Cennete Giriş Şekilleri, Karşılanışları
"Rabb'lerinden korunanlar Cennet'e gurup gurup götürülürler." (Zümer, 73) ayeti daha önce geçmişti.
Allah ayrıca şöyle buyurur:
"Korunanları (müttakileri) Rahman'a heyetler halinde toplayacağımız gün." (Meryem, 85)
İbn Ebi'd-Dünya der ki:
Bize Muhammed b. Abbad b. Musa el-Akeli anlattı, bize Yahya b. Süleym et-Taifı anlattı
... ez-Zahhak b. Müzahim'i işitmiş,
... Ali Radıyallahu Anhu den. O, Rasulullah'a Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "takva sahiplerini Rahman'a heyetler halinde toplayacağımız gün" ayetini sormuş.
Ey Allah'ın Rasülü, heyet konvoydan başka bir şey değilde nedir? dedim, demiş. Buyurmuşlar ki:
"Nefsim elinde olana (Allah'a) yemin ederim ki onlar kabirlerinden çıktıkları zaman beyaz develerle karşılanırlar. Develer kanatlıdır, üzerlerinde altın koşumlar vardır, nallarının bağı pırıl pırıl nurdur, her adımlarını gözün gördüğü yere atarlar ve Cennetin kapısına gelirler. Bir de ne görsünler, altın plakalar üzerine kırmızı yakuttan halka (tokmak), bir de Cennetin kapısı yanında bir ağaç, kökünden iki pınar fışkırıyor. Birinden içtikleri zaman, yüzlerini nimet parlaklığı kaplar, diğerinden abdest aldıkları zaman saçları ebedi kirlenmez, dağılmaz. Hemen halkayı plakaya vururlar. Ah onun tınlamasını bir işitseydin. O güzel tınlama her beyaz dilbere ulaşır, eşinin gelmekte olduğunu anlar. Acele, onları kuş gibi hafif hale getirir, hizmetçisini yollar, ona kapıyı açar.
Eğer Allah o hizmetçiye kendini tanıtmış olmasaydı o, (gelen müttakinin) yüzünde gördüğü güzellik ve nura bakar yere kapanır secde ederdi. Hizmetçi der ki:
Ben senin hizmetçinim (kayyim) senin emrine ben bakacağım. Adam onu izler, peşinden gider, eşine gelir, acele onu kuş gibi hafif kılmıştır, çadırdan çıkar onu kucaklar ve sen benim aşkımsın, ben senin aşkınım, ben hoşnudum, memnunum, ebedi kızmayacağım, ben nimet doluyum, hiç fenalık görmeyeceğim, ben kalıcıyım gitmeyeceğim. Temelinden damına yüz arşın, inci ve yakut kayalar üzere bina edilmiş, kırmızı yollar, yeşil yollar, sarı yollar var, her biri ayrıdır diğerine benzemez. Taht'a gelir bakar ki üzerinde divan var, divan üzerinde yetmiş yatak, üzerinde yetmiş zevce, her zevcenin üzerinde yetmiş elbise, ciltlerinin içinden inciklerinin iliği görünür, bir gece kadar bir zamanda hepsiyle birleşir. Onların altlarından şırıl şırıl nehirler akar, bozulmamış, bulanıklığı yok saf sudan nehirler, arıların karnından çıkmamış süzme baldan nehirler, insanların ayakları ile ezip sızdırmadığı, içenler için lezzet olan içki nehirleri, tadı değişmemiş, hayvanların karınlarından çıkmamış süt nehirleri. Yemek istedikleri zaman kendilerine beyaz kuşlar gelir, kanatlarını kaldırırlar, hangi renk kuşu isterlerse onların böğürlerinden yerler, sonra kuş çeker gider. Orada sarkmış meyveler vardır, arzu ettikleri zaman, dal ayrılır hangi meyveden isterlerse yerler, ister ayakta ister dayanmışken. İşte ayet "Her iki cennetin devşirimi de sarkık (yakın) dır." (Rahman, 54)
"Ve onların önlerinde inci gibi hizmetçiler vardır."
