Sayfa: 6/7

Diabetik

Retinopati

Günümüzde diabetik retinopati diabetik kişilerde zaman sürecinde gelişen ağ tabaka olarak bilinen retina damarlarını tutan özel bir

anjiopati (bir çeşit damar hastalığı) ve buna eşlik eden nöropati olarak tanımlanmaktadır. Diabetik retinopatinin gelişiminde diabetin süresi

başlama yaşı insülin yetersizliği gibi birçok faktör rol oynar.

Diabeti olan hemen herkeste er ya da geç ortaya çıkan diabetik retinopatinin gelişiminde en önemli 2 faktör diabetin başlangıç yaşı ve

kişinin insüline bağımlı olup olmamasıdır. İnsülin gereksinimi retinopatinin gelişme süresi ve hızını olumsuz etkiler. 30 yaş altı insüline bağımlı

diabetiklerde retinopati gelişimi 30 yaş üstü gruptan daha erken dönemde başlar ve daha hızlı ilerler. İnsüline bağımlı olmayan diabetiklerde diabetik

retinopati gelişme riski yine diabetin başlama yaşı ile ilişkilidir. 70 yaş altı ve üstü oluşuna göre farklılık gösterir.

Diabetik kişilerde görme kaybının nedenleri:

Diabetik retinopati yıllarca hiç bir bulgu vermeden sinsi ilerler. Diabetik retinopatinin her devresinde görülebilen diabetik makulopatiye

(makula ödemi) bağlı görme kaybı ya da retinopati sonucu ortaya çıkan yeni damarların kanaması ile ani görme azalması ve görme kaybı gelişir. Diabetik

makulopati erken dönemde diabetik retinopatide görme kaybının en önemli nedenidir. Diabetik kişilerde makula ödeminin gelişme riski hastalığın süresi

insülin gereksinimi proteinüri ile birlikte olan hipertansiyonda artar.

Diabetik retinopatinin takibi:

Diabet tespit edilen bütün hastalarda zaman sürecinde diabetik retinopati gelişebileceği gerçeğinden hareketle diabetin süresine

tipine hastanın taşıdığı risk faktörlerine göre belirli aralıklarla detaylı göz muayeneleri (fundus tetkiki) yapılmalıdır.

Diabetik retinopatinin tedavisi:

Günümüzde

körlük nedenleri arasında önemli bir yer tutan diabetik retinopatinin oluşumunda hem damarsal hem de kana ait faktörler rol oynadığı için kesin bir tedavi

yöntemi bulunamamıştır. Kan şekerinin düzenlenmesi çok önemlidir. Ayrıca hipertansiyon hiperlipidemi gibi ek risk faktörlerinin ortadan kaldırılması

gerekir.

Diabetik retinopati tedavisinde kullanılan en etkin yöntem laser fotokuagulasyondur. Laser fotokuagulasyonun ana amacı görmeyi bozan veya

tehdit eden lezyonların ortadan kaldırılmasıdır. Retinopatinin gelişimini o seviyede durdurarak kalan görmeyi korumaktır.

Diabetik

Nefropati

Diabetik Nefropati diabetin uzun dönem komplikasyonlarındandır.

Böbrekler kandaki tüm zararlı maddeleri süzen bir filtre olarak görev yapmaktadır. Böbreklerin içindeki kılcal damar yumaklarına gelen

kan bu maddelerden arındıktan sonra yine vücut kan dolaşımına dönmektedir. Diabetik böbrek hastalığında (diabetik nefropati) kılcal damar yumakları kanı

tam olarak temizleyemezler ve / veya geçirgenlikleri arttığı için damar içinde kalması gereken bazı maddelerin idrar yoluna kaçmasına neden olurlar. Sizin

böbreklerinizin hasta olduğunu hissetmeniz için epeyce bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Düzenli kontrol muayenelerinizin amacı erken dönemde yani

herhangi bir şikayetinizin bulunmadığı dönemde hastalığı teşhis ederek geriye döndürebilmektedir. Diabetik nefropatinin gelişiminde beş aşama bulunmaktadır.

1 - Aşırı süzme ( hiperfiltrasyon)

Birinci aşama böbreklerin çok çalışıp adeta fazla mesai yaparak zararlı maddelerin tamamını vücuttan attığı dönemdir. Diabetin erken

döneminde bu aşırı süzmeye tip 1 diabetlilerin %70′inde ancak bunların % 50’sinden azında böbrek yetmezliği gelişir.

Bu aşamada hastada herhangi bir belirti yoktur. Bu kişilerin böbrekleri normalden büyümüştür ve doktorunuzun isteyeceği 24 saatlik idrarda “kreatinin

klirens) böbreklerinizin çalışma derecesini gösterecektir.

Korunma: Kan şekerinin iyi ayarlanması böbrek boyutlarının ve böbreklerin süzme hızının normale gelmesini sağlayacaktır.

2 - İdrarda düşük miktarda albumin (mikroalbuminüri)

Mikroalbuminüri “albumin” denen proteinin düşük miktarda idrarla atılması durumudur. Diabeti olmayan kişiler günde idrarla 25 gramın

altında albumin atarken diabetlilerde günde 30 ila 300 mg arasında albumin atmaya başlayınca böbrek hastalığının “mikroalbuminüri” dönemine gelmiş bulunur.

