış bilim adamının üzerinde ittifak ettiği açık bir gerçektir. Ayrıntıyı bu köşeye sıkıştıramayız ama biraz sohpet edelim ve siz karar verin.

Beyin araştırmacılarından Dr. W. Grey Walter’ in incelemelerine göre insan beynine birazcık benzer bir makinanın yapılabilmesi için 300 trilyar dolardan fazla para gerekiyor. Böyle bir makinanın çalışabilmesi için de 1 trilyon wattlık elektrik enerjisine ihtiyaç var. Ancak yine de hiç bir makina insan beyninin potansiyel gücünü aşamaz.(10 Günde Kusursuz Bellek, s.15) Ve kitabın yazarı Dr. Joyse Brothers “Beynin yorgunluk diye birşey tanımadığını; zihni en yüksek derecede verimli kılmanın bir yolu bulunduğunu keşfedeceksiniz.” Diyor.(a.g.e.,S.36)

Konuya girelim: Sistematik işleyiş bakımından insan beyni ile vücudun diğer bütün dokuları farklı bir yaratılışa sahiptir. Eski Amerikan Tıp Cemiyeti Başkanı Dr. Frederik Swartz’ ın dediği gibi “Bir insanın takvim yaşı ne olursa olsun vucut hücreleninin çoğu birkaç günlükle yüz günlük arasındadır.” (Mutluluk ve Zenginlik Yolları, S.92) Kısacası; insan beyninin temel dokusal dizilimi(hardware) doğduktan kısa bir süre sonrasına kadar tamamlanır. Artık yeniden beyin hücreleri yaratılmaz. Oysa diğer bütün vücut hücrelerinin ömrü ortalama 100 gün olduğuna göre beden yılda üç defa değişir. Dakikada üç milyar hücre yaratılır vücudumuzda ve yılda üç defa ceset değiştiririz.

Oysa beyin hücreleri değişmez. Biz hala kafatasımızın arkasında ana yadigarı beyin hücreleriyle yaşıyoruz. Beyin hücreleriyle diğer hücreler arasındaki farklardan bazılarına değinelim. Göz, kulak vs. organ dokularındaki faaliyet programları sabittir. DNA sarmalında bütün hücre çeşitlerinin fonksiyonları kodludur ve her hücrenin bağlı olduğu dokuda o uzvun fonksiyonu ile ilgili çalışma kodu ön plana çıkar. Örneğin her yaratılan yeni göz hücresi aynı fonksiyonu icra eder. Oysa aynı hücre potansiyel olarak böbrek hücresinin de kullandığı bilgi kodunu çekirdeğinde taşır.

Beyin ise programlanmış unsurların yanında diğer bütün hücrelerden farklı olarak “yeniden ve yeniden programlanabilirlik” özelliği taşır. İnsanların sürekli yeni şeyler öğrenmesini mümkün kılabilecek sistem budur. Beynin çalışma sistemiyle ilgili ayrıntıyı merak edenler için “Düşünmek, Öğrenmek, Unutmak” isimli kitabı tavsiye ederim.

Normal hücrelerde proteinler kodlanmış emirleri yerine getirirler. Oysa beyindeki proteinler bilgi yüklenirler. Her gelen yeni bilgi hücrenin, -albümin sentezi yoluyla- kimyasal yapısında değişime yol açar. Beyinde bu görevleri yapan 15 milyar hücre aynı zamanda elektriksel kod halinde algı girişlerinden gönderilen mesajları ilgili beyin merkezlerine “doğru” kanallarda yönlendirirler.

Beynin karmaşık mesaj alış ve işleyişi “Çok Kısa Süreli, Kısa Süreli ve Uzun Süreli Hafıza” olmak üzere elektriksel olarak başlayıp kimyasal olarak sonuçlanan üç ayrı süreç izler.

İşte bunlar olurken beyin hücreleri için yoğun miktarda enerjiye, oksijen ve glikoza ihtiyaç vardır. Beyin hücreleri saf ve değişebilir bilgi taşıdıklarından deformasyonun ve netliğin bozulmasının engellenmesi için Yaratıcı, beyin hücrelerine diğer hücrelerdeki gibi ayrı bir besin deposu yerleştirmemiştir. Dolaysıyla beynin enerjisi kesildiğinde vücut bir anda kilitlenir ve beynin ölümü birkaç saniyede gerçekleşir. Yine de buraya yeterli bilgiyi sıkıştıramıyorum.

Biraz da beynin faaliyetlerine bakalım. Uyanık insan: Beyin, kalp, böbrek gibi Yaratıcının koyduğu ve kudretiyle koruduğu otomatik mekanizmaları insan iradesinin dışında kontrol eder. İnsanın alışkanlık haline getirdiği eylemleri de insana sormadan otomatik olarak işler. Bunun yanında insanın konuşması, yürümesi gibi bedensel eylemleri de yürütür. Algı girişlerinden belli bir eşiğin üzerine çıkarak beyne ulaşan bütün mesajları işler. Ayrıca zihinsel(düşünme vs.) , duygusal(sevme vs.) bütün faaliyetlerin de bio-kimyasal karşılıklarını işleme koyar.

Uyku halindeki insan: Uyku halinde beyin uyanık insanın durumundan daha yoğun çalışır. Uyku halinde eksik olan sadece konuşmak yürümek gibi iradi faaliyetlerdir. İnsanın açık algı girişlerinden(kulak, doku, dil) her yeterli şiddetteki mesaj uyku halinde iken de beyne ulaşır. Yani uyuyan çocuğun saçlarının okşanması , kulağına fısıldanan bir söz bile hem de hayatında değişiklik yapabilecek şekilde beynine kaydolur. Ve beyin uyku halinde bu defa çok daha yorucu bir iş yapar. İnsan REM(hafif ) uykusunda iken gön boyu alınan bütün zihinsel-duygusal mesaj ve faaliyetleri düzene koyar. N-REM(derin ) uykusunda iken ise bu defa gün boyu oluşan bedensel yorgunluklar neticesi hücre ölümleri, yeni hücreler vs. Faaliyetleri düzene koyar. Bütün bunları yaparken de ertesi gün kendisine bilgilerin işlenmesi ve uzun süreli hafızada albümin senteziyle kimyasal olarak kodlanması için lazım olan proteini depolar.(Ayrıntılı bilgi için Bilim Teknik dergisinin üç ay önceki sayısında uyku ile ilgi araştırmaya bakabilirsiniz.)

Bütün bunlar iddiamızın delillerini bütün açıklığıyla ortaya koymaya yetmeyebilir.Gerisini Faruk Beyle özel gürüşeceğim. Evet beyin 24 saat durmadan çalışıyor. Ve Alman Beyin Antreman Kurumu Başkanı B. Fishner’in dediği gibi “küçük bir tatil veya birkaç saat tv seyretmek suretiyle beynin uyarımdan yoksun bırakılymasıyla beyinde oluşan performans kaybının giderilebilmesi için bir-iki hafta zihin exersizine ihtiyaç olabiliyor. 100 bin ismi hafızasına kaydedebilmek beynini aktif ama “doğru” şekilde kullanabilenlere nasip olmuştur. Ne kadar harika yaratılmışız!


--------------------------------------------------------------------------------