(Bunu, İbn Kesir, Tefsir'inde, III, 145 ve IV, 74, zikretmiş ve bu göarib bir hadis ve sanki mürseldir, demiştir. isnadındaki Muhammed b. Abbad b. Musa'yı İbn Main övmemiştir. İbn Ukde, durumuna bakmak lazım, İbn Hacer, saduktur hata eder, demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, III, 589; Takrib et-Tehzib, II, 174
Yahya b. Süleym et-Taifi hakkında ise Nesai, kavi değil, Ahmed, hadislerini karıştırdığını gördüm ve onu terkettim, demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, IV, 383,384 ez-Zahhak b. Müzahim ise saduktur, mürseli çoktur, bk. Takrib et-Tehzib, I, 373.)
Bu, garib bir hadistir ve isnadında za'f vardır. Merfü oluşu bakılması gereken bir husus. Bilinen o ki bu Ali'nin sözüdür, (mevkuftur).
İbn Ebi'd-Dünya demiştir ki:
... Nu'man b. Sa'd, "takva sahiplerini Rahman'a heyetler halinde toplayacağımız gün" (Meryem, 85) ayetinde şöyle demiştir:
"Heyet, ayakları üzere toplanmazlar vallahi. Bilakis yaratıkların benzerini görmediği develer getirilir, üzerlerinde altın koşumlar vardır, yeleleri zeberceddir. Onların üzerlerine biner varır Cennetin kapısını vururlar."
(İbn Kesir, Tefsir, III, 144; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, XIII, 119. Nu'man b. Sa'd'den sadece, zayıf bir zat elan yeğeni Abdurrahman b. ishak rivayette bulunmuştur, bk. Mizan el-İtidal, IV, 256.)
Ali b. el-Ca'd, el-Ca'diyyat'ında der ki:
Bize Züheyr b. Muaviye haber verdi, Ebu İshak'tan, Asım b. Zamra'dan, Ali Radıyallahu Anhu den. Dedi ki:
"Rabb'lerinden korunmuş olanlar Cennet'e gurup gurup götürülürler. Nihayet onun kapılarından bir kapının yanına vardıkları zaman yanında, gövdesinin alt kısmından çıkan akar iki kaynak bulurlar. Sanki emir almış gibi hemen birine yönelirler, ondan içerler de o kaynak karınlarındaki her türlü pislik, kir ve fenalığı giderir. Sonra diğer kaynağa giderler onda temizlenirler, üzerlerine nimet parıltısı çöker, artık ebediyen derileri bozulmaz, tozlanmaz, saçları kirlenmez, dağılmaz, yağlanmış gibi düz durur. Sonra Cennet bekçilerine varırlar. Onlar: "Size selam olsun, ne hoş olmuşsunuz oraya ebedi kalmak üzere girin" (Zümer, 73) derler.
Dedi ki:
"Onları çocuklar karşılar, dünya ehlinin çocuklarının gittiği yerden gelen yakınlarının başına üşüştükleri gibi onların başına üşüşür, Allah'ın sana hazırladığı ikramlarla gözün aydın olsun, müjde sana neler var neler, derler. Sonra o çocuklardan bir uşak, adamın ceylan gözlü hurilerden bir eşine varır, dünyada çağrıldığı ismini anarak falanca geldi der. O eş, sen onu gördün mü der. Uşak, ben onu gördüm der, bak işte peşimden geliyor. O eşlerden biri sevinçten uçar, kapısının eşiğinde ayakta dikilir. Adam menziline vardığı zaman yapısının temeline bakar, inci kayalardandır. Üstünde yeşil, sarı, kırmızı köşk (veya avlular) vardır. Her renkten köşkler vardır. Sonra kafasını kaldırır tavana bakar ne görsün şimşek gibi (göz aha parlak) değil mi! Eğer Allah ona onu takdir buyurmuş olmasaydı, o parlaklık onun gözünü alır, göremezdi. Sonra başını indirir, zevcelerine, konmuş duran kupalara, dizilmiş yastıklara, serilmiş halılara bakar. İşte öyle bir nimete bakarlar, sonra dayanır ve derler ki:
"Bizi bunlara hidayet eden (ulaştıran) Allah'a hamdolsun. Bize Allah hidayet etmemiş olsaydı, hidayet bulacak değildik." (A'raf. 43)
Sonra bir seslenen şöyle seslenir: Yaşayacak, ebedi ölmeyeceksiniz, ikamet edecek asla göçüp gitmeyeceksiniz, sıhhat üzere olacak ebediyyen hastalanmayacaksınız."
