Bir gün Eshâb-ı kirâm cemaât hâlinde Peygamber efendimizin 'sallallahüaleyhivessellem' arkasında namaz kılıyorlar. Ömer-ül Fâruk da 'radıyallâhüanh' cemaatte. Resûlüllah, zamm-ı sûre olarak Vennâziât suresini okumaktalar. Eshâb da huşû içinde, kıyâmda dinliyor...
Vennâziât sûresinde de, bir âyet-i kerîme var ki, meâl-i şerîfi : 'Fir'avn kavmine, ben sizin ulu tanrınızım dedi' şeklinde. Resûl aleyhisselâm tam bu âyet-i kerîmeyi okurken, Hazreti Ömer'in gayret damarı kabarıyor ve namazda olduğunu unutup yüksek sesle, 'Eğer ben orada olsaydım, o kâfirin boynunu vururdum' buyuruyor.
Namaz bitiyor, Eshâb şaşkın. Peygamberimiz, 'Yâ Ömer, namazda konuşdun, namazını kazâ et.' buyuruyorlar. O anda Cebrâil aleyhisselâm Allah-ü teâlâ'dan bir emir getiriyor ve Hazret-i Ömer'in namazının kabûl edildiğini bildiriyor. Böylece, bir defâya ve Hazret-i Ömer'e mahsus olmak üzere bir namaz, konuşmak ile ifsâd olmuyor.