İnsan için üç dürlü hayât vardır: Dünyâ, kabr, âhıret hayâtı. Dünyâda, beden rûh ile birlikdedir. İnsana hayât, canlılık veren rûhdur. Rûh bedenden ayrılınca, insan ölür. Beden mezârda çürüyüp, toprak olunca veyâ yanıp kül olunca, yâhud yırtıcı hayvan yiyip yok olunca rûh yok olmaz. Kabr hayâtı başlar. Kabr hayâtında his vardır, hareket yokdur. Kıyâmetde bir beden yaratılıp, rûh ile bu beden birlikde Cennetde veyâ Cehennemde sonsuz yaşarlar.
İnsanın dünyâda ve âhıretde mes'ûd olması için, müslimân olması lâzımdır. Dünyâda mes'ûd olmak, râhat yaşamak demekdir. Âhıretde mes'ûd olmak, Cennete gitmek demekdir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, mes'ûd olmak yolunu, Peygamberler vâsıtası ile kullarına bildirmişdir. Çünki insanlar bu se'âdet yolunu, kendi aklları ile bulamazlar. Hiçbir Peygamber kendi aklından birşey söylememiş, hepsi, Allahü teâlânın bildirdiği şeyleri söylemişlerdir. Peygamberlerin söyledikleri se'âdet yoluna (Din) denir. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği dîne (İslâmiyyet) denir. Îmânı olan kimseye (Müslimân) denir. (Îmân), herşeyi, bir olan Allahın yaratdığına inanmak ve Muhammed aleyhisselâmın Onun Peygamberi olduğuna inanmak ve ahkâm-ı islâmiyyeye uymak lâzım olduğuna inanmakdır. Şimdi se'âdete kavuşmak için islâmiyyeti öğrenmekden başka çâre yokdur. İslâmiyyet, kalb ile inanılacak (Îmân) bilgileri ve beden ile yapılacak (Ahkâm-ı islâmiyye) bilgileridir. Îmân ve islâm ilmleri (Ehl-i sünnet âlimleri)nin kitâblarından öğreniir. Câhillerin, sapıkların bozuk kitâblarından öğrenilmez. Hicrî bin senesinden evvel, islâm memleketlerinde çok (Ehl-i sünnet âlimi) vardı. Şimdi hiç kalmadı. Bu âlimlerin yazdıkları arabî ve fârisî kitâblar ve bunların tercemeleri, dünyânın her yerinde, kütübhânelerde çok vardır. Hakîkat Kitâbevinin bütün kitâbları, bu kaynaklardan alınmışdır. Se'âdete kavuşmak için, (Hakîkat Kitâbevi)nin kitâblarını okuyunuz! Birinci kısm, 44.cü maddeye ve 531.ci sahîfeye bakınız!
Aklın varsa eğer, islâmiyyete bağlan!
İslâmiyyetin aslı, Hadîsdir ve Kur'ân!
Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, (Ümmetim arasında fesâd yayıldığı zemân, sünnetime yapışana, yüz şehîd sevâbı vardır). Uydurma tefsîrler ve dinsizlerin yazdıkları bozuk din kitâbları çoğaldığı, müslimânlar aldatıldığı zemân, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıkları, hakîkî din kitâblarına tâbi' olanlara yüz şehîd sevâbı verilecekdir. Dört mezhebden herhangi birisinin âlimlerine (Ehl-i sünnet âlimi) denir. Ehl-i sünnet âlimlerinin reîsi, İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfedir. Bu âlimler, Eshâb-ı kirâmdan öğrendiklerini yazmışlar, Eshâb-ı kirâm da, bunlara Resûlullahdan işitdiklerini söylemişlerdir.
1- Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, (Allahü teâlânın çok sevdiği kimse, dînini öğrenen ve başkalarına öğretendir. Dîninizi islâm âlimlerinin ağızlarından öğreniniz!)
Hakîkî âlim bulamıyan, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâblarından öğrenmeli ve bu kitâbların yayılmasına çalışmalıdır. İlm, amel ve ihlâs sâhibi olan müslimâna (İslâm âlimi) denir. Bu üçünden biri noksan olup da, kendini âlim tanıtana (kötü din adamı, yobaz) denir. İslâm âlimi, insanı, se'âdet kapılarını açan sebeblere kavuşdurur, dînin bekçisidir. Yobaz, insanı, felâkete sürükleyen sebeblerin içine düşürür, şeytânın yardımcısıdır.
2- (Necât-ül müsallî) kitâbı 1217 h.de Ahmed Şevkı efendi tarafından türkçe yazılmış, 1305 de İstanbulda basılmışdır. 197 sahîfedir. Son sahîfesinde diyor ki, İbni Cezerî, (Hısn-ül-hasîn) de diyor ki, hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Bir hasta, lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn kırk def'a okursa, şehîd olarak vefât eder. Şifâ bulursa, bütün günâhları afv olur.) Bu düâ Enbiyâ sûresinin 87.ci âyetidir. 993.cü sahîfe sonuna bakınız!