***
DIŞARDA
Points: 39.109, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Cennetle Cehennem Arasında Ölümün Boğazlanması
Cennetle Cehennem Arasında Ölümün Boğazlanması Allah Teala buyurur ki:
"İş bitirildiğinde hasret çekilecek güne karşı onları uyar. Oysa onlar gaflet içindeler, onlar inanmazlar."(Meryem, 39)
Ebu Said el-Hudrî, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu demiştir:
"Ölüm, bembeyaz bir koç şeklinde getirilir, Cennet ile Cehennem arasında durdurulur, ey Cennet ehli bunu tanıyor musunuz, denilir; Başlarını kaldırıp bakarlar ve o ölümdür derler. Sonra, ey Cehennem ehli bunu tanıyor musunuz? denilir. Onlar da başlarını kaldırıp bakarlar, evet, o, ölümdür derler. Sonra emredilir, koç boğazlanır, sonra ey Cennet ehli hep kalış var, ölüm yok, ey Cehennem ehli hep kalış var Ölüm yok, denilir.
Sonra Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem,
"İş bitirildiğinde hasret çekilecek güne karşı onları uyar, oysa onlar gaflet içindeler, onlar inanmazlar" ayetini okudu."
Hadis, müttefekun aleyhtir.
Yine Buhari ve Müslim'de İbn Ömer Radıyallahu Anhu'dan şu nakledilir. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:
"Cennet ehli Cennet'e Cehennem ehli Cehennem'e girer. Sonra bir müezzin (ilancı) kalkar ve ey cennet ehli artık ölüm yok, ey Cehennem ehli artık ölüm yok, herkes bulunduğu yerde kalacak, diye seslenir."
(Feth el-Bari, XIII, 487. Buhari, XI, 406, Rikak kitabının, Cennete yetmişbin kişi hesapsız girer bası; Müslim, 2850, Cennet ve nimetleri ile ehlinin sıfatı kitabının, Cehenneme zorbalar girer, Cennete zayıflar girer babı.)
Yine İbn Ömer'den. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:
"Cennet ehli Cennet'e, Cehennem ehli Cehennem'e götürüldüklerinde, ölüm getirilir, Cehennem ile Cennet arasında durdurulur, sonra bir münadi, ey Cennet ehli artık ölüm yok, ey Cehennem ehli artık ölüm yok diye seslenir. Cennet ehlinin sevinci Cehennem ehlinin üzüntüsü artar, Cehennem'i boylarlar." (Buhari, XI, 415; Müslim, 2850.)
Ebu Hureyre'den. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:
"Cennet ehli Cennet'e, Cehennem ehli Cehennem'e girdikleri zaman ölüm getirilir, telbiye ederek gelir, Cennet ehli ile Cehennem ehli arasındaki sûr üzerinde durdurulur. Sonra ey Cennet ehli denilir, onlar korku ile bakarlar, sonra ey Cehennem ehli denilir, onlar da şefaat ümit ederek sevinç içinde bakarlar. O zaman Cennet ehli ile Cehennem ehline bunu tanıyor musunuz denilir. Onlar da berikiler de, tanıdık, o, bize ısmarlanmış olan ölümdür derler. Hemen yere yatırılır ve sur üzerinde boğazlanır. Sonra ey Cennet ehli, kalış yar ölüm yok, ey Cehennem ehli kalış var ölüm yok denilir." (Tirmizi, 2557. Bunu Nesai ve Tirmizi rivayet etmiş, Tirmizi hasen-sahih bir ha diştir, demiştir.)
Bu koç, koçu yatırma, onu kesme ve iki tarafın da bunu seyretmesi hakikattir, hayal veya sembolik bir ifade (temsil) değildir. Ancak bazı kimseler, bunlar hakikat değildir diyerek çirkin bir hata işlemişlerdir. Bazısı demiştir ki;
"Ölüm araz (cisimlere ait bir özellik) dır, araz ise değil boğazlanmak cisim haline bile gelmez."
Bu görüş doğru değildir. Çünki Allah Sübhanehu, amellerden gözle görülen, ceza ve mükafata uğratılan suretler meydana getirdiği gibi, ölümden de koç şeklinde boğazlanan bir şey meydana getirebilir. Allah Sübhanehu arazlardan cisimler meydana getirir, o arazları cisimlerin maddesi kılar. Cisimlerden de arazlar meydana getirir. Aynı şekilde arazlardan başka arazlar, cisimlerden de başka cisimler meydana getirir. Dört şekil de o Rabb teala için mümkün ve O'nun kudreti dahilindendir. Binaenaleyh bu bağlamda iki zıddın bir araya veya bir muhalin bulunması söz konusu değildir. Ayrıca şöyle bir zorlanmaya da gerek yoktur:
"Boğazlanan (ölüm değil) ölüm meleğidir."
Bunlar Allah ve Rasülü'ne karşı uygulanan bozuk anlama çabalarından, aklın ve naklin gerektirmediği batıl tevillerden başka bir şey değildir.
Buna sebeb, Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sözlerini anlama eksikliğinden doğmaktadır.
