***
DIŞARDA
Points: 39.109, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Cehennemin Ebedîliği
Cehennemin Ebedîliği
Cehennemin ebediliği ve devamlılığı konusunda ise Şeyh el-İslam şöyle demiştir:
Bu konuda selefden ve halefden tanınmış iki görüş vardır. Bu konuda tabiinin tartışması bilinmektedir.
Ben derim ki; bu konuda yedi görüş vardır:
1. "Cehenneme giren bir daha oradan çıkmayacaktır. Bilakis ebediyyen biiznillah orada kalacaktır."
Bu görüş, Haricilerin ve Mutezile'nin görüşüdür.
2. "Cehennem ehli, orada, bir müddet azab olunurlar, sonra durum değişir, onlar için alışkanlık halini alır, zamanla tabiatlerine uygun geldiği için ateşten zevk almaya başlarlar."
Bu, ittihatçıların lideri İbn Arabi et-Tai'nin görüşüdür.
O, Fusus'unda der ki:
O, va'dinde doğru olmakla övülür, tehdidinde doğru olmakla değil. İlahi hazret (Cenab-ı Hak) bizzat övünç verici övgüyü ister. Bu sebeble O'na, vadinde doğru olmakla övgü yapılır, tehdidinde doğru olmakla değil. Bilakis O, vazgeçecektir (affedecektir), bununla övülür O. "Allah'ın rasüllere verdiği va'dden cayacağını sanma." (İbrahim, 47)
Allah bu ayette va'd demiş, vaid (tehdid) dememiştir. Bilakis bir ayette de "onların seyyiatına bakmayız (tecavüz ederiz yani affederiz)" buyurmuştur. (Ahkaf, 16)
Seyyiata karşılık tehdidde bulunmuş olmasına rağmen vazgeçecektir. İsmail'i de va'dine sadık olmakla övmüştür. Artık böyle bir şey, bir tercih ettiriciyi gerektirdiğinden, Hakk hakkında bunun mümkünlüğü kalmamıştır:
"Binaenaleyh O, sadece va'dine sadıktır, Hakkın, tehdidine sadık olması diye bir şey yoktur.
Ama şayet onlar bedbahtlık yurduna (ateşe) girseler bile, orada lezzet üzere olacaklar, farklı nimetler tadacaklardır.
Bu nimetler Cennettekilerden farklıdır, ama netice aynı, iki nimet arasında görünüşte fark vardır.
Cehennemdeki nimete, tad (uzubet) kökünden gelen "azab" adı verilmiştir, çünki Cehennem tatlıdır. Bu azab, içindeki nimet için kabuk durumundadır, kabuk koruyucudur."
Bu görüş bir sivri uçtur. "Allah'ın tehdidinden cayması caiz değildir, tehdid ettiklerini mutlaka azaplandırması gerekir" diyen Mutezilenin bu görüşü de bir sivri uçtur. Bu adamlara göre, ateşe giren bundan asla kurtulamaz, öbürüne (İbn Arabi'ye) göre de orada kimse azap çekmez. Her iki gurup ta Rasülün getirdiği ve Allah'dan alıp bildirdiği kesin ve zaruri bilgilere ters görüş sahibidirler.
3 - "Oradakiler belli bir zamana kadar azab olunacaklar sonra oradan çıkacaklar, arkalarından onların yerine oraya başkaları gelecek."