Bu aşamada hiç bir belirti görülmez. Bu durum doktorunuzun isteyeceği idrar tetkiki ile ortaya çıkacaktır.

Mikroalbuminuri saptanan hastalarda alınacak koruyucu önlemler:

Kan basıncının ayarlanması. Yüksek kan basıncı (hipertansiyon) 130/85 mmHg üstünde olan her değerdir. Hedef bu değerde veya

altında olmaktır.

Kan şekerinizin kontrol altında tutulması. Diabet Kontrol ve Komplikasyon çalışmasının sonuçlarına göre yoğun insülin tedavisi altında

sıkı kontrol sağlanan Tip 1 diabetlilerde böbrek hastalığı riskinin % 35 ila % 56 arasında azaldığı görülmüştür.

Diyetteki protein miktarının azaltılması. Doktorunuz ve diyet uzmanınız bu konuda size daha fazla bilgi vererek yardımcı olacaktır.

İdrarınızı tutamama mesanenizi tamamen boşaltamama veya mesaneniz dolu olduğu halde idrar yapamama gibi sıkıntılarınız

varsa doktorunuza şikayetlerinizi hemen anlatmaktan çekinmeyin. Hele böbreklerinizin çalışmasında sorun varsa doktorunuza bunları hemen anlatmaktan

çekinmeyin. Hele böbreklerinizde sorun varsa bu yakınmaların giderilmemesi böbreklerdeki hasarın artmasına sebep olacaktır.

3 - Nefrotik Sendrom

Böbrekteki kılcal damar yumaklarındaki tahribat ilerledikçe

idrarla atılan albumin miktarında artış olur ve erken dönemdeki küçük miktarlar daha büyük miktarlara ulaşıp “nefrotik sendrom” tablosunu geliştirir. Albuminin

görevlerinden birinin de kanın sıvı kısmının damar içinde kalmasını sağlamak olduğu göz önünde bulundurursak idrarla bol miktarda kaybedilen bu maddenin

kanda azalması kanın sıvı kısmının damar dışına çıkmasına neden olup ödemlerin gelişmesine yol açacaktır. Bu dönemde böbrek hastalığında geri dönüş olmadığı

gibi özellikle tip 1 diabeti olanlarda son dönem böbrek yetmezliğine doğru gidiş önlenemez.

Belirtiler: Ellerde ve ayaklarda şişme olacak ve karında akciğerler ve kalp çevresinde sıvı birikecektir. Bu sizde yorgunluk ve

nefes darlığına sebep olacaktır.

Tedavi / Korunma: Böbrek hastalığının ilerleyişini

yavaşlatmak için kan şekerinizi ve kan basıncınızı ayarlamanız gerekir. Bunların yanı sıra şişmansanız zayıflamanız gerekir. Hergün düzenli bir fizik aktivite

yapmanız gerekmektedir. Diyetteki tuzu da azaltmanız gerekir.

4- Böbrek Yetmezliği

Böbrekleriniz % 30′un altında çalışırsa böbrek yetmezliğinin belirtilerini daha fazla hissetmeye başlarsınız; iştah kaybı

üşüme gün içinde uyku hali ama gece uyuma güçlüğü. Bu dönem insülin ihtiyacı

azalacaktır. Doktorunuz kansızlık teşhis edecektir kanda üre ve kreatinin düzeylerini kontrol edecek ve yüksek olduğunu görecektir.

Tedavi: Kan basıncı ve kan şekeri ayarına devam edilecek ve günlük protein alımında azaltmaya gidilecektir. Kan potasyumu ve

sodyumu takip edilecek dengesizlikler diyet ve ilaç tedavilerinde düzenlemelerle giderilmeye çalışılacaktır.

5

- Son Dönem Böbrek Hastalığı

Böbreklerin artık hiç süzmediği bu dönemde kanda üre ve

kreatinin yükselecek vücutta su birikecek ve özellikle kalp çevresinde toplanarak kalbin pompalanmasını zorlaştırabilecektir.

Belirtiler: Bacak ve ayaklarda ödem göz çevresinde şişlikler görülmektedir. Kalp ve akciğer çevresinde

biriken sıvı nefes darlığına sebep olacaktır. Bacaklarda kramplar mide bağırsak ülserleri gelişecektir. Deri turuncu -

sarımsı bir renk alacaktır. Kas ve yağ dokusunun yıkımına bağlı zayıflama ortaya çıkacaktır. Kansızlık potasyum ve fosfor

değerlerinin yükselmesi ve diğer su ve tuz dengesizlikleri bu dönemde takip edilmesi gereken sorunlardır.

Tedavi: Bu dönemde böbreklerin görevlerini hiç yapmadığı düşünülürse onların yerine kanı zararlı maddelerden temizleyecek

tedavi yöntemlerine başvurmak gerekecektir. Bugünkü tedavi şekilleri hemodiyaliz periton diyalizi ve böbrek naklidir.