Sayfa 1/3 123 SonSon
29 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Gizli Komiteler

    Share
  1. #1
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Gizli Komiteler

    GİZLİ İFSAD KOMİTELERİ

    TAKDİM


    Milletimizin bilhassa son 70-80 yılında başına bela olan ihtilalci, anarşist, dinsiz komite ve komiteler tarihte görülmemiş bir tarzda bu aziz milleti, hem maddî ve hem manevî bakımdan perişan etmişlerdir. Ne gariptir ki, milletimiz bu can düşmanı komitenin iç yüzünü farkedememiş hatta zaman zaman başının üzerine koymuştur.

    Bu komitenin en büyük vasfı mahiyetini çok ustaca gizlemesidir. Yani münafıkane hareket ettiği için farkedilmesi güçleşmiş ve fitnesi de uzun sürmüştür.

    Bu gizli ifsad komitesinin mahiyetini ortaya çıkarmak için büyük gayret sarfeden Bediüzzaman Hazretleri: «Bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ i'dam olsalar, Din-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur.» diyerek meselenin ehemmiyetini ortaya koymuştur.

    Mazisi asırlar öncesine kadar uzanan ifsad komi*tesi, İslâm merkezine siyasî sahada ilk hücumu Yeniçeri Ocağı vasıtasıyla yapmıştır. Mason komitesi, Osmanlı Ordusu’nun mühim bir unsuru olan Yeniçeri Ocağı’nın içine girerek orayı ifsad etmiştir. Yeniçeri Ocağı o kadar bozul*muştur ki; bir zamanlar fetihlerde i’lâ-yı Kelimetul*lah için cihad eden ocak, fitne yuvası haline geti*rilmiştir. Ve neticede daha sonraları padişah tarafından fesh edil*miştir.

    Bediüzzaman Hazretleri bu ifsad komitesinin fa*aliyet*leri hakkında bilgi verirken ve bilhassa memleketimizde tesirli faaliyetinin başlangıç devresi hakkında diyor ki:

    «Şimdiki ‘şânieke hüvel ebter’in mânasını gösteren komi*tenin([1]) selefleri([2]) hükmünde olan Yeniçeri’nin değil belki Yeniçerilerin içine karışan fesad komi*tesi Hilâfete karşı isyanlarının başlangıcı olan 1222 ve 24’te,([3]) aynen ma*son komitesinin hürriyet per*desi altında mebde-i is*yanı olan 1324 tarihine bir cihetle tevafukla beraber o eski komite*nin 1341’de mahvı ile başlayan dehşetli vâ*kıayı remzen göste*ren…» (Rumuzat-ı Semaniye’den)


  2. #2
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    MASON KOMİTESİNİN GAYESİ

    Esas hedefi hilafet merkezi olan ve orayı dağıtmak için gayret gösteren gizli ifsad komitesi, asrımızın başın*dan az evvel Yunan’ı Osmanlılara saldırtmış, muhtemel bir mağlu*biyette de hilafet-i İslâmiye merkezine nüfuz ederek İslâmı ortadan kaldır*mayı hedeflemişlerdi. Fakat Yunan Ordusu Osmanlı Ordusu karşısında mağlub olunca, o zaman için bu arzularına muvaffak olamamış*lardı. Bediüzzaman Hazretleri bu hususu şöyle tesbit eder:

    «Evet şimdiki Cumhuriyet perdesi al*tında bu dehşetli istibdadı yapan Mason Ko*mitesi 314’teki([4]) Yunan harbinde fırsat bekleyip, eğer Yunan galebe et*seydi meydana atılmak eme*lindeyken ‘vallahü hayrün nâsırîn’ Âyet-i Celilesinin hem manasıyla, hem 1314 aded-i tevafukuyla Yunan’ın mağ*lûbiyetini ilân edip mason komi*tesini susturdu. 314’ten tâ 324 ile 42’ye ve 44’e ka*dar susturdu.» (Rumuzat-ı Semaniye’den)

    Bu komitenin mühim bir elemanı olan İngiliz Müstemlekât Bakanı Gladstone o sıralar şu sözleri söyle*mektedir:

    «Bu Kur’an, İslâmların elinde bulun*dukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’anı onların elinden kaldırmalı*yız; yahut Müslümanları Kur’andan soğutmalıyız.» (Tarihçe-i Hayat sh: 51)

    Yine bu defa 1908 İkinci Meşrutiyet harekâtında İttihadçıların içine nüfuz eden bu mason, gizli ifsad komi*tesi ondan sonra meydana gelen olayların şehade*tiyle; evve*len Osmanlı Devletini, hilafet-i İslâmiyeyi ve Türklerin İslâm kimliğini kaldır*mak için bütün gü*cüyle çalışmıştır. Bediüzzaman Hazretleri yazdığı Rumuzat-ı Semaniye risale*sinde bu hakikatları şöyle ifade etmekte*dir.

    «1324 (1908)de mason komitesinin şeriat-ı Ahmediyeyi tahrib niyetiyle hürriyet perdesi al*tında hilafet-i İslâmiyeye saldırması tarihine te*vafuku ve şimdi o komitenin başına geçen bu herif adavet-i Arabiyeye([5]) harekâtını bina edip, Şeriat-ı İs*lâmiyenin şeairinin([6]) tahribine harekâtıyla tevafuk etmesi elbette gösteriyor ki, ‘inne şânieke hüvel ebter’ bun*lara dahi kasden işa*ret ediyor.…

    Mason komitesinin reisinin sâbıkan mezkûr tah*lile binaen ‘süfyanî bi deccaleyni’ mânasını ve adedi olan 324 adedini göstermekle beraber 324’te ma*son komitesi*nin hürriyet perdesi altında hila*fet-i İslâmiyeyi kaldırmak te*şebbüsünün tari*hini göstermekle, birinci vechin gösterdiği aynı mes’eleyi gösteriyor ve ‘şânieke hüvel ebter’ işaretine işa*ret ediyor.» (Rumuzat-ı Semaniye’den)


  3. #3
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    GİZLİ İFSAD KOMİTESİNİN ESAS İC*RAAT DEVRESİ

    Bu kısa izahattan sonra gizli ifsad komitesinin esas ic*raat devresi olan Cumhuriyetin ilk yıllarından iti*baren tes*bitlere başlayacağız.

