İrşâd ve tebliğ, cihad ve mücadele, ancak Efendimiz’in takip ettiği strateji bilinmekle isabetli ve tesirli olur.

Efendimiz’in (sav) takip ettiği stratejinin bilinmesi için Mekke ve Medine dönemleri bütün yönleriyle çok iyi kavranmalıdır. Efendimiz’in Ashabıyla beraber olan hayat-ı seniyyeleri, Kıyamet’e kadar cereyan edecek bütün hâdiselerin mikro plânda yaşanması ve temsil edilmesi demektir. 13 yıllık Mekke döneminde Allah Rasûlü, bütün himmetini insanların imanlarını kurtarmaya, Cennet’e giden yolu göstermeye ve kalbleri hazırlamaya sarfetti. İman adına sağlam temellerin atılıp, kalb ve kafa tamirinin yapıldığı bu dönemde henüz tam ma’nâsıyla teşekkül etmiş bir cemaat yoktu; zekat, oruç ve hacc, Mekke döneminde daha farz kılınmamıştı; hattâ, iman ile küfür arasında önemli bir esas ve Din’in direği, mü’minin miracı olan namaz, 23 yıllık Risalet’in üçte biri geçtikten sonra bi’setin 8’inci yılında farz kılınmıştı. İlk müslümanlar, 5-6 kişilik guruplar halinde Dârü’l-Erkam’da bir araya geliyor ve her işlerinde fevkalâde tedbirli davranıyorlardı. Ebû Zer gibi, müşriklerin ortasında ‘Lâ ilâhe ill’Allah’ diye haykıranların dövüldüğü bu zamanda, Efendimiz, onlara hep sabırla beklemelerini emrediyordu. Medine döneminde ise, iktisat ve içtimaiyyata, hukuk ve muharebelere ait mes’elelerin gündeme geldiğini ve bir site devletin kurulma çalışmalarının başladığını görüyoruz. Bütün peygamberler için değişmeyen bu kanun, başka hiçbir devirde de değişmeyecektir.