2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Ebul Hasan-ı Harkani

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 39.109, Level: 100
    Points: 39.109, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Günışıgı - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Üye

    Üyelik tarihi
    Nov 2008
    Yer
    memleketim (sivas) yaşadığım yer (istanbul)
    Mesajlar
    6.281
    Points
    39.109
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    23

    Ebul Hasan-ı Harkani

    Ebul Hasan-ı Harkani hazretleri, Silsile-i aliyyenin altıncısıdır. Büyük İslam âlimi Bayezid-i Bistami'nin ruhaniyetinden istifade ederek yükselmişti. Zamanının kutbu idi.

    Bir gün Dr. İbni Sina, Şeyh Ebul Hasan Harkani hazretlerini evinde ziyarete geldi. Hanımı, ters birisi idi, adeta onu azarlayarak, ormana gittiğini söyledi. İbni Sina ormana giderken, Şeyhin, odun yüklü bir aslanla geldiğini gördü."Bu ne hâl?" diye sorunca, "Evimdeki kurdun sıkıntı yükünü taşıdığım için, bu kurt da bizim yükümüzü taşıyor" buyurdu.

    Sultan Mahmud Gaznevi, bütün Asya'ya hâkim olduğu zamanda, Harkan şehrine yakın gelmişti. Birkaç adamını, Harkan'a Şeyhe göndermiş ve onu yanına çağırmıştı. Şeyh hazretleri, bir özür beyan ederek gitmedi. Durum, Sultana bildirilince, "Haydi kalkın, demek ki o, bizim sandığımız kimselerden değildir. Biz ona gidelim" dedi. Sonra kendi elbisesini Kadı İyad'a giydirdi ve kendisi de silahtar olarak, Kadı İyad'ın yanında Şeyhin evine girdi. Sultan selam verince, Şeyh hazretleri selamını aldı. Fakat ayağa kalkmadı. Sultan, Şeyhe; "Niçin ayağa kalkmadınız?" diye sorunca, Şeyh, "Madem ki seni öne geçirmişler, yanıma gel bakalım" dedi. Soruya o anda cevap vermedi.

    Sultan Mahmud, Şeyhe; "Hocan Bayezid-i Bistami nasıl bir zat idi?" diye sordu. Şeyh: "O, öyle kâmil bir veli idi ki, onu görenler hidayete kavuşurdu" dedi. Sultan bu cevabı beğenmedi, "Ebu Cehil, Ebu Leheb gibiler, Fahr-i kâinat efendimizi çok defa gördüler. Fakat hidayete gelmediler?" dedi. Şeyh; "Ebu Cehl ve Ebu Leheb gibiler, insanların en üstününü Allahü teâlânın sevgili Peygamberi olarak görmediler. Ebu Talib'in yetimi olarak gördüler. O gözle baktılar. Eğer, Ebu Bekri Sıddık gibi bakarak, Resulullah olarak görselerdi, eşkıyalıktan, küfürden kurtulur, onun gibi kemale gelirlerdi" buyurdu. Sultan bu cevabı çok beğendi. Din büyüklerine olan sevgisi arttı.

    Sultan Mahmud; "Bana nasihat ediniz" deyince Şeyh; "Şu dört şeye dikkat et: Günahlardan sakın, namazını cemaatle kıl, cömert ol, Allahü teâlânın yarattıklarına şefkat göster" dedi. Sultan, Şeyhin önüne bir kese altın koydu. Buna karşılık Şeyh, sultanın önüne arpadan yapılmış bir yufka koydu. Sultan ekmekten bir lokma aldı. Fakat lokmayı yutamadı. Şeyh hazretleri; "Bir lokma ekmeği yutamıyorsun. İster misin, şu bir kese altın bizim de boğazımızda dursun? Biz paralarla olan alakamızı kestik. Şu altınları önümden alın" dedi. Sultan, paraları almak zorunda kaldı.

    Sultan giderken, Şeyh ayağa kalktı. Sultan, "Geldiğim zaman hiç iltifat etmemiştin, fakat şimdi ayağa kalkıyorsun, niye?" diye sordu. Şeyh hazretleri; "Buraya padişahlık gururu ile beni imtihan için geldin. Şimdi ise derviş olarak gidiyorsun. Önce gurur içinde olduğundan dolayı ayağa kalkmadım. Fakat şimdi derviş olduğun için ayağa kalkıyorum" dedi.