(İbn Kesir, Tefsir, IV, 74; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, XII, 112. İsnadındaki Züheyr b. Muaviye hakkında, Ahmed, sağlam meşayıktan rivayet ederse sebttir, ibn İshaktan rivayeti leyyihdir, ondan Be'hara işitmiştir, Ebu Zur'a, sikadır, ancak Ebu İshaktan ihtilafından sonra işitmiştir, ez-Zehebi, Ebu ishak'tan rivayetinin leyyihliği Ebu İshak'tan dolayıdır. Züheyr'den dolayı değildir, demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, II, 86.
Asım b. Zamra hakkında ise, İbn Adiy, Ali'den, bazı hadislerle teferrüd etmiştir, mesele bundan kaynaklanıyor, İbn Hıbban, ondan Ebu İshak ve el-Hakem rivayet etmiştir, hıfzı geri idi, hatası açıktı, Ali'nin sözlerini çokça merfu gibi rivayet etti, terk edilmeyi bu yüzden haketti demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, II, 352-353; Keşf el-Hasis, s. 219)
Abdullah b. el-Mübarek dedi ki:
...Humeyd b. Hilal şöyle demiştir:
"Bir adam Cennet'e girdiği zaman, cennet ehlinin suretine büründürülür, onların giydiği gibi giydirilir, takılır takıştırılır. Kendisine zevceleri, hizmetçileri gösterilir. Onu bir sevinç sarhoşluğu kaplar. Eğer ona ölmek yaraşsa idi bu sevinç sarhoşluğundan ölürdü. Ona denir ki: Bak bu sevinç sarhoşluğuna. O senin için ebedi olarak devam edecek." (İbn el-Mübarek, Ziyadat ez-Zühd, s. 129; İbn Ebi Şeybe, el Musannef, XIII, 149; Ebu Nuaym, el-Hılye, II, 252)
İbn el-Mübarek der ki:
... Ebu Abdirrahman şöyle demiştir:
"Kul cennete girer girmez kendisini ilkin, inci gibi yetmişbin hizmetçi karşılar." (İbn el-Mübarek, Ziyadat ez-Zühd, s. 128-129)
İbn el-Mubarek der ki:
... Bana Ubeydullah b. Zahr anlattı,
... Ebu Abdurrahman el-Muafiri dedi ki:
"Kişiye, Cennet ehlinden iki saf dizilir, çocuklardan oluşan iki ucu gözükmez, adam yürüyünce onlarda peşinden yürürler."
(Zahr hakkında, Yahya, birşey değil, İbn el-Medini hadisi münkerdir, Darakutni, kavi değildir, şeyhi metruktür, İbn Hibban, sebtlerden mevzu hadis rivayet eder demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, III, 6-8, Hadis hakkında bk. İbn el-Mübarek, Ziyadât ez-Zühd, s. 126)
Ebu Nuaym der ki:
Ebu Seleme bize ez-Zahhâk'ten haber verdi, ez-Zahhak dedi ki:
"Mümin Cennete girince önünden bir de melek girer. Elinden tutar, yollarında yürütür. Ona, bak ne görüyorsun der. Adam gördüğüm kadarıyla çokça altından, inciden köşkler ve çokça enisler (dostlar) görüyorum. Melek, bunlar senin için toplanmıştır der. Onların yanına eriştiklerinde, onu her kapıdan, her yerden karşılarlar, biz seniniz derler. Sonra melek yürü der, bak ne görüyorsun? Adam, gördüğüm kadarıyla çadırlardan oluşmuş çokça kamplar, çokça enis (dostlar) görüyorum der. Melek bunlar senin için bir araya getirildiler, der. Yanlarına gelince onu karşılarlar, biz seniniz, biz seniniz derler."
Buhari ve Müslim'de Sehl b. Sa'd, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem den şunu nakletmiştir:
"Cennete ümmetimden yetmişbin veya yediyüz bin kişi girecek, birbirinin ellerinden tutacaklar, en sondaki ve en öndeki girip bi
Cennete Giriş Şekilleri, Karşılanışları
"Rabb'lerinden korunanlar Cennet'e gurup gurup götürülürler." (Zümer, 73) ayeti daha önce geçmişti.
