Cennetin Nehirleri, Pınarları, Çeşitleri, Çığırları
Kur'an-ı Kerim'de "altından nehirler akan cennetler" ibaresi birçok yerde geçmektedir.
"Altında nehirler akan" (Bakara, 266) ibaresi ile;
"altlarından nehirler akan" (A'raf, 43) ibaresi birer yerde geçmektedir. Bu, bazı şeyleri gösterir:
a. Oralarda nehirler gerçekten vardır.
b. Nehirler durağan değildir, akmaktadırlar.
c. Dünya nehirlerinde olduğu gibi onlarda odalarının, köşklerinin ve bahçelerinin altından akmaktadırlar.
Müfessirlerden bazısı, nehirlerin akışının, Cennetliklerin emri ve yönetmesi ile ve onlar nasıl isterse öyle olduğunu sanmışlardır. Sanki onlar, nehirlerinin kanalları olmaksızın aktığını, yer üzere cereyan ettiğini duyunca, "altından nehirler akar" sözünü "onların emri ile akar" şeklinde yorumlamış görünüyorlar. Çünki bir şeyin üstü aynı zamanda o şeyin altı değildir. (Bence) bunlar zayıf anlayıştan dolayı bu noktaya gelmişlerdir. Çünki cennet nehirleri her ne kadar kanallar olmaksızın akıyorsa da, köşklerin, konutların, odaların ve ağaçların altından akmaktadırlar. Yani Allah, "yerinin altından akar" dememiştir.
Nitekim Allah Sübhanehû dünyada nehirlerin, insanların altlarından aktığını haber vermiştir. Buyurur ki:
"Görmediler mi, onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlara, sizlere vermediğimiz kadar yeryüzü imkânı vermiş, yeryüzüne onları hakim kılmış, üzerlerine şarıl şarıl bulutlar yollamış ve nehirleri onların altından akar kılmıştık." (En'am, 6)
Bu akış, bilinen, alışılmış bir şekildir. Allah'ın bize Fir'avnden aktardığı;
"İşte şu nehirler benim altımdan akıyor"(Zuhruf, 51) sözü de böyledir.
Yine buyurur ki:
"O ikisinde fışkıran iki pınar vardır." (Rahman, 66)
İbn Ebî Şeybe der ki...
Said şöyle demiştir:
"Fışkıran, yani su ve meyvelerle fışkıran, kaynayan." (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, XIII, 133; Suyutî, ed-Durr el-Mensûr, VI, 150)
Enesin de şöyle dediği,... rivayet edilmiştir:
"Misk ve anber kaynayan (yağan). Nasıl ki dünya ehlinin yurtlarına yağmur serpilirse o iki pınar da Cennet ehlinin yurtlarına (misk ve anber) serperler (yağdırırlar)." (Kurtubî, Tefsir, XVII, 185)
el-Berâ b. Âzib'den de,... şu rivayet edilmiştir:
"Su serpen ve fışkırtan şeylerden daha güzel akan ve çağıldayan iki pınar."
Allah buyurur ki:
"Muttakilere va'dedilen Cennet'in durumu şöyledir: İçinde bozulmayan sudan nehirler, tadı, değişmeyen sütten nehirler, içenlere lezzet veren şaraptan nehirler, süzme baldan nehirler vardır. Orada meyvelerin her çeşidi ve Rabb'lerinden bir bağış, onlar içindir." (Muhammed, 15)
Burada Allah, bu dört çeşit nimeti zikretmiş ve onlarda, dünyada arız olan afetlerin olmadığını belirtmiştir.
- Suyun afeti, kokmak ve bozulmaktır, bu çok durmaktan kaynaklanır.
- Sütün âfeti, tadının bozulup ekşimesi ve dili burmasıdır.
- İçkinin âfeti içerken duyulacak lezzete mani pis tadıdır.
- Balın afeti ise hâlis olmayışıdır.
Dünyada aktığı hiç görülmemiş, Cennet'te kanallar olmaksızın akan bu kadar çeşit nehirlerin orada bulunuşu Rabb teâla'nın ayetlerindendir. Onlardan kamilen lezzet almaya mâni afetler de yok edilmiştir.
Cennet içkisinden, dünya içkisinde bulunan başağrısı, sarhoşluk, pis yârenlik, burun kanaması, lezzetsizlik giderilmiştir.
Bu beş âfet dünya içkisine ait afetlerdir, aklı alır sarhoş eder, içerken pis yârenlik bol olur, hattâ bu pis yârenlik edilmezse içkinin tadı olmaz, burnu kanatır, malı tüketir, başı ağrıtır, tadı pistir, aynı zamanda şeytan işi bir pisliktir, insanlar arasında düşmanlık ve buğuz yolları açar, Allah'ın zikrinden, namazdan alıkor, zinaya çağırır. Hatta kişinin kendi kızı, kızkardeşi ve diğer mahremleri ile zina etmesine bile yol açabilir. Kıskançlığı giderir, rüsvaylık, pişmanlık ve skandallara sebeb olur. İçen kişiyi, insan nev'inin en aşağısı olan deliler safına katar. Onun en güzel ahlak alametlerini sıyırır çıkarır, en kötü alamet ve özellikleri giydirir. Can almasını, zararına ve helakine sebeb olacak sırlarını ifşa etmesini, Allah'ın, onu ayakta tutmasına sebeb kıldığı, lutfundan ona verdiği malı saçıp savurmada şeytanlara kardeş olmasını kolaylaştırır. Perdeleri yırtar, sırları açığa çıkarır, avret olan şeyleri ortaya döker çirkin işleri, günahları işlemeyi hiçe saydırır, haram çekincemesini kalpten çıkarır atar.
İçki ayyaşı, putperest gibidir, içki ne harpleri körüklemiş, nice zengini fakir etmiştir. Nice şerefliyi zelil etmiş, ne azîzi aşağılamıştır. Nice nimetlerden yoksun bırakmış, felâketler getirmiştir. Sevgiyi çözmüş, düşmanlığı örmüştür. Nice karı koca arasını ayırmış, kalbini çalmış aklını almıştır. Nice ciğerleri yakmış, ibretlik olaylara sebeb olmuştur. İçenlere nice hayır kapılarını kapatıp şer kapılarını açmıştır. Nice belâlara düşürmüş, ölümü ivedileştirmiştir. Rüsvaylıkları, mihnetleri çekip getirmiştir, sefaletlere sebeb olmuştur.
İçki kısacası, tüm günahları toplayan, her şerrin anahtarı olan, nimetleri soyan, felaketleri getiren bir şeydir. Hiçbir rezaleti olmasa da sadece dünya içkisi ile Cennet içkisinin aynı karında bir araya gelemeyeceği kötülüğü olsaydı yeter de artardı bile.
Nitekim O Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Kim içkiyi dünyada içerse ahirette içemez."
(İbn Mâce, 3373, içecekler kitabının, içkiyi dünyada kim içerse... babı; Ebû Davud, 3679, içecekler kitabının, sarhoş ediciden nehiy babı; Nesâî, VIII, 318; İçecekler kitabının, içki içenin tevbesi babı; Ahmed Müsned, II, 22.)
İçkinin âfetleri bizim saydıklarımızdan kat kat fazladır. Ve bu afetlerden hiçbiri Cennet içkisinde yoktur.
"Allah Subhanehû, o nehirlerin aktığını söylemiştir, malumdur ki akan su bozulmaz, kokmaz, binaenaleyh "bozulmaz, kokmaz" buyurmasının faydası nedir? denirse, deriz ki:
Akan su akarken bozulmaz ise de, ondan bir şey alınır da uzun süre beklerse bozulur kokar. Cennet suyuna böyle bir şey arız olmaz. İsterse çok çok uzun süre beklesin. Şimdi insan içecekleri içinde en değerlisi olan bu dört nehrin birden bulunuşunu iyi düşün. Biri içmeleri, biri temizlenmeleri için, diğeri kuvvet ve gıdaları için. Biri lezzet ve sevinç için, diğeri şifa ve menfaatleri için.
Doğrusunu Allah bilir.