Teferruata ait mes’eleleri bırakıp, dıştan gelen tehlikelere karşı birlik olunmalıdır:

Fikir birliği içinde olamadığımız teferruata ait mes’elelere nasıl bakılmalıdır? Her şeyden evvel, gökten sarkıp gelen ve bütün düşünce dünyamızı saran bu kadar ‘bir’lerimiz dururken, incir çekirdeğini doldurmayacak kadar küçük teferruata dair mes’elelerle meşgûl olmak, abesle iştigâl olsa gerektir. Evet, “..ci...cu” takılarıyla mes’eleyi gündemde tutmamalı, tutmaya çalışanları da ikaz etmeliyiz. Bugün düşüncelerin farklı olduğunu büyüten, bunları mevzû edinen ve böylece arayı daha da açan iki tip insan vardır: Biri, haince ve art niyetle bunu yapan insan; diğeri ise, en basit ve hafif ifâdesiyle, bu işi cehaletinden dolayı yapan kimsedir. Bunun neticesinde, mes’eleyi lâyık-ı vechile kavrayamayan nesiller de, Müslümanlığı parça parça tanımaktadır. Oysa ki, ‘Lâ ilâhe ill’Allah’ sadâkatı içinde olan herkesle Cennet’te beraber olacağız. Öyleyse, kimseyi teferruatla karalayamayız. Allah mahşerde hepimizi el ele haşredecek, kalblerdeki bütün hoşnutsuzlukları silecek ve neticede tahtlara yaslanıp karşılıklı oturacak ve sohbet edeceğiz (Hicr. 15/47).

Hakka hizmet, büyük ve ağır bir hazineyi taşımaya benzer. Ona ne kadar çok insan omuz verirse, taşıma o kadar kolaylık ve sür’at kazanmış olur. İşte, biz de mes’eleye böyle bakacak ve bu zaviyeyi her zaman korumaya çalışacağız. Şu kadar ki, arada bir evdeki kardeşler bile atışabilir; mühim olan, bunu hemen unutup, dıştan gelen tehlikelere karşı el birliği içinde olmaktır.