MUZAFFER ERDEM
Bursa'da, emekli hava astsubayı Muzaffer Erdem Beyefendinin evindeyiz. Bediüzzaman'ı ziyaret hatıralarını tesbit etmek istiyorum. Yılların hatıralarını, denizden bir damla da olsa, zerre de olsa, o anları tekrar yaşatmak, o mesud zamanlara yeniden gitmek, dinlemek hasreti içindeyim. Türk ordusunun şerefli bir mensubu olan Muzaffer Erdem anlatıyor:
"Elli yıldır ordu ile alâkadarım"
"Sırtımda resmî elbiseyle, havacı üniformasıyla Üstadımız Bediüzzaman'ın ziyaretine giderdim.
"Ben elli yıldan beri ordu ile alâkadarım' diye, Türk ordusuna çok iltifat ederek, manevî alâkasını gösterirdi.
"Ben ilk defa kendisini ziyaret edip, ellerini öpüp, dualarını almak niyetiyle Isparta'ya gitmiştim. Çok gelen olduğu için, rahatsız etmesinler diye, talebe ve hizmetkârları ziyaretçilere mâni oluyorlardı. Bu durumdan üzülmüştüm. Baktım, Ceylân Çalışkan peşimden geliyor. Bana, 'Sen müteesir olma, ben seni götüreceğim' demişti. Mübarek Ramazan ayı idi. Günlerden Perşembe, sene de 1952 veya 53 idi. Daha önceleri, Sabri Halıcı'nın oğlu hava şehidi Ömer Halıcı ve Ali Demirel ile tanışıyorduk. Ali Demirel bana bazı kitapları ve bu arada Eşref Edip'in Bediüzzaman Said Nursî isimli kitabını vermişti. O zamanlar Ömer Halıcı, Ali Demirel ve Yaşar Seçkin'le daima beraber olurduk. Manevî irtibatımız çok olmuştu. Balıkesir'de çok harika Nur dersleri yapılırdı.
"Ceylân Çalışkan beni Isparta'dan alıp Barla'ya getirmişti. İftarı yolda yaptık. Barla'da Mustafa Sungur ve Zübeyir Gündüzalp'ler de iftar yapmışlardı. Az sonra Üstad Bediüzzaman elinde bir yemek tabağı ile soframıza geldi. 'Bunu misafire verin' diye, yoğurtlu pirinç karışımı yemeği bize ikram etti. Zübeyir Gündüzalp Ağabey fasulye çorbası yapmıştı.
"Ziyaretim esnasında Üstadın o nurlu ellerinden öptüm. Üstad bana köyümü, anamı, babamı sordu. O gün Nur medresesinin bitişiğindeki Yokuşbaşı Mescidinde Üstadın arkasında teravih kıldık. Geceyi orada geçirdim. Sabah namazını da orada kıldık.
Üstad 'Seni misafir etmek lâzım, ama gitmen lâzım, çünkü seni bekleyen var' dedi. 'Paran yok mu? Zübeyir, eğer parası yoksa benim namıma bir araba tutun benim kardaşıma. ' Mustafa Sungur Ağabey, 'O vazifeyi ben yaparım' dedi. Öğle olmuştu. Camiin sofasına çıkmıştı. Üstad, 'Misafir niye gitmedi?' dedi. Daha evvel Ceylân Çalışkan'a yine Üstadın arkasında namaz kılmak istediğimi söylemiştim. Ceylân bunu söyledi Üstada, 'Sizin arkanızda namaz kılmak istiyor' dedi. Öğle namazını da Yokuşbaşı Mescidinde yine Üstadın arkasında kılmak nasip oldu. Üstada küçük bir hediye götürmüştüm. Ayrıca Ahmed Özyazar Hücumat-ı Sitte'yi yazmış, benimle göndermişti. Üstad, yazılan bu risaleye çok sevindi, çok alâka gösterdi. Selâhaddin Çelebi ile Sabri Halıcı'nın kızı boşanmışlardı. Üstad benden bu meseleyi sordu. Ben hem anlayamadım, hem de meseleye vâkıf değildim.
"Üstadın sesi bazan hafif çıkardı. Zübeyir Ağabey Üstadın söylediklerin bize tekrar ederdi. Ben Üstadı Eskişehir ve Isparta'da ziyaret ederdim. Eskişehir'de arabaya bindiği zaman bir kadın, 'Bana dua et!' diye yalvarıyordu. Üstad ona dualar etti.