İşte bu görüşü, yahudiler Peyagamber'e Sallallahu Aleyhi ve Sellem aktarmışlar, Peygamber, onlara yalan söylediklerini belirtmiştir. Allah Teala da onların bu sözlerinde yalan olduklarını Kur'an'da açıklamıştır:
"Bize sayılı günler dışında ateş dokunmayacaktır dediler. De ki: Allah katında bir söz aldınız da Allah o sözünden caymayacaktır mı yoksa Allah'a bilmediğiniz bir şeyi mi yamıyorsunuz? Doğrusu kim bir kötülük kesbetmiş, hatası kendisini çepeçevre kuşatmışsa, öyle olanlar cehennemliktirler, onlar, orada kalıcıdırlar." (Bakara, 80-81)
Yine şöyle buyurur:
"Baksana şu kendilerine kitabdan bir nasib verilenlere ki aralarında hükmetmesi için, Allah'ın Kitabına çağırdıkları zaman onlardan bir gurup O'na aldırmayarak yüz çevirir (kendi bildiklerine gider) ler. (Hiç çekinmeden böyle yapmalarının) sebebi, bize sayılı günler dışında azab dokunmayacaktır demelerinden (zannetmelerinden) dir. Bu kuruntuları onları, dinleri hakkında yanılgıya düşürmüştür." (Al-i İmran, 23-24)
İşte bu (biraz girip çıkacağız), görüşü Allah'ın düşmanları yahudilerin görüşüdür. Onlar böyle düşüncelerin, bu görüşü sahiplenenlerin pirleridirler. Hem Kur'an, hem Sünnet, hem Sahabenin, hem Tabiinin, hem İslam imamlarının icmaı bunun yanlışlığına delalet ediyor.
Allah buyurur ki:
"Onlar oradan çıkacak değillerdir." (Bakara, 167)
"Onlar oradan asla çıkarılacak değillerdir." (Hicr, 48)
"Onlar oradan ne zaman çıkmak isteseler geri çevrilecekler." (Secde, 20)
"Onların işi bitirilmez ki ölsünler, oranın azabı onlara hafifletilmez de." (Fatır, 36)
"Deve iğne deliğinden geçmediği sürece (yani devamlı olarak) onlar Cennet'e girmeyeceklerdir." (A'raf, 40)
Bu ifade, onların Cennet'e giremeyeceğini olabildiği kadar beliğ bir biçimde ifade etmektedir.
4. "Oradan çıkarlar, Cehennem yine ateş olarak kalır, fakat içinde artık azab gören kimse yoktur."
Bu görüşten yine Şeyh el-İslam bahsetmiştir ve Kur'an ve Sünnet aynı şekilde bu görüşü de reddetmektedir.
5. "Bilakis bizzat fani olur, çünki Cehennem daha önce yok iken var olmuş sabit olan bir şeyin kalıcı ve ebedi olması muhaldir."
Bu görüş Cehm b. Safvan ve fırkasının görüşüdür. Ona göre Cennetle Cehennem arasında yok olma yönünden bir fark yoktur.
6. "Hayat ve hareketler sona erer, hareket etmeyen, acı duymayan cemadat olarak kalırlar."
Bu görüş Mutezilenin imamı Ebül-Huzeyl el-Allaf'ın görüşüdür. O bu görüşte, sonu gelmez hadis (sonradan olma varlık) lar olmaz görüşünü uygulamıştır. Ona göre bu hususta Cennet ve Cehennem de aynıdır.
7. "Cehennem'in Rabbi ve yaratıcısı Allah Tebareke ve Teala onu sona erdirir (fani kılar), O, Cehennem için varıp dayanacağı bir süre koymuştur, sonunda Cehennem sona erer, azabı ortadan kalkar."
Şeyh el-İslam der ki:
Böyle bir görüş, Ömer, İbn Mes'ud, Ebu Hureyre, Ebu Said ve başkalarından nakledilmiştir. Abd b. Humeyd, ki bu zat hadis imamlarının büyüklerindendir, meşhur tefsirinde der ki:
Bize Süleyman b. Harb anlattı, bize Hammad b. Seleme anlattı, Sabit'ten, el-Hasen'den, Ömer dedi ki:
"Şayet Cehennemlikler kum yığınları kadar bir süre de ateşte kalsalar yine bir gün gelir oradan çıkarlar." (İbn el-Münzir rivayeti, bk. ed-Durr el-Mensur, IV, 478.)
Yine dedi ki:
Bize Haccac b. Minhal anlattı, Hammad b. Seleme'den, Humeyd'den, el-Hasen'den, Ömer b. el-Hattab dedi ki:
"Şayet cehennem ehli cehennem'de kum yığınları sayısınca kalsalar yine bir gün gelir oradan çıkarlardı."
Bu açıklamayı O, "Orada, nice devirler bekleyecekler" (Nebe1, 23.) ayetinin tefsirinde zikretmiştir.
İşte bunu Abd, -ki O, hafız imamların ve sünnet ulemasının büyüklerindendir- Süleyman b. Harb ve Haccac b. Minhal gibi iki büyük zattan rivayet etmiştir. Bu iki zatta Hammad b. Seleme'den aktarırlar. Öyle bir zattan rivayetleri sana yeter.
Hammad da Sabit ve Humeyd'den, bu ikisi de el-Hasen'den aktarmışlardır. Bu kıymetli sened sana yeter.
Gerçi el-Hasen, Ömer'den direk işitmemiş ise de bunu bazı tabiinden rivayet etmiştir. Şayet Ömer'in böyle dediğine kanaati olmasa idi, onu böyle kesin olarak rivayet etmezdi. Çünki "Ömer dedi ki" ifadesini kullanıyor. Şayet bunun Ömer'den duyulmadığı farzedilse bile, o imamların bunu hiç redd veya inkar etmeden kabul etmeleri -ki onlar sünnete ters daha aşağı bir şeyi bile reddederler- yeter. Evet, eğer bu görüş o imamlara göre Allah'ın kitabına, Rasülünün sünnetine ve imamların icmasına ters bir şey olsaydı, onu, ilk inkar edenler bu kimseler olurdu.
Yine dedi ki:
"Şüphesiz bu görüşü Ömer'den nakledip kabul eden, bununla Cehennem'in ehli olan cehennemlikler cinsini kasdetmiştir. Bazı günah işleyenlere gelince, onların oradan çıkacaklarını ve orada kum yığınları kadar veya buna yakın bir miktar bile kalmayacaklarını hem onlar hem başka zatlar bilmektedir. Onlar yine bilmektedirler ki, cehennem ehli sözü, muvahhid (tevhid ehli) olanlara değil onların dışındakilere has bir sözdür. Nitekim Peygamber "cehennem ehli" demiştir.
Cehennemin gerçek ehli olan cehennemliklere gelince; onlar orada ölmeyeceklerdir, bir hayat da görmeyeceklerdir. Bu "orada kalacaklar" (1210) ve "onlar oradan asla çıkarılmayacaklardır" (Hicr, 48) ayetlerine ters de değildir. Bilakis Allah'ın haber verdikleri aksi mümkün olmaz bir doğru ve gerçektir. Fakat cehennem eceli gelipte tıpkı dünya gibi fani olduğu zaman, artık ne ateş kallmış olacaktır, ne de orada azab görmek diye birşey."
Bu görüşün sahipleri yine dediler ki:
"Ali b. Ebi Talha el-Valibi'nin Tefsir'inde, İbn Abbas'ın Radıyallahu Anhu;
"Dedi ki: Ateş sizin barınağınızdır, Allah'ın dilediği hariç hep orada kalacaksınız, senin Rabbin hakim (hikmet sahibi) ve bilendir" (Bakara, 162) ayetinde şöyle dediğini nakleder:
"Hiç kimsenin, yaratıkları hakkında Allah'a hükmetmesi, onlara Cennetlik ve Cehennemlik damgası vurması yaraşmaz."
Dediler ki:
Bu ayetteki tehdid ehl-i kıbleye mahsus değildir. Çünkü Allah şöyle buyurmuştur:
"Onları hep bir araya topladığı gün, ey cinler topluluğu, siz insanlarla çok uğraştınız" buyurur.
Onların, insanlardan olan dostları ise, ey rabbimiz, biz hep birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık derler. Allah da buyurur ki:
"Allah'ın dilediği hariç, içinde sürekli kalmak üzere duracağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir." (En'am, 128)
Cinlerin insanlardan olan dostları için kesin olarak kafirler girer. Çünkü cinlerle dostluğa isyankar müminlerden çok kafirler layıktır. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur:
"Biz şeytanları, iman etmeyenlere dost kıldık." (A'raf, 27)
"Onun, iman edip sadece Rabb'lerine tevekkül edenlere karşı bir gücü yoktur. Onun gücü, onu dost edinenlere ve Allah'a şirk koşanlara geçer." (Nahl, 99-100)
"Takva sahipleri var ya, onlara şeytandan bir vesvese dokunduğunda, hatırlayıp hemen gerçeği görürler. Şeytanların dostlarına gelince, şeytanlar onları azgınlığa sürüklerler, sonra da yakalarını bırakmazlar." (A'raf, 201-202)
"Beni bırakıp onu ve zürriyetini dostlar mı edineceksiniz, onlar size düşman iken?" (Kehf, 50)
"Şeytanın dostları ile savaşınız." (Nisa, 76)
"İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır, bakın, şeytan tarafında olanlar mutlaka ziyan edeceklerdir." (Mücadele, 19
"Şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına vahyederler (vesvese ve fikir verirler), eğer onlara itaat ederseniz siz de müşriksiniz." (En'am, 121)
İstisna (hariç bırakma), şeytanların dostlarının ateşe gireceğinden söz eden ayette meydana gelmiştir. İşte bu noktadan hareketle İbn Abbas, "hiç kimsenin, yaratıkları konusunda Allah'a hükmetmesi yaraşmaz" demiştir.
Yine dediler ki:
"İlla, siva manasınadır, ayet "Allah'ın onlara artırmayı dilemiş olduğu azab" çeşitleri ve zamanları dışında" anlamına gelir diyenlerin bu sözüne gelince; bunun, müstesna ve müstesna minh'le uyuşmadığı gizli değildir. Şüphesiz muhatabın anladığı da, "illa" nın sonrasının öncesine muhalif olmasıdır."
Yine dediler ki:
"Bu istisna cehenneme girmeden önceki berzah, mahşer ve dünya zamanlarını dışarda bırakmak içindir diyenlerin bu görüşüne, sözün gelişi destek vermemektedir. Çünki bu istisna, hariç bırakma, onlar ateşe girdikten sonra gökler ve yer durdukça orada kalacaklardır anlamındaki haberi bir cümleden yapılmıştır. Binaenaleyh maksat girişlerinden önceki zamanla ilgili değildir. Muhatap öyle bir şeyi anlamaz. Baksana Allah onlara ateşte iken hitab ediyor.
Onlar "ey Rabbimiz biz birbirimizden yararlandık ve bize süre olarak tayin ettiğin ecele ulaştık" diyorlar. O, o zaman onlara:
"Ateş sizin barınağınız, orada kalıcılarsınız, Allah'ın dilediği hariç" buyuruyor. (En'am, 128)
Onların: "Ey Rabbimiz biz birbirimizden yararlandık ve bize süre olarak tayin ettiğin ecele ulaştık" sözleri bir çeşit itiraf, teslim oluş ve hasret duyuş anlamı taşır. Yani:
"biz cinlerden yararlandık, cinler de bizden, böylece müştereken şirke, şirki çağrıştıran günah ve sebeblere düştük, böyle vakit geçirip zevk etmeyi Sana ve Rasüllerine itaate tercih ettik, ecellerimiz bitti, ömrümüz böyle geçip gitti, dünyada iken rızanı kazanmadık, ömrümüz boyu işimiz gücümüz birbirimizden yararlanmaktan başka bir şey değildi" demiş oluyorlar.
Şimdi düşün ki bu itiraflarında, taşıdıkları halin hakikati yatmaktadır. Düşün ki bu hakikat o gün onlar için nasıl da ortaya çıkıvermiş ve ecelleri süresince yaptıkları tek şeyin, birbirlerinden menfaatlenmek olduğunu, Rabblerine ibadet, O'nu tanımak, tevhid etmek, sevmek, rızasını tercih etmek gibi şeylerden nasipsiz olduklarını anlamışlar.
Onların bu itirafı şu sözlerine benziyor:
"Şayet işitir, akleder olsaydık cehennemliklerden olmazdık." (Mülk, 10)
"Ve böylece günahlarını itiraf ettiler." (Mülk, 11)
"Hakkın sadece Allah'a ait olduğunu anladılar." (Kasas, 75)
Vesaire.
Maksat şu ki, "Allah'ın dilediği hariç" sözü işte bu adı geçen kimselere aittir, tamamen onlara hastır veya hem onları hem de müminlerin isyankar olanlarını içine alır. Burada kasdedilenler sadace müslümanların isyankar olanlarıdır demenin ise hiçbir vechi (ihtimali) yoktur. Bir gurup bu görüş zayıf olduğunu görüş olarak benimseyince dediler ki; istisna (hariç bırakma), berzah ve mahşer müddetlerini hariç bırakmak içindir. Filhakika bu görüşün zayıf olduğu açığa çıkmıştır.
Diğer bir gurup ise bu istisna ateşin dışında başka bir azab ile ilgilidir dediler.
Dediler ki:
Mana, "siz ateşte ebedi olarak kalacaksınız, ancak Allah'ın sizin ateşin dışında azablandırmak istediği azab yani zemherir (zemheri) hariç."
Allah demiştir ki:
"Cehennem bir gözetlemedir. Azgınlar için dönüş yeridir. Orada devirler boyu kalacaklardır," (Nebe', 21-23)
Bunlar diyor ki:
"Ebediyet devirlerle ölçülmez. Nitekim İbn Mes'ud, bu ayette;
"Cehennem'in üzerine öyle bir zaman gelecek ki o zaman orada kimse olmayacak, bu, onlar orada devirler boyu kaldıktan sonra gerçekleşecektir."
(Suyuti bu rivayeti ed-Durr el-Mensur, IV, 4784 de "Cehennem üzerine bir zaman gelecek ki kapıları pekiştirilecektir" şeklinde vermiştir.)
İbn Kayyim'in bu sözlerini dikkatle okuyan, onun Cehennemin faniliğine dair görüşleri ve bu görüş sahiplerinin delillerini tam bir tarafsızlık içinde naklettiğini anlar.
Halbuki Onun el-Vabil es-Sayyib min el-Kelim et-Tayyib, s. 18'de yazdıkları onun, cehennemin devamlılığına kesin kanaat getirdiğini belirtmektedir.
İbn Kayyim orada şöyle demektedir:
"Cehenneme gelince orası, sözlerde, amellerde yiyecek ve içeceklerde hep pislik (habislik) yurdudur, orası habislerin yurdudur. Allah orada habisleri birbirinin yanına getirip, birbirinin üzerine yığacaktır, sonra onları ehli ile birlikte cehennemde kılacaktır. Yani orada habis olanlardan başka bir şey yoktur.
İnsanlar, hiç habisliği olmayan iyiler, hiç iyiliği olmayan habisler ve kendinde hem iyilikler hem habislikler bulunanlar diye üç tabaka olduğu için, yurtları da üçe ayrılmıştır:
Sırf iyilik yurdu, sırf habislik yurdu. Bu iki yurt asla fani olmaz. Bir yurtta, kendinde hem iyilik hem kötülük bulunanlar içindir. Bu yurt fani olucudur, bu yurt isyankarlar içindir. Çünki, cehennemde tevhid ehlinden hiç kimse kalmayacaktır. Çünki onlar cezaları oranında azab edilince cehennemden çıkacaklar ve cennet'e konacaklardır. Böylece nihayet sırf iyilik yurdu ve sırf habislik yurdundan başka hiçbir yurt kalmayacaktır. (Muhakkik)
Ebu Hureyre'den bunun bir benzeri rivayet edilmiş Bağavi bunu ondan ve İbn Mes'ud'dan nakletmiştir sonra da şöyle demiştir:
"Ehl-i Sünnet yanında bunun anlamı, -tabii bu rivayet sabitse-, orada iman ehlinden hiç kimse kalmayacaktır, demektir."
Onlar dediler ki:
Evet bu, Ebu Hureyre'den, İbn Mes'ud'dan ve Abdullah b. Ömer'den sabit rivayettir.
Nitekim Harb, İshak b. Rahuye'ye bu ayeti yani "orada kalacaklar, gökler ve yer durdukça, ancak Rabbinin dilediği hariç" (Hud, 107.) ayetini sormuş İshak demiş ki:
"Bu ayet Kur'an'daki bütün tehditlere uygulanır."
... Ebu Said de, Peygamber'in Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir ashabından aynı ayet hakkında "bu ayet, Kur'an'ın hepsine uygulanır" dediğini aktarır. (Bk. ed-Durr el-Mensur, IV, 476)
el-Mu'temir, "yani Kur'an'daki her tehdide" dedi, demiştir.
... Abdullah b. Amr'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Cehennemin üzerine öyle bir zaman gelir ki o zamanda, içinde kimse olmadığı halde kapıları kapatılır. Bu zaman, cehennemlikler orada devirler boyu kaldıktan sonra gelecektir."
...Ebu Hureyre'den de şöyle rivayet edilmiştir. Demiş ki:
"Ben, cehennemin üzerine bir zaman gelecek ki o zaman içinde kimse kalmayacak, demeyen bir kimse değilim."
Sonra Ebu Hureyre: "Bedbaht olanlara gelince onlar ateş içinde hep bir hıçkırış ve çığlık koparır olacaklar... Ancak Rabbinin dilediği hariç" ayetini okumuş. (Hud, 106-107)
Ubeydullah der ki:
"Bizim ashabımız -ashabımız derken tevhid ehlini kasdediyor- der ki:
... Ashabdan biri "Rabbinin dilediği hariç" istisnası Kur'an'ın tamamına gelir (uygulanır) demiş, İbn Cerir, bu görüşü seleften bir cemaatten nakletmiştir.
Sonra da "başkaları diyor ki" diyerek bununla cehennem ehlini kasdetmiştir.
Abdurrazzak der ki:
... Rasulullah'ın ashabından biri "Rabbinin dilediği hariç" ayeti Kur'an'ın tamamına gelir demiştir. Yani demek istiyoruz ki "orada kalacaklar (halidine fiha)" ifadelerinin hepsine uygulanır."
...Ebu Miclez de "cezası budur, eğer Allah isterse onun azabından vazgeçer" demiştir.
Bunu İbn Cerir de... zikretmiştir.
İbn Cerir... İbn Abbas'ın bu ayette "orada ölmeyecekler, gökler ve yer durdukça oradan çıkmayacaklar, ancak Rabbinin dilediği hariç" demiş, İbn Abbas'dan bu sözü nakleden zat "Allah hariç bıraktı" demiş, İbn Abbas "Allah ateşe onları yemesini emreder" demiş. (İbn Cerir nakleder, bk. Durr el-Mensur, IV, 478)
Yine İbn Cerir nakleder:
İbn Mes'ud şöyle demiştir:
"Cehennemin üzerine bir zaman gelecektir ki o zaman cehennemin kapıları içinde kimse olmadığı halde çarpılacaktır (kapatılacaktır), bu, onlar orada devirler boyu kaldıktan sonra olacaktır." (Daha önce geçti)
... eş-Şa'bi de şöyle demiştir:
"Cehennem, iki yurttan hem en çabuk mamur olanı, hem de en hızlı harab olanıdır." (Bk. ed-Durr el-Mensur, IV, 478)
İbn Cerir bu konuda başka bir görüş rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
Başkaları da dedi ki:
"Bize Allah Azze ve Celle iradesini ve dilemesini (Allah'ın dilediği hariç diyerek) haber vermiştir. Biz O'nun istisnasını (ne ifade ettiğini), "kesintisiz bir lütuf olarak" sözünden anlıyoruz. Yine anlıyoruz ki göklerin ve yerin duruş süresi üzerine bir ziyadelik söz konusudur. Allah'ın dilediğinin Cennet ehli hakkında olduğu görülüyor. Öbür taraftan Cehennem ehli hakkında böyle bir dilemesinden söz etmemiştir. Binaenaleyh O'nun dilemesinin ziyadeliğe dair olmasıda eksikliğe dair olması da caizdir.