Allah ayrıca şöyle buyurur:
"Korunanları (müttakileri) Rahman'a heyetler halinde toplayacağımız gün." (Meryem, 85)
İbn Ebi'd-Dünya der ki:
Bize Muhammed b. Abbad b. Musa el-Akeli anlattı, bize Yahya b. Süleym et-Taifı anlattı
... ez-Zahhak b. Müzahim'i işitmiş,
... Ali Radıyallahu Anhu den. O, Rasulullah'a Sallallahu Aleyhi ve Sellem, "takva sahiplerini Rahman'a heyetler halinde toplayacağımız gün" ayetini sormuş.
Ey Allah'ın Rasülü, heyet konvoydan başka bir şey değilde nedir? dedim, demiş. Buyurmuşlar ki:
"Nefsim elinde olana (Allah'a) yemin ederim ki onlar kabirlerinden çıktıkları zaman beyaz develerle karşılanırlar. Develer kanatlıdır, üzerlerinde altın koşumlar vardır, nallarının bağı pırıl pırıl nurdur, her adımlarını gözün gördüğü yere atarlar ve Cennetin kapısına gelirler. Bir de ne görsünler, altın plakalar üzerine kırmızı yakuttan halka (tokmak), bir de Cennetin kapısı yanında bir ağaç, kökünden iki pınar fışkırıyor. Birinden içtikleri zaman, yüzlerini nimet parlaklığı kaplar, diğerinden abdest aldıkları zaman saçları ebedi kirlenmez, dağılmaz. Hemen halkayı plakaya vururlar. Ah onun tınlamasını bir işitseydin. O güzel tınlama her beyaz dilbere ulaşır, eşinin gelmekte olduğunu anlar. Acele, onları kuş gibi hafif hale getirir, hizmetçisini yollar, ona kapıyı açar.
Eğer Allah o hizmetçiye kendini tanıtmış olmasaydı o, (gelen müttakinin) yüzünde gördüğü güzellik ve nura bakar yere kapanır secde ederdi. Hizmetçi der ki:
Ben senin hizmetçinim (kayyim) senin emrine ben bakacağım. Adam onu izler, peşinden gider, eşine gelir, acele onu kuş gibi hafif kılmıştır, çadırdan çıkar onu kucaklar ve sen benim aşkımsın, ben senin aşkınım, ben hoşnudum, memnunum, ebedi kızmayacağım, ben nimet doluyum, hiç fenalık görmeyeceğim, ben kalıcıyım gitmeyeceğim. Temelinden damına yüz arşın, inci ve yakut kayalar üzere bina edilmiş, kırmızı yollar, yeşil yollar, sarı yollar var, her biri ayrıdır diğerine benzemez. Taht'a gelir bakar ki üzerinde divan var, divan üzerinde yetmiş yatak, üzerinde yetmiş zevce, her zevcenin üzerinde yetmiş elbise, ciltlerinin içinden inciklerinin iliği görünür, bir gece kadar bir zamanda hepsiyle birleşir. Onların altlarından şırıl şırıl nehirler akar, bozulmamış, bulanıklığı yok saf sudan nehirler, arıların karnından çıkmamış süzme baldan nehirler, insanların ayakları ile ezip sızdırmadığı, içenler için lezzet olan içki nehirleri, tadı değişmemiş, hayvanların karınlarından çıkmamış süt nehirleri. Yemek istedikleri zaman kendilerine beyaz kuşlar gelir, kanatlarını kaldırırlar, hangi renk kuşu isterlerse onların böğürlerinden yerler, sonra kuş çeker gider. Orada sarkmış meyveler vardır, arzu ettikleri zaman, dal ayrılır hangi meyveden isterlerse yerler, ister ayakta ister dayanmışken. İşte ayet "Her iki cennetin devşirimi de sarkık (yakın) dır." (Rahman, 54)
"Ve onların önlerinde inci gibi hizmetçiler vardır."
(Bunu, İbn Kesir, Tefsir'inde, III, 145 ve IV, 74, zikretmiş ve bu göarib bir hadis ve sanki mürseldir, demiştir. isnadındaki Muhammed b. Abbad b. Musa'yı İbn Main övmemiştir. İbn Ukde, durumuna bakmak lazım, İbn Hacer, saduktur hata eder, demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, III, 589; Takrib et-Tehzib, II, 174
Yahya b. Süleym et-Taifi hakkında ise Nesai, kavi değil, Ahmed, hadislerini karıştırdığını gördüm ve onu terkettim, demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, IV, 383,384 ez-Zahhak b. Müzahim ise saduktur, mürseli çoktur, bk. Takrib et-Tehzib, I, 373.)