    Sultan, yaptığı bir gazada mağlup olmak üzere idi. Birden Şeyhin hırkasını eline alıp; "Ya İlahi! Şu hırkanın sahibinin yüzü suyu hürmetine, şu kâfirlere karşı bizi muzaffer kıl" diye dua etti. Düşman tarafında bir toz duman ortaya çıktı. Düşmanlar, bu toz-duman içinde bir şey görmeyerek, kılıçlarını birbirlerine vurdular ve kendi kendilerini öldürdüler. Sağ kalanları dağılıp gitti. O akşam Sultan Mahmud, rüyasında Şeyhi gördü. Şeyh, Sultana; "Allahü teâlânın dergahında, büyüklerimizin yüzü suyu hürmetine zafer kazandın" buyurdu.

    Kıymetli sözlerinden birkaçı şöyledir:

    "Allahü teâlâ için yaptığın her şey ihlastır. Halk için yaptığın herşey de riyadır."

    "Şu iki kişinin çıkardığı fitneyi, şeytan bile çıkaramaz: Dünyaya düşkün âlim ve ilimsiz sofu."

    "Eğer bir mümini ziyaret edersen, hasıl olan sevabı, yüz adet kabul edilmiş nafile hac sevabı ile değiştirmemen lazımdır. Çünkü bir mümini ziyaret için verilen sevap, fakirlere verilen yüz bin altın sadakanın sevabından daha fazladır. Bir mümin kardeşinizi ziyaret edince, Allahü teâlânın rahmetine kavuşursunuz."

    "Bir mümin kardeşini sabahtan akşama kadar incitmeyen kimse, o gün akşama kadar Peygamber efendimizle yaşamış gibi olur. Eğer incitirse, Allahü teâlâ onun o günkü ibadetini kabul etmez."


  2. #2
    ***
    DIŞARDA
    Points: 5.744, Level: 48
    Points: 5.744, Level: 48
    Level completed: 97%,
    Points required for next Level: 6
    Level completed: 97%, Points required for next Level: 6
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    DJ-BuHaRa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Mar 2009
    Mesajlar
    133
    Points
    5.744
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Ebul Hasan-ı Harkani

    Bir gün Ebül Hasan-ı Harkani hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” bir talebesi;
    - Hocam, izin verirseniz Lübnan'a gitmek istiyorum? diye arzetti.

    Büyük Veli sordu:
    - Oraya niçin gidiyorsun?
    - Zamanın kutbu oraya çok gelirmiş. O kutbu görmek için efendim.

    - Pekâlâ, git bakalım, buyurdu.
    Talebe sevinip, o gün çıktı yola.

    Kutb-u alemi görmeye gidiyordu.
    Günlerce yürüyüp Lübnan’a vardı nihayet.
    Gördü ki, musalla üzerinde bir cenaze var, ama cemaat namazını kılmıyor,
    sessizce bekliyorlar.

    Niçin kılmıyorsunuz?

    Onlara yaklaşıp;
    - Niçin cenaze namazını kılmıyorsunuz? diye sordu.
    - Birini bekliyoruz, dediler.

    - Kimi bekliyorsunuz?
    - Kutb-u alemi. Sen de otur bekle. Birazdan teşrif eder.

    Çok sevindi. Zira o da kutb-u alemi görmek için gelmişti zaten.
    Az sonra cemaat birden ayağa fırladılar.
    O da kalktı ayağa.

    Fakat o da ne?
    Gelen zat, kendi üstadı Ebül Hasan hazretleriydi.
    Çok mahcup olmuştu.

    Tekrar ne zaman gelir?

    Üzüntüsünden bayılıp düştü.
    Ayıldığında, üstadı namazı kıldırıp gitmişti.

    Cemaate sordu:
    - Bu zat tekrar ne zaman gelir?
    - Her gün, beş vakit namazı burada kılar.

    - Ben Onun talebesiyim. Harkan'dan, tâ buraya zamanın kutbunu görmeye geldim. Meğer kutup, benim hocammış. Ben şimdi ne yapacağım?

    - Üzülme. İkindiye yine gelir. Özür dilersin.

    Az sonra teşrif etti mübarek zat.
    Talebe affını diledi.

    Mübarek zat, tuttu onun elini.
    Bir anda Harkan'da buldu kendisini.
    Hem de evinin tam önünde.

Benzer Konular

  1. Ebul vefa hz.'nİn duasi
    By Reyhani in forum Dua Deryası
    Cevaplar: 5
    Son Mesaj: 13.06.09, 15:10
  2. Ebul vefa hz.'nİn duasi
    By tülin in forum Dua Deryası
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 18.03.09, 13:36
  3. hz.hasan
    By Konyevi Nisa in forum Sahabeden Ve Evliyaullahtan
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02.09.08, 10:04

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •