KÂMİL ACAR
"Üstada ilk gidişim"
"Sene 1952, Haziran ayı ve Ramazan'ın 12'si idi. Emirdağ'ın Uzun çarşısındaki Mehmed Çalışkan'ın dükkânına gittim. 'Ben Van'ın Muradiye kazasından Terzi Kemal Acar'ım' dedim. 'Ziyarete mi geldin?' diye sordu. 'Evet' dedim. 'Üstadımıza haber gönderelim kabul ederse görüşürsünüz' dedi. Çalışkan Ağabey birisine söylediyse de, 'Ben yeni geldim gidemem' dedi. Başka birisine söyledi, o da, 'Ben bu gece hiç uyumamışım öğleden sonra gideyim' dedi. Biz ikindi namazına kadar orada kaldık. Namazı kılıp geldim. Çalışkan Ağabey, 'Daha kimse gelmedi' dedi. Sonra otele gittim. Cevşen okudum. Bitirdikten sonar, merdivenlerden ayak sesleri geldi. Odadan dışarı çıktım. Baktım Çalışkan Ağabey... Beni çağırdı ve beraber dışarıya çıktık. Biraz birlikte yürüdük, sonra, 'Şunu takip et' diyerek birisinin arkasından gitmemi söyledi ve kendisi ayrıldı. Önümde birisi başını yere eğmiş yürüyordu. Onu takip ettim. Birkaç adım gittikten sonra, sağa döndük. 150-200 metre gittik, bir evin önünde durduk. O zat cebinden bir anahtar çıkardı, beyaz tahtadan yapılmış bir kapıyı açtı ve içeri girdi. Bana da, 'Gel' dedi ve girdik. Kapıyı kilitledi. Önümüze üstü açık bir salon çıkmıştı. Merdivenin yakınında tahtadan yapılmış bir askı vardı. Üzerinde üç tane çivi vardı.