    O devrede Ankara’ya çağırılan Bediüzzaman Haz*retlerinin Tarihçe-i Hayatında şu bilgiler verilir:

    «Abbasileri müteakiben, âlem-i İslâm içinde İslâmî idareyi ele alan Türklerin bin senelik muaz*zam idare*sinden ve hilafet sürmelerinden sonra, bü*tün dünyayı dehşete veren bir harb-i umumî([7]) meydana gelmiş, Osmanlı Devleti inkıraz bulmuş; İslâm’ın ebedî düşmanları, merkez-i hü*kûmeti istila ederek, Müslü*manlığın mahvolduğu ka*naatına varmışlardı!

    İşte Bediüzzaman, İlahî kudretin tecellisiyle ve ihsanıyla, böyle en elzem bir vakitte, dine revaç verebilecek bir te*şekkülün zuhuru dolayısıyla ve kendisi de beraber ça*lışmak ümidiyle Ankara’ya gelmişti. Avn-i İlahî([8]) ve mu’*cize-i Peygamberî ile düşman taarruzlarını def’e*den ve milletin idaresinin başına geçen yeni Hükûmet-i Cumhuriyede, doğrudan doğruya Kur’an’a isti*nad eden ve Âlem-i İslâm’ın vahdetini([9]) nokta-i is*tinad yapa*cak ve İslâmiyet’in hakikatında mev*cud kuvve-i ulviye ile maddî ve manevî medeni*yeti meydana getire*cek bir niyet ve ga*yeyi bulun*durmak ve aşılamak üzere mecliste çalı*şıyordu. Fakat pek kuv*vetli maniler karşısına çıktı.

    Âlem-i İslâm’ı alâkadar eden ve bin üçyüz yıllık ümmetin, dehşetli tehlikesinden istiaze ettiği (Allah’a sığındığı) bir zamanı ve fitneyi ateşlendi*receklerin kimler olduğunu anlamış bulunuyordu. Bir gün riya*set odasında, M. Kemal Paşa ile iki saat kadar konuştular. İslâm ve Türk düş*manlarının arasında nam kazanmak emeliyle, şe*air-i İslâmiyeyi tahrib et*menin, bu millet ve vatan ve Âlem-i İslâm hakkında büyük zarar tevlid ede*ceğini; eğer bir inkılab([10]) yap*mak îcab ediyorsa, doğrudan doğruya İslâmiyet’e müteveccihen Kur’an’ın kudsî kanun-u esa*sîsi noktasından yapmak lâzım geldiği mealinde ihtar*larda bulu*nur.» (Tarihçe-i Hayat sh:145)

    «M. Kemal Paşa itiraz ile, içindeki niyet ve halet-i ruhiyesini ifade ile, Bediüzzaman’ı kendine çekmek ve nüfu*zundan istifade etmek ister. Ve Be*diüzzaman’a meb’usluk, hem Dâr-ül Hikmet’teki eski vazifesini, hem şarkta Şeyh Sünusî’nin yerine vaiz-i umumî, hem bir köşk tahsisi gibi teklifler yapar.

    Bediüzzaman, rivayetlerde gelen eşhas-ı âhir*zamana([11]) ait haberlerin mühim bir kısmını ve hürriyet*ten evvel İstanbul’da tevilini söylediği hadîslerin ihbar ettiği âhirzamanın dehşetli şahıslarının Âlem-i İslâm ve insani*yette zuhur ettiğini görür. Ve yine gelen rivayet*lerden, onlara karşı çıkacak ve mukabele edecek olan Hizb-ül Kur’an([12]) hakkında, “O zamana ye*tiştiğiniz zaman, siyaset canibiyle onlara galebe edilmez; ancak manevî kı*lınç hük*münde i’caz-ı Kur’an’ın nurlarıyla mukabele edilebilir.” tavsiye*sine müraatla, Ankara’da teşrik-i me*saî edemeyeceği için, kendisine tevdi’ edilmek istenen meb’usluk, Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye gibi Diyanet’teki azalığı, hem vila*yat-ı şarkıye vaiz-i umumîliği tekliflerini kabul et*mez. Kendisini fikrinden vazgeçirmek için çalışan ve Ankara’dan ayrılmamasını rica için istasyona kadar gelen bir kısım meb’usların da arzularına uyamayaca*ğını bildi*rerek Ankara’dan ayrılır, Van’a gider. Ve orada hayat-ı içtimaiyeden([13]) uzaklaşarak Erek Dağı eteğinde, Zernebad Suyu başında bir mağaracıkta idame-i hayat([14]) etmeye başlar…» (Tarihçe-i Hayat sh:147)

    «Van’da mezkûr mağarada yaşamakta iken, şarkta ihtilâl ve isyan hareketleri oluyor. “Sizin nüfu*zunuz kuv*vetlidir” diyerek yardım isteyen bir zâtın mektubuna: “Türk Milleti asırlardan beri İslâmiyet’e hizmet etmiş ve çok veliler yetiş*tir*miştir. Bunların torunlarına kılınç çekil*mez, siz de çekmeyiniz; teşebbüsünüzden vaz*geçiniz. Millet, irşad ve tenvir edilmelidir!” diye cevab gönderi*yor. Fakat yine hükûmet, Bedi*üzzaman’ı Garbî Anadolu’ya([15]) nefyediyor.» (Tarihçe-i Hayat sh:150)


  4. #4
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    GİZLİ DİNSİZ KOMİTELERİNİN EN AZGIN DEVRELERİ

    «Bediüzzaman, Barla’ya 1925-1926 senele*rinde nefyedilmiştir. Bu tarihler, Türkiye’de yirmi*beş sene devam edecek bir istibdad-ı mutlakın icra-yı faaliye*tinin ilk seneleri idi. Gizli dinsiz komiteleri, “İslâmî şeairleri bi*rer birer kaldı*rarak İslâm ruhunu yok etmek, Kur’anı top*latıp imha etmek” plânla*rını güdüyorlardı. Buna muvaffak olunamayacağını ibli*sane düşüne*rek, “Otuz sene sonra gelecek neslin kendi eliyle Kur’anı imha et*mesini intac([16]) edecek bir plân ya*pa*lım” demişler ve bu plânı tatbike koyulmuş*lardı. İs*lâmiyeti yok etmek için, tarihte görülmemiş bir tahri*bat ve tecavüzat hüküm sürmüştür.

    Evet altıyüz sene, belki Abbasiler zama*nından beri yani bin seneden beri Kur’an-ı Hakîm’in bir bayrak*darı olarak bütün cihana karşı meydan okuyan Türk Milletini, bu vatan evlâdlarını, İslâmiyet’ten uzaklaş*tırmak ve mah*rum bırakmak için, Müslümanlığa ait her türlü bağların koparılma*sına ça*lışılıyor ve bilfiil de muvaf*fak olunuyordu. Bu vakıa cü*z’î değil, küllî ve umumî idi. Milyonlarca insa*nın husu*san gençlerin ve milyonlar masum*ların, tale*belerin iman ve itikadlarına, dünyevî ve uhrevî felâket*lerine taalluk eden çok geniş ve şümullü bir hâdise idi. Ve kı*yamete kadar gelip geçecek Anadolu halkının ebedî ha*yatlarıyla alâkadardı.

    O zaman ve o sene*lerde, bin yıl*lık parlak mazinin delalet ve şeha*detiyle, Kur’anın bay*raktarı olarak en yüksek bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş bu*lunan kahraman bir milletin hayatında, İslâmiyet ve Kur’an aley*hinde dehşetli ta*havvüller ve tahribler yapılıyor ve cihanın en nam*dar ordusu*nun bin senelik cihad-ı diniye ile geçen parlak ma*zisi ve o mazide medfun muhte*rem ecdadı, yeni nesil*lere ve mektebli talebelere unutturulmaya çalışılıyor ve mazi ile irtibatları kesilerek bir takım maskeli ve su*retâ parlak kelâmlarla iğfalâtta bulunu*larak, Komü*nizm rejimine zemin hazırlanıyordu!

    İslâmiyet’in hakikatında mevcud maddî-manevî en yüksek terakki ve medeniyet umdeleri yerine; dinsiz felsefenin ba*taklığındaki nursuz prensipler, edebsiz edib ve feylesofların fikir ve ideolojileri; gizli komünist*ler, farmasonlar, dinsizler tarafın*dan telkin ediliyor ve çok geniş bir çapta tedris ve ta*lime çalışılıyordu. Bilhassa İngiliz, Fransız gibi İslâm düşmanlarının İslâm âlemini maddeten ve manen yıp*ratmak, sö*mür*mek emellerinin ba*şında kahraman Türk Milletinin dinî bağlardan uzaklaştırılması; örf âdet, an’ane ve ahlâk bakımından tama*men İslâmiyete zıd bir duruma getirilmek plânları vardı ve bu plânlar maale*sef tatbik sahasına konmuştu!» (Tarihçe-i Hayat sh:152)

    Bu dehşetli komitenin asırlara dayanan Türk - Arab beraberliğini ortadan kaldırmak ve bu derece ara*larının açılmasına sebeb olmalarındaki du*rumu Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade etmektedir:

    «Şimdiye kadar işitilmediği bir tarzda ve hiç bir siyasetin ve diplomatlığın tarzına benzemiyecek bir şe*kilde, iki samimi ve ebedî kardeş olan Türk - Arab’ın mabeyninde olan râsih([17]) uhuvvet-i İslâmiyeye bedel ebedî bir düş*manlık ve Arabiyete karşı bir buğz ve adavet perdesi altında Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’a adavet niye*tiyle şeair-i İslâmiyeyi tahrif ve tahrib eden şu güruh-u ma’lûm([18]) ‘şânieke hüvel ebter’ manasını zâhir göstermekle şu cümle*nin işaretini kuvvetli te’yid eder.» (Rumuzat-ı Semaniye’den)

    «Evet o dalalet ve zendekanın en azgın de*virle*rinde Bediüzzaman Said Nursî, daimî nezaret ve taras*sud([19]) altında ve böyle müdhiş ve pek çok ağır şerait içe*risinde idi. Nemrudların, Firavunların, Şeddadların ve Yezidlerin yapama*dığı zulümlerin enva’ı Bediüzzaman’a yapılıyordu. Ve yirmibeş sene böyle de*vam etti. O zaman âlem-i İslâm, mad*de*ten fakirdi ve müstevlilerin esaretinde bulunu*yordu. Bütün gizli fe*sad ve dinsizlik komite*leri, hem Türkiye’de, hem âlem-i İslâmda müdhiş faaliyetler yapıyor ve tarafdar*ları onları destekli*yor ve hepsi de İslâmiyet aleyhinde itti*fak ediyor*lardı.» (Tarihçe-i Hayat sh:159)


  5. #5
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    DİNSİZLİK KARŞISINDA RİSALE-İ NUR

    «Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri öyle müşkil ve ağır vaziyetler altında Risale-i Nur Kül*liyatını te’lif ediyor ki, tarihte hiçbir ilim adamının karşılaşmadığı zorluklara maruz kalıyor. Fakat sönmeyen bir azim, irade ve hizmet aşkına mâlik olduğu için; yılmadan, yıpranmadan, usanıp bık*madan, bütün kuvvetini sar*federek emsalsiz bir sabır ve tahammül ve feragat-ı nefs ile, bu millet ve memleketi Komünizm ejderin*den, Mason âfa*tından, Dinsizlikten muhafaza ede*cek -eden ve etmekte olan- ve âlem-i İslâmı ve beşeri*yeti tenvir ve irşadda büyük bir rehber olan bu hâ*riku*lâde Ri*sale-i Nur eserlerini meydana getiriyor.» (Tarihçe-i Hayat sh:160)

    «Risale-i Nur’un gittikçe inkişaf ettiğini, iman ve İslâmiyet’in kuvvetlenmeye başladı*ğını anlayan gizli din düşmanları, “Bediüzzaman gizli cem’iyet kuruyor, rejim aley*hindedir, rejimin temel nizamlarını yıkıyor!” gibi uydurma ve hükûmeti aldatıcı tertib ve ittiham*larla 1935 senesinde Eskişehir Ağır Ceza Mah*kemesinde, idam kasdıyla ve muhakkak su*rette mahkûm edilmesi direktifiyle hakkında dava aç*tırı*lı*yor. Bunun üzerine Dâhiliye Vekili ve Jandarma Umum Kumandanı, teçhiz edilmiş askerî bir kıt’a ile birlikte Isparta’ya geliyorlar. Isparta-Afyon yolu bo*yunca süvari askerleri yerleştiriliyor. Isparta Vi*layeti ve civarı askerî birliklerle kontrol altında bulunduru*lu*yor. Bir sabah vakti; masum ve maz*lum Bediüzzaman inzivagâhından çıkarılarak, ta*lebeleriyle beraber, elleri kelep*çeli olarak kamyon*larla Eskişehir’e sevkediliyor.» (Tarihçe-i Hayat sh:215)

    Bediüzzaman ve talebeleri Eskişehir’e nakledilir*ken yolda ıssız bir yerde hepsinin imha edilmesi için emir veril*miş, fakat komutanın müsbet çıkması neticesi tahakkuk et*ti*rilememiştir.

    Bediüzzaman bir mahkeme müdafaasında diyor:

    «Gizli bir kuvvet, bil’iltizam beni mahkûm et*mek istiyor. Ve her bahaneyi bulup, bin dereden su ge*tirmek gibi her bir çareye müracaat edip, kur*dun ke*çiye bahanesinden daha garib bahanelerle beni itham altına almak ve mah*kûm ettirilmek is*tenildiğimi his*sediyorum.» (Tarihçe-i Hayat sh:252)

    «Ey beni bu belaya sevkedip, bu hâdiseyi icad eden mülhid zalimler! Madem ve her halde manen ve maddeten beni idam etmeye niyet etmiş*tiniz; neden umum mazlumların ve biçarelerin hukuklarını muhafaza eden adliyenin çok ehemmiyetli haysiyetini rahnedar edecek entrikalarla, dolablarla, Adliyenin eliyle yürüdünüz? Doğrudan doğruya karşımda merdane çıkıp, “Senin vücudunu bu dünyada istemiyoruz” demeli idiniz.» (Tarihçe-i Hayat sh: 256)

    «Evet, Hükûmet-i Cumhuriyenin nazar-ı dikkatine arzediyorum ki; beni bu belâya sevkeden gizli komitenin yaptığı tedabir ve ettiği propaganda ve entrikalar bu hali gösteriyor.» (Tarihçe-i Hayat sh: 260)

    «Risale-i Nur’un neşriyat ve fütuhat dairesi git*tikçe genişliyor... İştiyakla Nurları okuyanlar, günden güne zi*yadeleşiyor. Risale-i Nur’daki hâ*rika kuvvet ve tesiratın neticesini müşahede eden gizli İslâmiyet düş*manları, yine bir entrika çevirip Risale-i Nur’a ve mü*ellifi Bediüzzaman’a suikasdla: “Bediüzzaman gizli cem’iyet kuruyor, halkı hükû*met aleyhine çeviriyor, inkılabları kökünden yı*kıyor, Mustafa Kemal’e deccal, süfyan, din yı*kıcısı di*yor, bunu hadîslerle isbat ediyor.” gibi bir sürü bahaneler ve plânlarla ittiham edilerek Kastamonu'dan Denizli Ağır Ceza mahkemesine, yüz yirmi altı talebesiyle beraber 1943 senesinde sevkediliyor.» (Tarihçe-i Hayat sh: 399)


  6. #6
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    GİZLİ KOMİTENİN TAKTİKLERİ

    Gizli komitenin faaliyetleri çok çeşitli olduğunu yine Bediüzzaman Hazretlerinden öğreniyoruz.