Böyle görüş öne süren kişi, hadiste geçen ve bir araz olan ölümün kesildiğini sanmış başka bir hata sahibi de arazın yok olup gittiğini, onun yerine boğazlanan başka bir cismin geldiğini (ve boğazlandığını) sanmıştır.
Yani her iki gurupta bizim zikrettiğimiz doğru görüşe ve Allah'ın arazlardan cisimler meydana getirip, arazları cisimlerin maddesi kılması gerçeğine ulaşamamışlardır. Nitekim sahih hadislerde şöyle gelmiştir:
"Bakara ve Ali İmran, kıyamet günü iki bulut şeklinde gelirler..." (Müslim, 804; Tirmizi, 2883; ed-Darimi, II, 450; Ahmed, Müsned, IV, 183, V, 249.)
Bu gelen, Allah Sübhanehünün bulut haline getirdiği okuyuşlardır.
Başka bir hadisteki şu sözü de öyledir:
"Kişinin Allah'ı yücelterek zikir edindikleri teşbihler, hamdler ve tehliller (tevhidler) Arş'ın çevresinde salınır dururlar, onların an vızıltısı gibi vızıltıları vardır, sahiplerini andırırlar (anarlar)." (Ahmed, Müsned, IV, 271.)
Bunu Ahmed zikretmiştir.
Kabir azabı ile ilgili hadiste geçen ve ölünün, gördüğü surete yönelttiği şu soru meselesi de öyledir:
"Ölü, sen kimsin der. O suret, ben senin salih amelinim, diğeri de ben senin kötü amelinim der."
(Beyhaki, İsbat Azab el-Kabr, rk, 28'de bu büyük ve isnadı sahih bir hadistir, der.)
İşte bunlar hakikattir, hayal değildir. Ancak Allah, kişinin amelinden bir iyi suret bir kötü suret meydana getirmiştir. Kıyamet günü müminlere taksim olunan nur da, imanlarının ta kendisi değil midir?
Allah o imandan önlerinden koşacak bir nur meydana getirmemiş midir?
Bu, hakkında nas gelmemiş olsa bile akla uygun bir şeydir. Ama nas gelmiş nakil ile akıl birbirine uygun düşmüştür.
Said, Katade'den şunu nakleder:
"Bize ulaştığına göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Mümin kabrinden çıktığı zaman ona ameli güzel bir suret, güzel bir müjde şeklinde sûretlenir. Ona sen kimsin, Allah'a yemin ederim ki seni sadakat sahibi bir kişi olarak görüyorum der. Ameli, ben amelinim der ve ona Cennet'e doğru bir nur ve kılavuz olur. Kafire gelince o kabrinden çıkınca ameli kendisine kötü bir suret ve kötü bir müjde şeklinde sûretlenir. Kâfir, sen kimsin, ben seni bir kötü adam olarak görüyorum der. Ameli, ben senin amelinim der ve onu götürür ateşe tıkar." (Kenz el-Ummal XIV, 366-367, İbn Cerir, Katade'den mürsel olarak.)
Mücahid buna benzer bir şey söylemiştir.
İbn Cüreyc şöyle demiştir:
"Ona ameli güzel bir suret ve hoş bir koku ile canlanır, sahibinin karşısına geçer onu her türlü hayırla müjdeler. Ona sen kimsin diye sorar. Ben, senin amelinim der. Hemen adamın; önüne nûr olarak konur, tâ götürür onu Cennet'e girdirir. Buna şu ayet işaret ediyor:
"Rabbleri onları imanları ile yollandırır (hidayetlendirir)." (Yunus, 9)
Kafire gelince ona da ameli kötü bir suret, pis bir koku ile canlanır, onun peşini bırakmaz, ona sataşır durur, tâ götürür onu ateşe atar."
İbn el-Mübarek de şöyle demiştir:
Bize el-Mübarek b. Fadâle anlattı, el-Hasen'den. el-Hasen;
"Birinci ölümümüz hariç, artık daha ölmeyecek miyiz, artık azab görmeyecek miyiz? (Hayır. Öyleyse bu gerçekten büyük bir başarı!)" (Saffat, 58-59) ayetini okuyup demiştir ki:
Kendinden sonra ölüm bulunan her nimetin ölümle kesileceğini anladılar, bu sebeble "birinci ölümümüz hariç artık daha ölmeyecek miyiz, artık azab görmeyecek miyiz dediler. Onlara "hayır görmeyeceksiniz" denildi. Bunun üzerine öyleyse bu gerçekten büyük bir başarı" dediler.
(İbn el-Mübarek, Zevaid, ez-Zühd, s. 78. Senedindeki el-Mübarek b. Fadale hakkında Ebu Davud, çok müdellistir, bize anlattı derse o zaman sebttir, Nesai ve başkası zayıftır, demiştir, bk. Mizan el-İ'tidal, III, 431-432.)
Yezid er-Rukaşi şöyle derdi:
"Cennet ehli ölümden emin oldular, hayatları hoş oldu, hastalıklardan emin oldular. Allah'ın komşuluğunda durup durmaları onları mes'ud etti." Sonra da ağlardı, göz yaşları sakalını ıslatırdı.