Başkasından sadaka istemesi harâm olan kimsenin, zekât istemesi de harâm olur. Başkasında olan alacağını istemek, söz birliği ile câizdir. Zenginin fakîrdeki alacağını istemesi de böyledir. Fekat fakîrin, ödiyebilecek güce gelmesini beklemesi vâcibdir. Afv etmesi dahâ sevâbdır. Din adamlarının, hâfızların ve din düşmanları ile beden, söz ve kalemle cihâd edenlerin, müslimânların mallarını, cânlarını ve haklarını koruyan devlet adamlarının ve hâkimlerin, Beyt-ül-mâldan, geçinecek kadar para veyâ mal almak hakları vardır. Bu haklarını istemeleri câizdir.
Kadının ev işlerini yapması, zevcine teberru� ve ihsândır. Çok sevâbdır. Yapmazsa, günâha girmez. Zevc, bunları zevcesine zorla yapdıramaz. Kadın tutup yapdırması lâzımdır. Kadın, zevcine karşı bu ihsânını esirgememeli, erkek de, zevcesine nafakadan fazla ihsânlarda bulunmalıdır. Allahü teâlâ ihsân edenleri çok sever. Resûlullah efendimizin zemânından bugüne kadar, müslimân kadınları zevclerine bu ihsânı yapmışlardır. Kadının vazîfesi ikidir: Kendini zevcine teslîm etmesi ve evden iznsiz ve örtüsüz sokağa çıkmamasıdır. Görülüyor ki, islâmiyyetde kadın, ev içinde de, evin dışında da çalışmağa, para kazanmağa mecbûr değildir. Evli ise kocası, evli değil ise babası, babası yoksa veyâ fakîr ise, zengin olan yakın akrabâsı çalışıp, kadına lâzım olan herşeyi getirmeğe mecbûrdur. Kimsesi olmıyan kadına, (Beyt-ül-mâl) denilen, devletin yardım sandığı bakar. İslâmiyyetde, karı koca arasında, hayât mücâdelesi, ya�nî para kazanmak, müşterek değildir. Erkek kadını tarlada, fabrikada, vel-hâsıl hiçbir yerde çalışmağa zorlıyamaz. Kadın isterse ve erkeği izn verirse, yabancı erkekler arasına karışmadan, kadın işi olan yerlerde çalışabilir. Fekat, kazandığı kadının olur. Erkek, ondan zorla birşey alamaz. Kadının kendi ihtiyâclarını kendisinin alması için de, onu zorlıyamaz. İslâmiyyetin kadına böyle hak tanıması ve onu erkeklerin elinde esîr, oyuncak olmakdan koruması, Allahü teâlânın kadına çok kıymet verdiğini göstermekdedir.
Kadın da, erkek de, para kazanmak için harâm işlememelidir ve hiçbir nemâzı kaçırmamalıdır. Ezelde ayrılmış olan rızk değişmez. Aynı rızk, halâlden istiyene halâl yoldan gelir. Harâm işliyerek istiyene de, harâm yoldan gelir. Câhillerin, (Bu zemânda kızım okumazsa aç kalır. Oğlum fâiz almazsa, işi bozulur) demeleri doğru değildir. Harâm işliyerek kazanmamalı demek, boş oturmalı, çalışmamalı demek değildir. Halâl yoldan çalışıp kazanmalı demekdir. Harâm yoldan kazanan, hem büyük günâhları işlemiş olur, hem de kazandıklarının hayrını görmez. Kazandıkları, hekîme, hâkime ve düşmanlarına gider ve günâh işlemekde kullanılır, insanı felâkete sürükler. Kazançları şübheli olan, hediyyeleşmeli ve ödünc almalı, aldıklarını kullanmalıdır. Hediyye ve ödünc gelen şeyler halâldir.
(Bey� ve şirâ risâlesi) sonunda diyor ki, (Yetîm oğlana ücretsiz olarak, yalnız annesi iş yapdırabilir. Velîsi, akllı çocuğu, hocaya veyâ ustaya verip, buna öğret! Bu da sana hizmet etsin dese, bunlar çocuğa hafîf iş yapdırabilir. [İlm ve edeb öğreten velîsi de, hocası gibidir.] Fekat, yapdıracakları işin ve sokakdaki çeşmeden getireceği suyun, piyasaya göre ücretinin, öğretmek ücretinden fazla olmaması ve hizmet etmeği, velînin söylemiş olması lâzımdır. Âkıl, bâlig kimsenin kendisi gelip, bana öğret, ben de sana hizmet edeyim demesi de böyledir. Çocuğun kendisi ve malı için velîsi, ya�nî babası, baba yoksa babanın vasîsi, vasî yoksa dedesi, dedesi de yoksa, bunun vasîsi, bu da yoksa hâkim, ücret ile, hafîf işlerde çalışdırabilir. Ücret, yalnız çocuk için sarf edilir). Kadın, velî olamaz.
Cânân elinden gelmişim, fânî mekânı neylerim,
Ol mülke meylim salmışım, ben bu cihânı neylerim.
Hep i�tibârım atmışım, âşıklığa el katmışım,
Ben nefsi dosta satmışım, bu düşmanı neylerim.
Aşkı tabîbim kılmışım, derdinde derman bulmuşum,
Abdülhakîmi görmüşüm, yünâniyânı neylerim.
Ma�rifet tadın almışım, fenâ tahtına varmışım,
Mahfice sultân olmuşum, dünyâ varlığın neylerim.
Herne gelirse yahşîdir, zirâ o dostun bahşıdır,
Çün cümle onun işidir, ben bed gümânı neylerim.
Gerçi zemân devran ile, pîr etdi cismim şân ile,
Gönlüm civândır can ile, pir-ü civânı neylerim.
Yâri bana bes görmüşüm, ağyârı dilden sürmüşüm,
Ünsile tenhâ durmuşum, ben ins-ü cânı neylerim.
Dilden dile bin tercüman, varken ne söyler bu lisan,
Çün cân-ü dildir hem zebân, nutk-u beyânı neylerim.
Şimdi! cemî�i halkdan, müstağniyim billâhi ben,
Hallâk-ı âlem var iken, halk-ı zemânı neylerim?
Allahümme yâ muhavvilel havli vel-ahvâl
havvil hâlenâ ilâ ahsenil hâl!
Ey! herkesin hâllerini değişdiren Allahım!
bize iyi hâller ihsân eyle!