Beklentisizler
Evet, ubûdiyet sırrını kavramış bir mümin bütün amellerini sadece Allah'ın hoşnutluğuna bağlar. Sadece Allah Teâlâ'nın rızasına giden kapıyı açmaya, koridoru kullanmaya çalışır. Cenâb*ı Hak, onun ruhuna da kendi gücünü kazandırırsa ve aynı zamanda onu kalbî hayat seviyesine çıkarırsa, bunu Rahman u Rahîm'in ayrı bir lütfu olarak görür. Böyle bir neticeyi hasıl etse de etmese de, o Yüce Yaratıcı'ya tahsîs*i nazar ederek kullukta direnir. Hatta bazı harikulâdeliklere karşı, hâlisâne bir tavırla, ehlullahın baktığı gibi bakar; "Değildir bu bana layık bu bende, Bana bu lûtf ile ihsan nedendir. Ben istenmesi gerekli olan şeylerin en büyüğünü istemiştim. Ben Sen'i istemiştim. Sen benim ol, başka hiçbir şeyim olmasa da olur. Çünkü ancak Seni bulursam her şeyi bulmuş, fakirlikten kurtulmuş olurum." mülahazasını seslendirir ve tam bir ubudiyet şuuruyla yaşar.
Bu çetin yolda yalnızca beklentisiz olanlar takılıp yollarda kalmaz, diğerleri her zaman aldanabilirler. Beklentisiz insanın kalbi hep şu mülahazalarla atar: "Ya Rabbî, Sen bana meccânen sonsuz nimetler vermişsin. Ben her şeyi zaten peşinen almışım. Bana hayat nimetini vermişsin; insan olmakla şereflendirmişsin, İslamiyet nuruyla gönlümü aydınlatmışsın, mârifet ve muhabbet koridorunda yürüme imkanı lütuf buyurmuşsun. Dine, vatan ve millete hizmet etme imkanları bahşetmişsin. Ben alacağımı zaten almışım. Ve bütün bu nimetlere karşı ubûdiyet gibi lezzetli, rahat ve hafif bir hizmetle mükellef kılmışsın. İşte şimdi bana düşen, Senin o ihsanlarını iyi değerlendirmek suretiyle hoşnutluğunu kazanmak. Gücümün yettiğince Sana kul olmak, sonra da Senin rahmet ve keremine iltica etmek."
İşte bu mülahazalardan dolayı hak dostları dualarında çok defa " Ya Rabbi! Bizim var olmaya, şuna buna hiç ihtiyacımız yokken, Sen bize ihtiyacımız olmayan şeyleri bile nimet olarak verdin. Şimdiyse hâlisâne kulluğa ihtiyacımız var. Senin lütf u keremine muhtacız. Biz yoktuk, var olmayı da hiç düşünemezdik, insan olmayı hiç mülahazaya almamıştık, alamazdık. Bunlar bizim ihtiyacımız değildi. Ama Sen kereminle lütfettin. Oysa ki bundan sonra ayakta durabilmek için Sana çok muhtacız.. sürçmemek, düşmemek için Sana çok muhtacız.. Cennet yolunda kalabilmek için Sana çok muhtacız; zaaflarımıza takılmamak ve rızana yürümek için Sana çok muhtacız. Ey ihtiyacımız olmayan şeyleri nasip eden Allahım! İhtiyacımız olan şeyleri de Sen'den dileniyoruz.."
Evet, Cenâb*ı Hakk'ı nasıl bilmemiz lazım geliyorsa o ölçüde bilmemiz çok önemlidir. Bize baktığı gibi O'na bakmamız; bize teveccüh ettiği gibi teveccühte bulunmamız çok önemlidir. Daha ne diyeyim, bunu da yine O'nun kapısında arıyor, "Ya Rabbi! Bize Kendini tanıt, marifetini gönüllerimize duyur, muhabbetinle ruhlarımızı doyur. Kalblerimiz hiç inhiraf etmesin. Bize şeytan ve nefs*i emmârenin üstesinden gelme irade gücü ver!" diyorum.