Tevessül konusunda şöyle bir soru ile karşı karşıyayız: Peygamberimizin, sahabelerinin veya diğer salih mü’minlerin adıyla tevessül yapılabilir mi? ‘Falancanin yüzü suyu hurmetine, falancanın hatırı için, falancanın yüce makamı için’ şeklinde dua edelebilir mi? Tevessül deyince bir çoklarına göre bu anlam anlaşılmaktadır. Yani dua ve ibadette birinin adıyla hareket etmek şeklinde. Kimileri de tevessül’ü, kişiyi doğru yola götürecek bir mürşid bulma diye anlamaktadır. Bu konuyu kısa da olsa açıklamakta fayda var:

Hatırlayalım ki, yukarıda geçtiği gibi, tevessül yapmak, yani Allah’a yaklaşmak için sebep aramak Kur’an’ın emridir. Bu sebepler de ibadet cinsinden bir şey olmalı, takva ve cihad ile çoğaltılmalıdır. Din’e sonradan sokulmuş ve bid’at halini almış şeylerle tevessül yapılamaz. Çünkü Peygamberimiz (sav), din adına sonradan uydurulmuş bütün âdetlere bid’at diyor ve hepsini de reddediyor. (Müslim, Cum'a 13, Hadis no: 867, 2/592)

Âlimler tevessülü üçe ayırmışlardır:




1) Meşru Olan Tevessül:

1- Allah’ın yüce isimleriyle veya O’na ait sıfatlarla vesile aramak. Rabbimiz A’raf sûresinin 140. âyetinde, kendi isimleriyle dua etmemizi söylüyor. Öyleyse, ‘Allah’ım, senin rahmetinle, lütfunla, ilminle, vb. Muhammed’e olan sevginle, bağışlanma istiyorum’ gibi dualar meşrudur. Islâmın temellerinden biri, Rasûlüllah’a iman ve O’na itaat etmektir. O’na itaat etmek Allah’a itaat etmektir. (Nisa, 80) Peygambere itaat ederek Allah’a tevessül etmek farzdır ve iman bu itaatle tamamlanır.

2- Dua edenin işlediği salih bir amelle tevessülde bulunması. Âl-i Imran Sûresi 16. ve 53. âyetlerinde buna işaret vardır. Bir hadiste geçtiği gibi, bir mağarada, mağaranın ağzını kapatan bir kaya sebebiyle mahsur kalan üç kişi işledikleri salih amelleri anlatarak Allah’tan yardım istediler ve mağaradan kurtuldular. (Müslim, Zikir ve Dua 27, Hadis no: 2743, 4/2099. Buharí, Nesâí, nak. N. el-Bâni, Tevessül-Çeşitleri Hükümleri, s 53. Ş. Isl. Ans. 6/346)

3- Salih bir insanın duasıyla tevessülde bulunmak. Rasûlüllah’ın duası ve şefaatıyla ‘tevessül’de bulunmak ta caizdir. Müslümanlar O’nun sağlığında duasıyla, Kıyamet gününde de O’nun şefaatıyla tevessül ederler. Bazı kimseler Peygamberimize gelerek kendileri için yağmur duası yapmasını iştemişlerdi. O da onlar için dua etmişti. (Buharí, nak. El-Bâni, Tevessül, s: 58, Ş. Isl. Ans. 6/346) Peygamberimizin vefatından sonra başta Hz. Ömer olmak üzere bazı sahabeler Hz. Abbas’a giderek onun kendileri için dua etmesini istemişlerdir. Burada kastedilen Peygamberimizin duası ve şefaatıdır. (nak. Ibni Teymiyye, Tevessül, s: 252) Peygamberimiz kör bir adama dua öğreterek bu dua ile tevessül yapmasını söylemiştir. (Ş. Isl. Ans. 6/346) [1]




2) Bid’at Olan Tevessül:

Peygamberimizin kendi zatıyla, Kâbe'nin veya bir makamın, kişilerin adıyla, ‘yüzlerinin suyu hürmetine’, ya da Peygamberimiz'in zatına yemin ederek tevessül yapmak bir çok âlime göre caiz değildir. Sahabeler ne yağmur duasında, ne sağlığında veya vefatından sonra başka işlerinde, ne mezarı başında bu şekilde tevessül yapmadılar. Bununla ilgili gelen rivayetler zayıftır.

Ancak bu şekilde tevessül yapılabileceğini söyleyen âlimler de vardır. Kesin bir haram söz konusu olmadığı için, bu şekilde tevessül yapanlara kâfir, müşrik, sapık gibi ağır ithamları yöneltmekten kaçınmak gerekir. [1]



3) Şirk Olan Tevessül:

Allah’ın dışında başka kişilerden, ölülerden, mezarlardan, yatırlardan, şeyhlerden ve somut veya soyut putlardan, Allah’tan istenebilecek şeyleri onlardan istemek, bu anlamdaki sıkıntıların onlar tarafından giderilmesini beklemek Tevhid inancına aykırıdır. Allah’tan istenebilecek bir şey kesinlikle ne sağ ne de ölmüş kullardan istenir. Ölmüş kişilerin kendisi için Allah’a dua etmelerini istemek te aynıdır. Bilindiği gibi ölenlerin böyle şeylere güçleri yetmez. Çünkü dünyada iken fani ve gücü çok sınırlı olan insan, öldüktan sonra çürüyüp toprak olur. Kendisine bile bir hayrı olmayan kemiklerin, dirilere ne faydası dokunabilir? Ölmüşlerden medet umanların bu anlayışlarını anlamak mümkün değildir. Böyle bir tavır Allah’a ortak koşmaktır ve Islâmla bağdaşmaz.

Ibadette ve duada zaten aracı olmaz. Islâm inancı buna izin vermemektedir. Ibadetlerinde herhangi bir şeyi, ölmüşleri veya putlarını aracı kılanlar, onlarla Allah’a yaklaşmak isteyenler müşriklerdir. Onlar, Allah’ın dışındaki bir takım varlıklardan, ya da tanrı edindikleri şeylerden istekte bulunurlar, onlara dua ederler. Bir kulun Allah’tan istemesi gereken şeyleri onlardan isterler. Şüphesiz bütün bunlar şirk olan ‘tevessül’ yollarıdır. Kur’an şöyle diyor: “De ki: Allah’ı bırakıp da O’nun yerine kendinize ilâh edindiklerinizi çağırın yardımınıza. Onlar sizin herhangi bir sıkıntınızı gideremeyecekleri gibi, size gelecek herhangi bir belayı da savamazlar.” (İsra, 56)

Dua ve ibadette bir başka varlığı aracı koyma sapıklık olduğu gibi buna ihtiyaç ta yoktur. Tekrar edelim ki Allah (cc) kullarına, kendilerinden daha yakındır. Dua veya ibadet edenin duasını işitir, ibadetini bilir ve karşılığını verir. Ihlasla ibadet edenlerden haberi vardır ve onların yaptıkları salih amellerin mükâfatını fazlasıyla onlara geri öder. (Bakara, 186) Ebu Hureyre (ra) Peygamberimiz (sav) şöyle dediğini rivâyet ediyor: “Allah (cc) buyuruyor ki: ‘Ben kulumun Beni zannı ile beraberim. Bana dua ettiği (zaman da) onun yanındayım.” (Müslim, Zikir 19, Hadis no: 2675, 4/2067)