Bulduğum Beş Lira
Günlerce aç kaldım. Bir ekmek alacak param dahi yoktu. Abdest için şadırvana gidiyordum. Hava da hafiften yağıyordu. Baktım ayağımın ucunda madenî bir beş liralık duruyor. Hemen onu aldım ve namazdan sonra gidip karnımı doyurdum ve maaş alıncaya kadar da parayı kullandım. Maaşımı alınca yanına bir beş lira daha koydum ve on lirayı bir fakire sadaka olarak verdim. Bulduğum o beş lira benim için çok büyük bir lütuf olmuştu..
Bayram vaazına çıkacağım. Yine günlerdir açım. Ağzıma koyacak tek lokma yok. Açlığımı biraz yatıştırır zannıyla kavanozun dibinde kalmış çok az balı parmağımla alıp ağzıma götürdüm. Meğer aç karnına bal bulantı yaparmış. Kürsüde sürekli içim bulandı...
Başka Türlü Görüyordum
Riyazat yaptığım devrede, önce nefsimi bir kedi gibi gördüm ve onu kovaladım. Riyazata devam ettim. Bu arada,onu ayı gibi gördüm. Kapıştık. Ben mi onu o mu beni yendi belli olmadan uyandım. Bir müddet daha riyazat yaptım. Bu sefer de nefsimi goril gibi gördüm. Ondan kaçarak surların üzerine çıktım. Bütün bu riyazatlara rağmen anladım ki nefsim beni sağ tarafımdan vuruyor. Çünkü o devrelerde başkalarını ve bilhassa oburca yemek yiyenleri hep başka türlü görüyordum; ve yer yer onlara kızıyordum. Ve anladım ki, nefis ile mücadelede insanlardan bir insan olarak hareket etmelidir. İlahi davaya omuz verme, ayağımız kaymadan yaşayabilmemizin en büyük teminatıdır. Mücadele ruhu varsa bu bir fa'li hayırdır..
İlk gidişimde Edirne'de üç sene kadar kaldım. Bunun iki buçuk senesi pencerede geçti. Daha sonra da askere çağrıldım..