Bu, garib bir hadistir ve isnadında za'f vardır. Merfü oluşu bakılması gereken bir husus. Bilinen o ki bu Ali'nin sözüdür, (mevkuftur).
İbn Ebi'd-Dünya demiştir ki:
... Nu'man b. Sa'd, "takva sahiplerini Rahman'a heyetler halinde toplayacağımız gün" (Meryem, 85) ayetinde şöyle demiştir:
"Heyet, ayakları üzere toplanmazlar vallahi. Bilakis yaratıkların benzerini görmediği develer getirilir, üzerlerinde altın koşumlar vardır, yeleleri zeberceddir. Onların üzerlerine biner varır Cennetin kapısını vururlar."
(İbn Kesir, Tefsir, III, 144; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, XIII, 119. Nu'man b. Sa'd'den sadece, zayıf bir zat elan yeğeni Abdurrahman b. ishak rivayette bulunmuştur, bk. Mizan el-İtidal, IV, 256.)
Ali b. el-Ca'd, el-Ca'diyyat'ında der ki:
Bize Züheyr b. Muaviye haber verdi, Ebu İshak'tan, Asım b. Zamra'dan, Ali Radıyallahu Anhu den. Dedi ki:
"Rabb'lerinden korunmuş olanlar Cennet'e gurup gurup götürülürler. Nihayet onun kapılarından bir kapının yanına vardıkları zaman yanında, gövdesinin alt kısmından çıkan akar iki kaynak bulurlar. Sanki emir almış gibi hemen birine yönelirler, ondan içerler de o kaynak karınlarındaki her türlü pislik, kir ve fenalığı giderir. Sonra diğer kaynağa giderler onda temizlenirler, üzerlerine nimet parıltısı çöker, artık ebediyen derileri bozulmaz, tozlanmaz, saçları kirlenmez, dağılmaz, yağlanmış gibi düz durur. Sonra Cennet bekçilerine varırlar. Onlar: "Size selam olsun, ne hoş olmuşsunuz oraya ebedi kalmak üzere girin" (Zümer, 73) derler.
Dedi ki:
"Onları çocuklar karşılar, dünya ehlinin çocuklarının gittiği yerden gelen yakınlarının başına üşüştükleri gibi onların başına üşüşür, Allah'ın sana hazırladığı ikramlarla gözün aydın olsun, müjde sana neler var neler, derler. Sonra o çocuklardan bir uşak, adamın ceylan gözlü hurilerden bir eşine varır, dünyada çağrıldığı ismini anarak falanca geldi der. O eş, sen onu gördün mü der. Uşak, ben onu gördüm der, bak işte peşimden geliyor. O eşlerden biri sevinçten uçar, kapısının eşiğinde ayakta dikilir. Adam menziline vardığı zaman yapısının temeline bakar, inci kayalardandır. Üstünde yeşil, sarı, kırmızı köşk (veya avlular) vardır. Her renkten köşkler vardır. Sonra kafasını kaldırır tavana bakar ne görsün şimşek gibi (göz aha parlak) değil mi! Eğer Allah ona onu takdir buyurmuş olmasaydı, o parlaklık onun gözünü alır, göremezdi. Sonra başını indirir, zevcelerine, konmuş duran kupalara, dizilmiş yastıklara, serilmiş halılara bakar. İşte öyle bir nimete bakarlar, sonra dayanır ve derler ki:
"Bizi bunlara hidayet eden (ulaştıran) Allah'a hamdolsun. Bize Allah hidayet etmemiş olsaydı, hidayet bulacak değildik." (A'raf. 43)
Sonra bir seslenen şöyle seslenir: Yaşayacak, ebedi ölmeyeceksiniz, ikamet edecek asla göçüp gitmeyeceksiniz, sıhhat üzere olacak ebediyyen hastalanmayacaksınız."
(İbn Kesir, Tefsir, IV, 74; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, XII, 112. İsnadındaki Züheyr b. Muaviye hakkında, Ahmed, sağlam meşayıktan rivayet ederse sebttir, ibn İshaktan rivayeti leyyihdir, ondan Be'hara işitmiştir, Ebu Zur'a, sikadır, ancak Ebu İshaktan ihtilafından sonra işitmiştir, ez-Zehebi, Ebu ishak'tan rivayetinin leyyihliği Ebu İshak'tan dolayıdır. Züheyr'den dolayı değildir, demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, II, 86.
Asım b. Zamra hakkında ise, İbn Adiy, Ali'den, bazı hadislerle teferrüd etmiştir, mesele bundan kaynaklanıyor, İbn Hıbban, ondan Ebu İshak ve el-Hakem rivayet etmiştir, hıfzı geri idi, hatası açıktı, Ali'nin sözlerini çokça merfu gibi rivayet etti, terk edilmeyi bu yüzden haketti demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, II, 352-353; Keşf el-Hasis, s. 219)
Abdullah b. el-Mübarek dedi ki:
...Humeyd b. Hilal şöyle demiştir:
"Bir adam Cennet'e girdiği zaman, cennet ehlinin suretine büründürülür, onların giydiği gibi giydirilir, takılır takıştırılır. Kendisine zevceleri, hizmetçileri gösterilir. Onu bir sevinç sarhoşluğu kaplar. Eğer ona ölmek yaraşsa idi bu sevinç sarhoşluğundan ölürdü. Ona denir ki: Bak bu sevinç sarhoşluğuna. O senin için ebedi olarak devam edecek." (İbn el-Mübarek, Ziyadat ez-Zühd, s. 129; İbn Ebi Şeybe, el Musannef, XIII, 149; Ebu Nuaym, el-Hılye, II, 252)
İbn el-Mübarek der ki:
... Ebu Abdirrahman şöyle demiştir:
"Kul cennete girer girmez kendisini ilkin, inci gibi yetmişbin hizmetçi karşılar." (İbn el-Mübarek, Ziyadat ez-Zühd, s. 128-129)
İbn el-Mubarek der ki:
... Bana Ubeydullah b. Zahr anlattı,
... Ebu Abdurrahman el-Muafiri dedi ki:
"Kişiye, Cennet ehlinden iki saf dizilir, çocuklardan oluşan iki ucu gözükmez, adam yürüyünce onlarda peşinden yürürler."
(Zahr hakkında, Yahya, birşey değil, İbn el-Medini hadisi münkerdir, Darakutni, kavi değildir, şeyhi metruktür, İbn Hibban, sebtlerden mevzu hadis rivayet eder demişlerdir, bk. Mizan el-İ'tidal, III, 6-8, Hadis hakkında bk. İbn el-Mübarek, Ziyadât ez-Zühd, s. 126)
Ebu Nuaym der ki:
Ebu Seleme bize ez-Zahhâk'ten haber verdi, ez-Zahhak dedi ki:
"Mümin Cennete girince önünden bir de melek girer. Elinden tutar, yollarında yürütür. Ona, bak ne görüyorsun der. Adam gördüğüm kadarıyla çokça altından, inciden köşkler ve çokça enisler (dostlar) görüyorum. Melek, bunlar senin için toplanmıştır der. Onların yanına eriştiklerinde, onu her kapıdan, her yerden karşılarlar, biz seniniz derler. Sonra melek yürü der, bak ne görüyorsun? Adam, gördüğüm kadarıyla çadırlardan oluşmuş çokça kamplar, çokça enis (dostlar) görüyorum der. Melek bunlar senin için bir araya getirildiler, der. Yanlarına gelince onu karşılarlar, biz seniniz, biz seniniz derler."
Buhari ve Müslim'de Sehl b. Sa'd, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem den şunu nakletmiştir:
"Cennete ümmetimden yetmişbin veya yediyüz bin kişi girecek, birbirinin ellerinden tutacaklar, en sondaki ve en öndeki girip bitecek (bu birlikte olacak), yüzleri, dolunay gecesi -ayın bulunduğu şekil üzere bulunacak."
(Buhari, XI, 406r Rikak kitabının, Cennet'e yetmiş bin kişi hesapsız girecek babı; Müslim, 219, İman kitabının, müslümanlardan bazı gurupların Cennet'e hesapsız ve azapsız gireceğinin delili babı)
tecek (bu birlikte olacak), yüzleri, dolunay gecesi -ayın bulunduğu şekil üzere bulunacak."
(Buhari, XI, 406r Rikak kitabının, Cennet'e yetmiş bin kişi hesapsız girecek babı; Müslim, 219, İman kitabının, müslümanlardan bazı gurupların Cennet'e hesapsız ve azapsız gireceğinin delili babı)