Cennetin Ağaçları, Bahçeleri, Gölgeleri
Allah buyurur ki:
"Kitabı sağdan verilenler. Nedir o kitabı sağdan verilenler! Dikeni kazınmış kirazlar, (baştan aşağı) meyve dizili muzlar, uzatılmış gölgeler, dökülen sular, kesilmemiş yasak konmamış birçok meyveler içindedirler." (Vakıa, 27-33)
"Dalları olan iki cennet." (Rahman, 48)
"O ikisinde, meyveler, hurma ağaçları ve nar vardır." (Rahman, 68)
Birinci ayette geçen mahzûd kelimesi, dikenleri kazınmış yani çekilmiş, kesilmiş hiç dikeni kalmamış anlamına gelir.
İbn Abbas, Mücahid, Mukatil, Katade Ebu'l-Ahvas, Kasame b. Züheyr ve bir gurubun görüşleri budur. Bunların iki delili vardır.
a. Dilde hazd, kesmek demektir. Budadığın (kazb) her taze dalı kesmiş kazımış olursun. Ağaçları hazd ettim dikenlerini kazıdığın zaman kullanılır. Dikeni kazınmış ağaca hazîd, mahzûd denir. Hazad da kesilmiş yontulmuş taze değnek demektir. Hazad, dikeni olmayan sölpenek (sölpük yumuşak) ağaçtır.
b. İbn Ebi Davud der ki:
... Utbe b. Abd es-Sülemi'den.
Der ki: Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile oturuyordum. Bir çöl bedevisi geldi. Ey Allah'ın elçisi, seni dinliyorum, Cennet'te bir ağaçtan söz ediyorsun, halbuki ben ondan daha çok dikeni olan bir ağaç bilmiyorum, dedi. Talh'ı (muzu) kasdediyordu.
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:
"Allah azze ve celle her dikeninin yerine dokusu sıkı teke hayaları gibi meyveler koymuştur. Onda yetmiş çeşit yiyecek (veya tat) vardır, biri diğerine benzemez."
(Ebu Davud, (el-Ba's'de) ve İbn Merduye rivayet etmiştir, bk. ed-Durr el-Mensur, VI, 156; en-Nihaye, II, 421-422; Ebu Nuaym, el-Hılye, VI, 103. Bk. Mecmau'z-Zevaid, X, 414.)
Dokusu sıkı (melbûd) kelimesi kılları üstüste binmiş, keçelenmiş demektir.

Abdullah b. el-Mübarek der ki:
... Süleym b. Amir şöyle demiştir:
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem ashabı, Allah, bize bedevi araplar ve onların soruları ile fayda sağlamıştır, derlerdi.
Yine bir gün bir bedevi arap gelip, ey Allah'ın Rasülü, dedi. Allah Cennette eziyet verici bir ağaç zikretmiştir, Cennette böyle sahibine eziyet veren bir ağacın olacağını hiç düşünmezdim. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem;
"nedir o" buyurdu.
Adam, Sidr (kiraz) dır, onun eziyet verici dikenleri var, dedi.
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki:
"Allah "dikenleri kazınmış kirazlar içindedirler" (Vakıa, 28) buyurmamış mıdır, Allah dikenlerini kazımış ve her dikenin yerine bir meyve koymuştur."
(İbn el-Mübarek (Ziyadat ez-Zühd, s. 74-75) ve İbn Ebi'd Dünya rivayet etmişlerdir, bk. et-Terğib vel-Terhib, IV, 527; en-Nihaye. II, 421; el-Hakim, el-Müstedrek, II, 476, Hakim, isnadı sahihtir, Buhari ve Müslim rivayet etmemişlerdir, demiş ez-Zehebi de buna muvafakat etmiştir, Ebu Nuaym, el-Hılye, VI, 103. Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, X, 414'de bunu zikretmiş ve Taberaniye nisbet etmiştir)

Bir gurup, mahzud, "yükü ağır" demektir dediler. Onların bu görüşü yadırgandı. Yadırgayanlar, dilde hazd, kelimesinin yük=haml anlamında olduğu bilinmemektedir dediler.
Doğrusu bu görüşü yadırgayanlar isabetli değillerdir. Onların aksine bu görüş doğrudur. Bu görüşün sahipleri baktılar ve gördüler ki Allah Sübhanehü o ağacın dikenlerini kazıyıp giderince ve her dikenin yerine bir meyve koyunca ağaç yükü ağır hale gelmiştir. Bu bakımdan, zikredilen iki hadis bu iki manayı birleştirmektedir.
Mahzûd, ele batmayan, dikenleri ellemeye mani olmayan (yani dikensiz) ve eziyet vermiyen anlamındadır diyenler de aynı şekilde doğru söylemiş, hazd kelimesinin manasının lazımı (dolaylı anlamı) ile tefsir de bulunmuşlardır.
Müfessirlerin çoğunluğu bu şekilde, asıl mananın bazan lazımını (dolaylı olarak ne demek istendiğini), bazan genel mana içindeki cûz'i manalardan birini veya o manaya misal olan bir manayı zikrederler, ne bulduysa toplayanlar da onu nakleder, ayrı ayrı görüşmüş gibi zikrederler, halbuki aralarında bir ihtilaf (farklılık) yoktur.