HAMDİ SAĞLAMER
"Bir tokatla yola geldim"
"Üstadla görüşmemin ilki rüyada, biri de maddî âlemde olmak üzerek iki kısım olup, rüyada görüşmem beni maddî görüşmeye hazırladığı ve ikisi birbirini tamamladığı için bence önemli olduğundan, kısaca anlatmakta fayda görüyorum. "1957'nin Aralık ayı. Gayri İslâmi bir hayatın içindeyim. İslâmiyetin fiiliyatına taallûk eden hiçbir bağım kalmamıştı. Bu hayatın sarhoşluğu yüce Allah'ımızı bile düşünmeme fırsat vermediğinden hayallerim ve duygularım gibi, düşüncelerim de maneviyata yabanileşmiş bir halet-i ruhiyede, günah deryasında girdaplar içinde döne döne korkunç âkıbetlere sürüklenip giden bir kuru yaprak gibiydim. "İslâmî ve imani ölçülerden bîhaber olduğumdan, bu gidişin dehşetini idrak edemiyor, çıkmaya da gayret sarfetmiyordum. Bu halim git gide çevremden kopmama, günahkârların bana çevre olmasına sebebiyet verdiğinden, bu da gittikçe kötüleşmeme vesile teşkil ediyordu. Bu yüzden bütün hayırlı dostların, hattâ yakınlarımın kurtulmamdan ümit kesip yüz çevirdiklerini görüyordum.
"Bir gece rüyada işret âleminde idim. Yanımızda uzun boylu, nuranî yüzlü, gayet muntazam, kızıl sakallı, koyu yeşil sarıklı, çok ciddi ve her haliyle hürmete lâyık bir adam geldiğini görünce, gayri ihtiyarî ayağa kalktım ve bizi o halde görmesinden utandım. Orada arkadaşlarımın içinden beni çağırdı ve 'Evlâdım, bu içkiyi, bir daha sakın içme' diye tenbih etti. Ben de, 'Peki hocam, içmem' dedim. O zat da döndü ve gitti. Biz, 'Tamam, hocayı savdık' der gibisinden devam ettik. "Biraz sonra o zat tekrar yanımıza geldi. Fakat ne geliş! O mülâyim ve şefkatli hali gitmiş, yerini şiddet ve celâl almıştı. Gözlerinden sanki lâvlar saçıyor. Hiddetinden yüzü korkunç bir hal almıştı. Yine o topluluktan yalnız bana muhatap olarak, 'Ben sana bunu bir daha içmeyeceksin demedim mi?' deyip enseme bir tokat yapıştırdı. Ben yüzükoyun toprağa gömüldüm. Nefesim kesildi. Nefes alamıyor, boğuluyordum. Uğraştım, bir türlü kurtulamadım. Büyük yemin ederek, 'İçmeyeceğim' diye bağırarak uyandım. Fakat tokadın yeri çok şiddetli ağrıyordu. Tam bir hafta o tokadın yeri ağrıdı. Âdeta parmaklarının izini ensemde hissediyordum. Ömrümde ilk defa böyle bir tokadın en hak ettiğim zamanda gelmesi ve hayatımın dönüm noktası olması tesadüf gibi bahanelerle izah edilemezdi.