Hocanın dikkat etmesi îcab eden hususlardan biri de ucub ve kibirden uzak durmasıdır.
Kibir: İnsanın kendini ilim, mevki, mal, güzellik vs. yönünden başkalarından üstün görmesidir. Ucup ise: Gurur, kendini bir şey sanmak, insanın kendi nefsini, müstehık olduğu mertebenin fevkında tasavvur etmesidir
Ucup ve Kibir sonu küfre dayanan bir hastalıkdır. Dinimiz her hayrın ve faziletin Hz. Allah’dan olduğunu öğretir. O halde kişinin sahip olduğu faziletlerden dolayı başkalarına karşı büyüklenmesi, bu nimetlere karşı nankörlük ve onu veren Cenab-ı Hakk’dan gafil olmak demektir.
Kibrin sebep olacağı hataların affı dahi zordur. Bu husus da Süfyanı sevri hazretleri: “Her bir mâsiyet ki, sebebi, kaynağı şehvetten ise affı ümit olunur. Bir masiyet ki kaynağı kibirden ise affı ümit olunmaz. Çünkü İblisin masiyetinin aslı kibirden, Adem (A.S)’ınki şehvettendi .”, buyurmuşlardır.
Kibir sahibi insanlar Allah’ın sevmediği ve hakkı dinlemeye karşı kalpleri mühürlenmiş kişilerdir. Hz. Allah :
سأصرف عن آياتى الذين يتكبرون فى الأرض بغير الحق
“Yer yüzünde haksızlıkla kibirlenenleri ayetlerimden çevireceğim”
كذلك يطبع الله على كل قلب متكبر جبار
“Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler”
“Allah o büyüklük taslayanları sevmez.”
İnsanın kibirlenmesine bir çok sebep vardır. Bunlardan biride insanın kendisindeki ilim ile kibirlenmesidir.
Buna sebep de ilmin sahibinin hakiki alim olmamasıdır. Çünkü
إنما يخشى الله من عباده العلماء
“Allah’tan hakkiyle ancak alimler korkar.” ayetinin mucibince hakiki alimler Allah’tan korkarlarda kibir illetine bulaşmazlar.
Veya İlminin kendisine fayda vermemesinden kaynaklanmıştır. İlim nisan yağmuruna benzer tatlı meyvelerde meyvenin tadını artırdığı gibi acı meyvelerinde acılığını artırır . İlim dahi kötü alimde kibir ve gururu iyi alimde de tevazuu artırır.
Muallim ve mürebbilerin insanlara karşı mütebessim olması lazımdır. Kibir ehli insan buna güç yetiremez ve insanlardan yüz çevirirde Allah’ın şu ikazına muhatap olur:
ولا تصعر خدك للناس ولا تمش فى الأرض مرحا. إن الله لا يحب كل مختال فخور.
“İnsanları küçümseyip yüz çevirme , yer yüzünde böbürlenerek yürüme . Allah kendini beğenip övünen hiçbir kimseyi sevmez.”
Yukarda zikrettiğimiz ve zikretmediğimiz bir çok ayeti kerimede kibrin bu kadar zem edilmesi, küfrü tazammun etmesindendir. Kibir ve azamet Allah’ın (yaratıcının) sıfatlarındandır. Bir hadis-i Kudsî’de Cenab-ı Hak:
قال الله تعالى:الكبرياء ردائي والعظمة إزاري ومن نازعنى واحدا منها قذفته في النار
“Büyüklük ridamdır. İzzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azap ederim.”, buyurmaktadır.
Ucup, kibir derecesine varmayan aşırı güvendir ki, Eshabı kiram Huneyn savaşında kendilerine aşırı güvenerek, ucbe kapılmışlardı. Sayıca fazla olmalarına rağmen harpte epeyce zorlandılar. Müminleri ikaz ve her şeyin Allah’ın yardımıyla olduğunu ifade etmek için Cenab-ı Hak:
لقد نصركم الله في مواطن كثيرة ويوم حنين إذ أعجبتكم كثرتكم فلم تغن عنكم شيئا وضاقت عليكم الأرض بما رحبت ثم وليتم مدبرين
“Muhakkak Allah pek çok yerde ve huneyn gününde size yardım etmişti. O gün çokluğunuza güvenmiştiniz. Fakat bu size fayda vermedi . Yer yüzü o kadar genişliğiyle beraber size dar geldi ve arkanızı dönüp gittiniz.”buyurmuştur.
İmamı Gazali hazretleri kibrin hocada tezahürünü şöyle zikreder: “ ...Kibirli kişi muallimlik yaparsa talebelere hoş davranmaz, onlara hakaret eder, onlarla alay eder ve kendi işinde çalıştırır...”
İnsan fıtratında mütekebbir insanlardan bir kaçış vardır. Talebeleri kendinden kaçan bir muallim nasıl olurda o talebelerine fayda verebilir?
Mütekebbir dünyada yanlızlığa ahirettede azaba düçar olur. Peygamber Efendimiz (S.A.V):
(لا يدخل الجنة من كان في قلبه مثقال حبة من خردل من كبر)
Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez.”