Risale-i Nur Külliyatından
DİN’DE REFORMCULARA CEVAPLAR
Bütün müslümanlar bilirler ki, dinî hükümlerde temel iki kaynak vardır: Kitab ve Sünnet. Yani Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizin (asm) Sünnetleri.
Sonra bu iki kaynaktan sıhhatlı anlama derecesine sahib olan müctehidlerin re’y ekseriyetine dayanan ve ic*tihad ve kıyas usulü ile ortaya çıkarılmış olan hükümler esas alınır.
Dinde Reform (aslında Deform) hareketlerinin en fazla bahsedildiği 1920-30 lu yıllarda, Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri yazdığı eserlerle meseleye açıklık getirmiştir.
Zamanımızda ise bilhassa son iki-üç senedir bu mesele yine fazlaca bahsedilmektedir. Biz de zaten cevapları verilmiş ve iddia sahiplerinin aslında iddiaları çürütülmüş olan bu meseleyi tekrar nazara vermeyi uygun bulduk. Tâ ki, insaflı olanlar gerçekleri öğrensinler…
MÜCTEHİD KİMDİR VE KİME DENİR?
Bediüzzaman Hazretleri ictihad ve mücte*hid meselesini şu veciz ifade*siyle şöyle tesbit eder:
«Müstaid, müçtehid[1] olabilir; müşerri’ olamaz.[2]
…
Ümmeti davetle teşri’ edemez.[3] Fehmi, şeri*atten[4] olur, lâkin şeriat olamaz. Müçtehid olabilir, fakat müşerri’ olamaz. [5]
…
Yoksa davet bid'attır,[6] reddedilir. Ağzına tıkılır, onda daha çıkamaz.» (Sözler sh: 705)
Şeri’attaki teşri’ kaidesinin yani kanun koyma yetkisinin ehemmiyetli bir cihetini özetliyen yukarıdaki beyanlar gös*teriyor ki, bir müctehidin ortaya koyduğu şer’î bir re’y ve hükmü, müctehidlerin ekserisi tas*dik etmedikçe müslümanlar o hükme uymaya davet edilemezler ve böyle bir davet reddedilir.
Bu şer’î ölçüyü nazara alarak günümüzde dinde deformasyon heveslisi ve düşünce yanlış*ları ile bid’alara (dine zıt anlayış ve hayat tarzına) bulaşmış ve şeri’atta söz sa*hibi olmayan bazı kimselerin sözlerini reddet*mek, dine bağlılığın icabıdır.
Bediüzzaman Hazretleri, gazete, radyo ve televizyon gibi neşriyat organlarıyla yapılan menfî propağandalara bakan bir ikazında diyor ki:
«Cumhur-u mü’mininin[7] kabul etmedikleri bid*'at ve müstahdesatı[8] umumi gazetelerde neşret*mek, doğrudan doğruya hiç şüphesiz dalâlete[9] bir da’vettir ve onları neşreden de dalâlet daisidir.[10] Şu halde şu herifin yalnız ağzına vurup şamarla sustu*rucu cevap vermek değil; belki ta’nif[11] ve şiddetle el*lerini, kollarını tutup bağlamak gerektir.» (B. Mesnevî-i Nuriye sh: 179)