    «Sonra gizli düşmanlarımız bazı memurları ve bir kısım enaniyetli hocalar ve şeyhleri aleyhimize evhamlandırdılar. Bizi, Denizli Hapsine beş altı vilayetlerden gelen Nur talebelerini, o Medrese-i Yusufiyede toplanmağa vesile oldular.» (Lem'alar sh: 263)

    «Bediüzzaman Said Nursî ve talebelerinden bir kısmı hapiste dokuz ay kaldıktan sonra beraet kararı üzerine tahliye ediliyor. Fakat Said Nursî Hazretlerini hapishanede zehirliyorlar, ölüm teh*likesi geçiriyor. Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle kurtulu*yorsa da, tarihte hiçbir kimseye yapılma*yan zulüm, iş*kence ve ihanetlere maruz bırakılı*yor. Bediüzzaman, gizli dinsiz münafıkların tahri*katıyla girdiği bü*tün mahkemelerde olduğu gibi, bu idam plâ*nıyla ve*rildiği mahkemede de hak ve hakikatı, pervasızca ve ölümü hiçe sayarak haykırıyor.» (Tarihçe-i Hayat sh:400)

    «Gizli düşmanlar beni zehirlediler ve Nur’un şehid kahramanı merhum Hâfız Ali benim bedelime hastaha*neye gitti ve benim yerimde berzah âlemine se*yahat eyledi…» (Lem’alar sh:265)

    Bediüzzaman Hazretlerinin gizli din düşmanları*nın desiselerine karşı talebelerini ikaz için Denizli Hapsi’nde yazdığı bir mektubu:

    «Aziz kardeşlerim! Bu cuma gününde mü*him bir hizb okurken siz hatıra geldiniz. “Bu musi*betten kur*tulmak için ne yapacağız?” lisan-ı hâl ile dediniz. Benim kalbime bu geldi: Sıkı bir tesa*nüdle, el ele, omuz omuza veri*niz. Çünki birbi*rinden ve Risale-i Nur’dan ve benden çekinmek ve inkâr etmek ve bizi ezmek isteyen gizli kuv*vete dalkavukluk etmek gibi tedbirleri yapanların zarardan başka hiçbir menfaatleri yoktur. Sizi temin ederim; eğer bilsey*dim ki benden teberri etmekle kurtulacaksınız, beni tahkir ve ihanet ve gıybet etmeye izin verip helâl eder*dim. Fakat, bizi ezmek isteyen gizli kuvvet sizi bi*liyor, al*danmıyor; za’fınızdan, teberrinizden([20]) ce*saret alır, daha ziyade ezer.» (Tarihçe-i Hayat sh:431)

    «En ziyade yaralananlar, siperini bırakan*lardır. Hem bizim karşımızda hükûmet ve mah*keme değil, belki gizli zendeka ve küfr-ü mut*laka([21]) düşenlerin komi*tesidir. Ve hiç bir tevil kaldırmayan dehşetli bid’ala*rın tarafdarlarıdır ki, hükûmeti iğfal edip aleyhimizde sevk ettiler. Bana kusu*rum için sıkılan, elbette müna*fık Masonlara yanaşır. Evet, yol şimdi bizim için iki*dir. Bir veli dahi bize hücum etse, bilmeyerek Mason*lara yardımcı olur.» (Elyazma Denizli Mektubları sh:10)


  7. #7
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    AFYON HAPSİ VE İSYAN PLÂNI

    Gizli din düşmanlarının Bediüzzaman Hazretleri*nin Afyon Hapsi’ne girmesine dair plânları da Tarihçe-i Hayat’ında şöyle anlatılıyor:

    «Bediüzzaman 1944’te Denizli Mahkeme*sinde be*raet ettiği halde, Afyon vilayetine bağlı Emirdağ kaza*sında ikamete memur ediliyor. Orada kendi âhireti ve Risale-i Nur’la meşgul olurken 1948 senesinde, gizli din düşman*ları, yapılan zulümler az geliyormuş gibi aynı nakarat ile, “Gizli cem’iyet kuruyor, halkı hükû*met aleyhine çeviri*yor; ihtiyarladıkça artan enerjisiyle, kuvvetiyle, re*jimi yıkmağa çalışıyor. Mustafa Kemal’e, İslâm Deccalı, Süfyan diyor” gibi bir sürü bahanelerle, elli Risale-i Nur talebesiyle birlikte Afyon Ağırceza Mahkemesine sevkediliyor ve hapse ko*nuluyor.» (Tarihçe-i Hayat sh:543)

    Gizli komite tarafından Bediüzzaman Hazretleri ha*pishanede mevkuf iken hapishane içinde isyan, kar*gaşa plânlanmıştı.

    Gizli düşmanların bu hilesini fark eden Bediüz*zaman Hazretleri, kendi talebelerini ciddi şekilde ikaz etmiş, mek*tublar yazmıştır. Orada bulunan diğer mah*puslara da irşad edici mektublar kaleme almıştır. Böy*lece plânlanan kargaşa ve isyan hare*ketleri akim kalıp bilakis umumî bir barış ha*vası gerçekleşmiştir. Afyon hapsinde çıkartılmak istenen is*yan hareketinin hedefi, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri ve Nur talebeleriydi. O vesileyle Üstada ve Nur hizmetine darbe vurmak he*saplanıyordu.

    Bu hususlarda yazılan ve Risale-i Nur Külliya*tı’nda dercedilen bir hayli mektub vardır. Bunların bir kısmı Onüçüncü Söz sonunda neşredilmiştir.

    «Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Evvelâ: Hem sizin, hem hapisteki arkadaş*larını*zın bayramınızı tebrik ederiz. Siz ile bayram*laşanı, ay*nen be*nimle bayramlaşmış gibi kabul ediyorum ve umumuyla bizzât bayram ziyaretini yapmışım gibi bili*niz, bildiriniz.

