1. İhtiyâr.
Şeyhlere hürmet ediniz. (Hadîs-i şerîf-Lemeât)
2. Bir ilim dalında ihtisas etmiş olan.
3. Mürşîd-i kâmil; insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatan, dîni, İslâm'ı yayan ve onların mânen olgunlaşmalarını sağlayan rehber zât. Çoğul şekli meşâyıh ve şüyûhtur. (Bkz. Meşâyıh)
Ehl-i sünnet yolunda (Peygamber efendimiz ve O'nun Eshâbının yolunda) bulunan ve onu yayan şeyhinizin sohbetini büyük nîmet biliniz. Nasîhatlarına kıymet veriniz. Gösterdiği yolda bulununuz. (İmâm-ı Rabbânî)
Şeyhlerin âlim olması ve mes'eleleri herkesin anlıyabileceği şekilde çözmesi lâzımdır. Son zamanlarda tekkeler, câhillerin eline düştü. Dinden, îmândan haberi olmayanlara da şeyh denildi. Bu gibi şeyhlerin sözlerini, işlerini din sanmak, bunları tasavvuf büyükleri ile karıştırmak çok yanlıştır. Dîni bilmemek, anlamamaktır. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Şeyh-i Ekber:
Büyük âlim, velî, rehber. Evliyânın büyüklerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin v. 638 (m.1240) lakabı.
Şeyh-i ekber "Fütûhât-ül mekkiyye" kitâbında; "Belâlardan, tehlikelerden gücünüz yettiği kadar sakınınız. Çünkü tâkat getirilemeyen, dayanılamayan şeylerden uzaklaşmak, Peygamberlerin âdetidir" buyurmaktadır. (İslâm Âlimleri Ansiklopedisi)
Şeyh-i ekber bir eserinde "Sin, Şın'a gelince Muhyiddîn'in kabri meydana çıkar" buyurdu. Osmanlı sultânı Yavuz Sultan Selîm Han, Şâm'a geldiğinde bu sözün ne demek olduğunu anladı. Kabrini araştırıp buldurdu. Çöpleri temizleterek, kabrin üzerine güzel bir türbe, yanına da bir câmi ve imâret yaptırdı. (Yûsuf Nebhânî)