ABDULLAH KILIÇKAYA
"Üstad beni çağırdı"
"Ben, Üstadım Bediüzzaman'ı ve Risale-i Nur'ları muhterem ağabeyim Osman Aydın vasıtasıyla tanımıştım.
"Risale-i Nur eczalarından olan, büyük müdafaalardan bir kısmını yazarak Üstada tashih için getirmiştim. Üstad gerekli tashihatı yaptıktan sonra, eserin sonuna kendi el yazısıyla duasını yazmıştı.
"Daha sonraları ise Emirdağ'a gidip gelerek hizmetlerinde bulunmuştum. O zamanki ağabeylerden Zübeyir, Ceylân, Bayram ve Hüsnü ile birlikte onlara yardım için koşardım. Bu büyük kahramanlardan Allah razı olsun.
"O yıllarda babam, Üstada verilmek üzere bir miktar bal vermişti. Üstad balın tadına baktı, ondan sonra, 'Ben de bu balı size hediye ediyorum' diye mezkûr ağabeylere verdi. Bu balı birlikte yedik.
"Üstad Hazretlerinin yatak odasının camı çarşıya bakardı. Bir gün pencereden beni gördü. Pencereyi açtı ve anahtarı aşağıya atarak beni çağırdı. Ben de kapıyı açarak Üstadın yanına çıktım. Epey bir zaman, yanında hizmetinde bulunup derslerini dinledim.
"Bazı zamanlar Isparta'ya gidip geliyordu. Bu gidişlerde Hüsrev Altınbaşak Ağabeyin evinde de kalıyordu. Üstada ve Nur'lara hizmet etmek istediğimi söyledim. Isparta'da kalıp bir işle uğraşmamı istediler. O zamanlar merhum Zübeyir Ağabey Urfa'da telgraf memuruydu. Orada Abdullah ve Hüsnü Ağabeyler de bulunuyordu. Ben de hizmet için Urfa'ya gittim.