    Sâniyen: Sebebsiz kalın demir sobamın par*ça*lan*masıyla verdiği haber ve biz dahi o işarete bi*naen tam bir ihti*yat ve temkinle geçen fırtınacık, yüzden bire indi, barut ateş almadı. Şimdi yine, se*bebsiz mata*ra*mın acib bir tarzda küçücük parça*lara inkısam et*mesi, bize tekrar tam bir temkine ve tahammüle ve ih*tiyata sarılmamızın lüzumunu haber veriyor. Aldığım ma*nevî bir ihtarla, gizli münafıklar, dindarlara karşı namazsız sefa*hetçileri ve mürted komünist*leri istimal et*mek istiyorlar, hattâ parmaklarını bu*raya da sokmuşlar.» (Şualar sh:511)

    «Aziz, sıddık kardeşlerim! Bugün benim pencere*lerimi mıhlamalarının sebebi, mahpuslarla mürafaa ve selâm*laşmamaktır. Zâhirde başka ba*hane gösterdiler. Hiç merak etmeyiniz.» (Şualar sh:491)

    «…ve bilhassa madem Risale-i Nur dersini din*le*mişler, elbette mabeynlerinde bulunan bü*tün küsmekleri bırakmağa hem maslahat ve is*tirahat-ı şahsiye ve umumiye iktiza ediyorlar. Na*sılki Denizli hapsinde birbirine düşman bütün mahpuslar, Nurlar dersiyle birbirlerine kardeş ol*dular ve bizim beraeti*mize bir sebeb olup (hattâ dinsizlere, serserilere de) o mahpuslar hakkında “Maşâallah, bârekâllah” dedirtti*ler, o mahpuslar tam teneffüs etti*ler.» (Şualar sh: 487)


  8. #8
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    BEDİÜZZAMAN HAPİSTE ZEHİRLETİLDİ

    «Bediüzzaman yirmi senede olduğu gibi, şu üç-dört senede de o kadar emsalsiz bir işkenceye maruz kalmıştır ki, tarihte hiç bir ilim adamına bu kadar caniyane bir sû’-i kasd yapılmamış*tır.

    Denizli hap*sinde bir ayda çek*tiği sıkıntıyı, Af*yon’da bir günde çekmiştir! Kendisine, bütün bütün kanunsuz muame*le*ler yapılmıştır. Hapishanede tam yirmi ay, kışın çok soğuk olan gayr-ı munta*zam bir koğuş içinde yalnız bı*rakılarak, tecrid-i mutlak içinde imha olmasına intizar edilmiştir. Kışın en şiddetli günlerinde, hapishane pencere*lerinin iki milim buz tuttuğu za*manlarda ze*hir verilmiş; ihtiyar, çok hasta haliyle, aylarca ızdı*rab çektirilmiştir. Mübarek yatağında, bir ta*raftan bir tarafa dönemeyecek bir hale geldiği za*manlarda bile, hizmetine, bir talebesi olsun müsa*ade edilmemiştir. O kor*kunç şerait altında, kendi kendine ölüp gitmesi beklenmiştir. Hastalığı o ka*dar şiddetlenmiştir ki; günlerce birşey yi*yememiş ve gıdasız kalmış ve çok zaîf bir vaziyete gelmiştir.

    Böyle olduğu ve çok sıkı bir ta*rassud ve tazyikat altında bulundurulduğu halde, Risale-i Nur’un te’*lifinden geri kalmamış, her hapiste olduğu gibi, bu*rada da gizli olarak eser te’lif etmiştir. Mahpuslar gizli gizli Risale-i Nur’u elleriyle ya*zıp ço*ğaltmışlar ve hapishaneden dışarı da çıka*ra*rak neşrini temin etmişlerdir. Bediüzzaman ha*piste ol*duğu günler dahi Risale-i Nur’un neşri*yatı durma*mış, perde altında yüz binlerce nüsha*ları eski yazı ile neş*retmeye -Nur Kahramanı Hüs*rev gibi- Nur talebeleri mu*vaffak olmuşlardır.

    Hapishanede -zehirlenerek- ölüm döşeğinde iken, fırsat bulup ziyaretine varabilen bir talebe*sine şöyle demiştir: “Belki hayatta kalamayacağım, bütün mev*cudiyetim vatan, millet, gençlik ve âlem-i İslâm ve beşerin ebedî refah ve saadeti uğrunda feda olsun. Ölürsem, dostlarım intika*mımı almasınlar!..”

    Bediüzzaman’ın hapishaneye gelmesiyle çok müs*tefid olan hapislerden birisi pencereden selâm verdiği zaman, “Sen Bediüzzaman’a neden selâm verdin? Neden onun penceresine bakıyorsun?” di*yerek, dayak atılmıştır. Çok mü*barek ve çok sevgili Üstadlarının hasta ve çok elîm vaziyetinde gizlice fırsat bulup gö*rüşmeye çalışan talebeleri, ya*kalan*dıkları zaman fala*kalara yatırılarak dayaktan ge*çirilmiştir. Fakat onlar bu mezalimden aslâ yıl*mamışlar, imandan ve izzet-i İslâmiyeden gelen bir salabetle, o zalimler vurdukça, onlar da her vuru*luşlarında “Vur! Vur!” diye bağırmış*lardır. “Düşmanın çizmesi boğazımıza bastığı za*man onun yüzüne tükür! Ruhun kurtulsun, cese*din ezilsin.” hakikatını matbuat lisanıyla da be*yan eden Üstadları Bediüzzaman’a ittiba etmişler*dir.

    İşte böyle türlü türlü işkence ve tazyikat*larla, ge*rek hapishane dâhilinde gerek haricinde hizmetini dahi yap*tırmamaya çalışmışlardır. Dün*yada hiçbir kimseye yapılmayan zulüm ve ihanet, Bediüzzaman’a yapılmış*tır.

    Nihayet 20 Eylül 1949 günü ceza müdde*tini hapis*hanede tamamlayarak tahliye edilmiştir. Bütün hapis*hanelerde hapisler resmî mesaî saatle*rinde tahliye edi*lirken, Afyon hapishanesinde de saat onda âdet iken, Bediüzza*man’ı fevkalâde bir tezahürat ile karşılamağa ha*zırlanan halkın istikbaline mani’ olmak için, şafak vakti ile sabah namazı arasında ha*pishaneden tahliye etmişlerdir.» (Tarihçe-i Hayat sh:545)


  9. #9
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    NUR HİZMETİNİ SAPTIRMA PLÂNI

    Nurculuk faaliyetinin mahkemeler ve tazyikler yoluyla dağıtılamadığını hattâ aksine daha kuvvetle*nip geniş*lediğini gören münafıklar hücum plânını hulûl plânına değiştirdiler. Yani Müslüman, hattâ Nurcu görünüp ve hizmet diyerek meslek-i Nuriyeyi asli*yetinden uzaklaş*tırmak için çalışmaya başladılar.