Bana Yunus anlattı, bize İbn Vehb anlattı, dedi ki:
İbn Zeyd Hûd süresinin 107'nci ayetini "kesintisiz bir lütuf olarak" kısmına kadar okumuş ve şöyle demiş:
"Allah, bize Cennet ehli hakkında dilediğini haber vermiş ve "kesintisiz bir lütuf olarak" buyurmuştur, Cehennem ehli hakkında ne dilediğini ise haber vermemiştir." (Bk. ed-Durr el-Mensur, IV, 478. İbn Cerir rivayeti)
İbn Merdüye tefsirinde şöyle demiştir:
... Cabir Radıyallahu Anhu der ki:
"Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu ayetleri okudu:
"Bedbaht olanlara gelince, onlar ateştedirler, orada onların (çok feci) nefes alış-verişleri vardır. Rabbinin dilediği hariç, onlar gökler ve yer durdukça o ateşte kalacaklardır." (Hûd, 106-107)
Sonra şöyle buyurdu:
"Eğer Allah, bedbaht olanlardan bir takım kimseleri ateşten çıkarmayı ve onları Cennet'e koymayı dilerse bunu yapar." (Bk. ed-Durr el-Mensur, IV, 476, İbn Merduye rivayeti)
İşte bu hadis, istisnanın, ateşe girdikten sonra oradan çıkmakla ilgili olduğunu göstermektedir.
Evet bu hadis, bu istisna ateşe girişten önceki zamana aittir diyenlerin hilafına, bilakis cehennemliklerin bazısının oradan çıkmasını ifade etmektedir. Bu hiç şüphe olmayan bir haktır. Bu durum, ateşin kesilmesine, azabının fani olmasına ve içindekileri yeyip bitirmesine de ters değildir. Ve oradakiler orada, durum böyle olduğu sürece devam eden bir azapta olacaklar, oradan çıkarılmışta olmayacaklardır. O halde bu hadis iki şeye delalet ediyor:
1. Bedbahtlardan bazısı, eğer Allah onları ateşten çıkarmak isterse çıkarılacaklardır. İstisna bu iş ateşle ilgili olduğundan, oraya girişten sonrasına aittir, öncesine değil. Buna göre istisnanın anlamı şudur:
"Bedbahtlardan, Allah'ın dilediği hariç, çünki onlar orada ebedi kalmayacaklardır. O zaman bedbahtlar ikiye ayrılıyor. Bir, oradan çıkacak olanlar. İki orada kalacak olanlar. Bunlar önce bedbaht olanlar, sonra bahtiyar hale gelenlerdir. Böylece bedbahtlık ve bahtiyarlık özellikleri bunlar için iki ayrı vakitte söz konusudur.
Dediler ki:
Şüphesiz Allah şöyle buyurmuştur:
"Cehennem pusuda bekler. Azgınlar için bir barınak olarak. Orada devirler boyu kalacaklar. Orada ne soğuk ne içecek tadacaklar. Ancak kaynar bir su ve irin tadacaklar. Tam uygun bir ceza. Onlar hesaba çekileceklerini ummuyorlardı. Ayetlerimizi alabildiğine yalanlıyorlardı." (Nebe', 21-28)
Bu ayet, Allah'ın ayetlerini yalanlayan kafirler hakkında açık bir ifadeye sahiptir. Ebedîliği, ne devirlerle ne başka bir zaman kesiti ile ölçmek mümkün değildir. Kadim olan da ebedî ile ölçülmez. Bu sebeble Abdullah b. Amr, Şu'be'nin rivayet ettiğine göre şöyle demiştir:
"Cehennemin üzerine öyle bir zaman gelecek ki, içinde kimse olmadığı halde kapıları kapanacaktır. Bu zaman, onlar orada devirler boyu kaldıktan sonra gelecektir."