    Doğrudan hücum plânından daha zararlı olan bu hulûl plânı hakkında şöyle dikkat çekiliyor:

    «Bu gizli din düşmanları ve münafıklar çok*tandır anladılar ki, Nur talebelerinin kefenleri boyunla*rında*dır. Onları Risale-i Nur’dan ve üs*tadlarından ayırmak kabil değildir. Bunun için şeytanî plânlarını, desiselerini de*ğiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veya safiyetlerinden isti*fade ederiz fikriyle al*datmak yolunu tuttular. O münafıklar veya o müna*fıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek derler ve dedirtirler ki:

    “Bu da İslâmiyete hizmettir, bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Ri*sale-i Nur’a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir.” gibi bir takım kandırışlarla sırf o Nur talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hiz*metini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere naza*rını çevirip, ni*hayet Risale-i Nur’a çalış*maya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşür*meye çalışıyorlar. Veyahut da maaş, servet, mevki, şöhret gibi şeylerle aldatmaya veya kor*kutmakla hizmetten vazgeçir*meye gayret edi*yorlar.

    Risale-i Nur, dikkatle okuyan kimseye öyle bir fikrî, ruhî, kalbî intibah ve uyanıklık veriyor ki; bütün böyle aldatma*lar, bizi Risale-i Nur’a şiddetle sevk ve teşvik ve o dessas münafıkların mak*sadla*rının tam aksine olarak bir tesir ve bir netice hasıl ediyor. Fesübhanallah!.. Hattâ öyle Nur talebe*leri meydana gelmektedir ki, asıl hâlis niyet ve kudsî gaye*den sonra -bir sebeb olarak da- münafıkların mez*kûr plânlarının inadına, rağmına dünyayı terk edip kendini Risale-i Nur’a vakfediyor ve Üstadımızın dediği gibi diyorlar: “Zaman, İslâmi*yet fedaisi ol*mak zamanıdır.”» (Tarihçe-i Hayat sh:690)

    Bediüzzaman Hazretleri aynı mevzuda talebele*rini ikaz için diyor:

    «Sizin beraetiniz ve manen galebeniz, zalim*leri şaşırttı. Cepheyi burada değiştirdiler. Düşma*nane ta*arruzdan vazgeçip, dostane hulûl([22]) edip, has talebe*leri Risale-i Nur’un hizmetinden geri bırakmak için, memuriyet gibi bir meşgale buluyorlar veya ter*fian işi çok diğer bir memuri*yete veya diğer bir meşga*leyi buluyorlar. Burada o nevi*den çok vakıalar var. Bu taarruz bir cihette daha zararlı görünüyor.» (Kastamonu Lâhikası sh:147)

    «Nurcular, çok ihtiyat ve dikkat ve temkinde bu*lunmaları lâzımdır. Çünki manevî fırtınalar var, bazı dessas münafıklar her tarafa sokulur. İs*tibdad-ı mutlaka dinsizcesine taraftarken, hürriyet fırka*sına([23]) girer; tâ onları bozsun ve es*rarlarını bilsin, ifşa etsin.» (Emirdağ Lâhikası-I sh:159)

    «Müdafaatımın bütün safahatında gizli ve müd*hiş bir komiteye karşı mübareze vaziye*tini göste*ren tarz-ı ifademdeki maksadım şudur:

    Nasılki Hükûmet-i Cumhuriye “Dini dünya*dan tefrik edip bîtarafane kalmak” prensibini ka*bul etmiş; dinsiz*lere, dinsizlikleri için ilişme*diği gibi; din*darlara da, dindarlıkları için ilişmemesi o pren*sibin îcabatın*dandır. Öyle de; ben dahi bîtaraf ve hürriyetperver olması lâzım gelen Hükûmet-i Cumhuriyeyi, dinsizliğe tarafdar ve entrikaları çeviren ve hükûmetin memurlarını iğfal eden gizli menfî ko*mitelerden tefrik edilip, hükûmetin on*lardan uzak olmasını istiyorum; o en*trikacılarla mübareze ediyo*rum.» (Tarihçe-i Hayat sh:240)

    «Aziz, sıddık kardeşlerim!

    Gayet ehemmi*yetli bir mes’eleyi -bundan evvel size icmalen beyan ettiğim mes’eleyi- tekrar size söylememe kuvvetli, manevî bir ihtar aldım. Şöyle ki:

    Perde altındaki düşmanımız münafık*lar, şimdiye kadar yaptıkları gibi, adliyeyi ve siya*set ve idareyi zâhirî dinsizliğe âlet edip, bize hü*cumları akîm kaldığı; ve Risale-i Nur’un fütuhatına menfaati olan eski plânlarını bırakıp, daha müna*fıkane ve şeytanı da hayrette bırakacak bir plân çevirdiklerine dair buralarda emareleri gö*ründü. O plânların en mühim bir esası; has, sebatkâr kardeşlerimizi soğutmak, fütur vermek, mümkün ise Risale-i Nur’dan vaz*ge*çirmektir. Bu noktada o kadar acib yalanları ve de*siseleri istimal ediyorlar ki, Isparta ve havalisi, gül ve nur fabrikasının kahraman şakirdleri gibi, çelik ve demir gibi bir sebat ve sadakat ve metanet lâzım ki dayanabilsin. Bazı da dost sure*tinde hulûl edip, kor*kutmak mümkünse, habbeyi kubbe edip evham veri*yor*lar. “Aman, aman Said’e yanaşmayınız! Hükûmet takib ediyor” diye zaîfleri vazgeçirmeye çalışıyorlar. Hattâ bazı genç tale*belere, hevesatlarını tahrik için, bazı genç kızları musallat ediyorlar. Hattâ Risale-i Nur erkânla*rına karşı da, benim şahsımın ku*suratını, çürüklüğünü gösterip; zâhiren dindar ehl-i bid’a*dan bazı şöhretli zâtları gösterip; “Biz de müslü*manız, din yalnız Said’in mesleğine mahsus değil” de*yip, bize karşı perde altında cephe alan zındık*lara ve anarşilik he*sabına o safdil ehl-i diya*net ve hoca*ları âlet edip istimal ediyorlar. İn*şâallah bunların bu plânları da akîm kalacak. Böyle heriflere dersiniz:

    “Biz, Risale-i Nur’un şakirdleriyiz. Said de, bizim gibi bir şakirddir. Risale-i Nur’un menbaı, madeni, esası da Kur’andır. Yirmi se*nedir emsalsiz tedkikat ve takibatla beraber, kıy*metini ve galebesini en muannid düş*mana da isbat etmiştir. Onun tercü*manı ve bir hizmetkârı olan Said ne halde olursa ol*sun, hattâ Said de -El’iyazübillah- Risale-i Nur’un aleyhine dönse, bizim sadakatımız ve alâkamızı inşâal*lah sarsmayacak.” deyip, o kapıyı kaparsınız. Fa*kat mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’la meşgul olmak, elinden gelirse yazmak ve mübalağalı pro*pa*gandalara hiç ehemmiyet vermemek ve eskisi gibi tam ihtiyat etmek gerektir.» (Emirdağ Lâhikası-I sh:125)

    «Kardeşlerim, bu geniş hücum, Risale-i Nur’un fü*tuhatına karşıdır. Fakat anladılar ki; Nurlara iliştikçe daha ziyade parlar, ders dairesi genişlenip ehemmiyet kesbeder ve mağlub olmaz. Yalnız “sırran tenevverat” perdesi altına girer. Onun için plânı değiştirdiler, zâhiren Nurlara ilişmiyorlar. Biz madem inayet al*tındayız, elbette kemal-i sabır içinde şükretmeliyiz.» (Şualar: 485)


  10. #10
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Gizli Komiteler

    BAZI KİMSELERİN MASONLARA ÂLET OLMASI

    Münafıkların diğer bir plânı da bazı hoca*ları Nurculuk aleyhinde tahrik etmeleridir. Bu hu*susta Bediüzzaman Hazretleri diyor:

    «Risale-i Nur’a, daha vatana, idareye zararı do*kunmak bahanesiyle tecavüz edilmez, daha kim*seyi o bahane ile inandıramazlar. Fakat cepheyi değiştirip, din perdesi altında bazı safdil hocaları veya bid’a tarafdarı veya enaniyetli sofî-meş*reblileri bazı kurnazlıklarla Risale-i Nur’a karşı -iki sene evvel İstanbul’da ve Denizli civarında ol*duğu gibi- istimal etmek ve Risale-i Nur’a ve şa*kirdlerine ayrı bir cep*hede tecavüz etmeğe müna*fıklar çabalıyorlar. İnşâallah mu*vaffak olamazlar. Risale-i Nur şakirdleri, tam ihtiyatla beraber, bir taarruz olduğu vakitte müna*kaşa et*mesinler, aldırmasınlar. Aldanan ehl-i ilim ve imansa, dost olsunlar. “Biz size ilişmiyoruz. Siz de bize iliş*meyiniz. Biz ehl-i imanla kardeşiz.” deyip yatış*tırsınlar.» (Emirdağ Lâhikası-I sh:102)

    «Risale-i Nur aleyhinde yaptıkları desiseler ve tedbirler ve şakirdleri soğutmak ve sarsmak plânları, hususan derd-i maişet belaları, Risale-i Nur’un in*kişafını durdurmuyor. Günden güne te*vessü’ ediyor. Hattâ en ziyade hü*cum edenler dahi, perde altında isti*fadeye çalışıyorlar. Cenab-ı Hak*k’a hadsiz şükür olsun ki, inayet-i İlahiye ve hi*ma*yet-i Rabbaniye devam edi*yor. Fakat yalnız ehem*miyetli bir plânla, ayrı bir cep*hede, mütemerrid münafıklar tarafından bir hü*cum var. Çok ih*tiyat ve dikkat ve sebat ve tesanüd lâ*zımdır ki, tâ onların bu plânı da akîm kal*sın. Plân da budur:

    “Risale-i Nur talebeleri içinde tesanüdü bozmak.” Onsekiz seneden beri hakkımızda proğ*ram*ları, has ta*lebeleri bizden kaçırmak, soğutmak idi. Bu plânları akîm kaldı. Şimdi tesanüdü boz*mak ve bazı menfaatperest fa*kat ehl-i ilim ve ehl-i dinden, Risale-i Nur’un cereyanına karşı rakib çıkarmak suretiyle intişarına zarar ver*meye çalışıyorlar.» (Kastamonu Lâhikası sh:235)


Sayfa 1/3 123 SonSon

Benzer Konular

  1. Gizli Şeker
    By Kartal__13 in forum Diyabet
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 02.06.09, 20:24
  2. 7. Gizli Aşk
    By BaRLa in forum Şehitlerimiz
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09.05.09, 20:05
  3. Bediüzzaman'ın Gizli Bir İmzası
    By Konyevi Nisa in forum Bediüzzaman'ın Hayatı
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 23.10.08, 13:12
  4. Gizli Şişmanlık Gizli Tehlike
    By Kartal__13 in forum Diyet
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.06.08, 09:09

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •