2 sonuçtan 1 ile 2 arası

Konu: Şehİtlerİn hayati

    Share
  1. #1
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Şehİtlerİn hayati

    ŞEHİTLERİN HAYATI


    Hayat ve ölüm denilince genellikle hemen akla gelen ruhtur. Çünkü insana hayat veren, canlılığını koruyan şe*yin ruh olduğuna inanıldığı gibi, ölümün de ruhun be*denden ayrılması neticesinde oluştuğuna inanılmaktadır. Onun için biz de konuya kısaca ruha değinerek başlamak istiyoruz.



    RUH
    Kültürel antropolojinin verilerine göre, bütün insan topluluklarında ruha ve ruhun kaynağına dair, ilkel ya da az çok ilmî bir kanaat bulunmaktadır. Mitolojiler, en ka*ranlık görünen zamanlarda bile insanların, ruh mesele*siyle oldukça il*gi*lendiklerine şehadet etmektedir. Bu gün de sosyal yapıları ilkel olan toplumlar arasında ruh hak*kında, muğlak ve müphem olsa da, bazı düşünceler bu*lunduğu müşahede edilmektedir.



    Öyle anlaşılıyor ki insan, kendi varlığını idrak ettiği gün*den beri, ruhun kaynağı ve niteliğini öğrenmeğe ça*lışmış, tarihin derinliklerine gömülen çağlardan beri bu muammaların çözümü için didinmiş durmuştur. İnsan nedir? Bu mücadele alanına nereden gelmiştir? Evrenin realiteleri arasında geçici bir varlık gösterdikten sonra ne*reye gitmektedir? Hayatın kaynağı nedir? vs. Bir çok in*san dü*şün*meye başladığından beri kendine bu soruları sormuş, ce*vap bulabilmek için derin düşüncelere, acı ve tatlı hayallere dalmaktan kendini alamamıştır.

    İnsanın yeryüzünde geçici bir süre yaşadıktan sonra gü*nün birinde ölüm denilen bir olay ile tarih sahnesinden çekil*mesi, ne büyük bir değişimdir! Ceset, önceki durum ve görü*nümünü koruduğu halde, duygu, hareket ve akletme gibi canlılık belirtilerinin birden bire ortadan kaybolması ve bir süre sonra cesedin de çürüyüp toprağa karışması kadar deh*şet ve hayret verici başka bir olay olur mu? Sürekli bu gibi değişimlerin sahibi olan insanla*rın, ne kadar ilkel olurlarsa olsunlar, derin derin düşün*memeleri mümkün müdür? Acaba cesedi bu değişime (ölüm) uğrayan insan, çürüyen ağaç, kuruyan ot gibi ebediyen yok mu oluyor? Yoksa ceset toprağa dönüş*mekle beraber, geriye baki bir şey kalıyor mu? Canlılık durumunda bir çiçekten, bir ağaçtan hatta bir hay*vandan tamamen farklı davranışlar ortaya koyan, kendi benliğin*den başka diğer varlıkları da idrak edebilen insanın, ölüm denilen geçitten geçer geçmez bir hiç olacağını zi*hinler, bir türlü kabul edememiş olmalı ki, neticede, insanda be*denden ayrı bir varlık olacağı kanaatı ortaya çıkmıştır. Bu düşüncenin ortaya çıkmasında, rüya denilen esraren*giz olayların yanı sıra, bayılma, felç, vecd, istiğrak vb. hallerin de rolü olduğu muhakkaktır.

    Bu sebeplere dinî metin ve bilgileri de eklemek gerekir kana*atindeyiz. Çünkü, tarihin kaydettiği ilk günlerden bu ya*na, insanlar arsında seçkin bazı kimselerin, insan üstü bir güç*ten bilgi aldıklarını söyledikleri ve bu bilgiler doğ*rul*tu*sunda cemiyete yön verip, değişik konularda görüş belir*t*tik*leri bilinmektedir. Bunlar peygamberler ve diğer bazı seçkin kimselerdir. Verdikleri bilgiler arsında ilk sı*ralarda yer alan konulardan birisi, şüphesiz, "ölümden sonra tekrar dirilmek ve ebedî bir hayat sürmek" şeklinde de özetlenebilecek, ahi*ret hayatı fikridir. Buna göre söz konusu hayatta kişiler, dün*yadaki benliklerini, bedenden ayrı olup çürümeyecek ve yok olmayacak bir unsurla sür*düreceklerdir. İşte bu varlığa ruh adı verilmektedir.

    Şurası muhakkaktır ki, insanlar, her devirde ya bizzat düşünerek ya da hayal gücü ile ruh hakkında az çok bir fikir edinmişlerdir. İnsanlar varlığını sezdikleri bu ruhu, soluğun aynısı saymışlardır. Son nefesin alınmasından sonra ölüm olayının gerçekleşmesi, bu kanıyı doğuran sebep olmalıdır. Onun için hemen her dilde ruha verilen isim, etimolojik olarak hava, rüzgar, soluk, vb. anlamlara gelmektedir.[218]



    Hangi yol ve isimle olursa olsun, insanlar, ruhun varlı*ğını kabullendikten sonra, artık bunun ne olduğu hak*kında değişik düşünceler üretmeleri kaçınılmazdı. Nitekim neticede ruh hakkında değişik teoriler ortaya çıktı. Bu konuyla en çok ilgilenenlerin filozoflar olması gayet nor*maldir. Çünkü ruh, felsefenin incelediği konuların ba*şında gelir. Çoğunluğunu filozofların ortaya attıkları bu teorilere, kısaca değinmek istiyoruz.

  2. #2
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Şehİtlerİn hayati

    RUH HAKKINDAKİ FELSEFÎ TEORİLER
    Eski felsefenin tartıştığı ilk meseleler, evrenin kaynağı, oluşum biçimi, hayat ve ruhun niteliği gibi, çok büyük ve do*ğal olarak insanlığı yakından ilgilendiren konular ol*muş*tur. Ancak ilk filozofların bu konuda dayandığı te*mellerin fazla sağlam olmamasından ötürü geliştirdikleri teoriler de fazla yaşamamış, kısa zamanda tarihe mal ol*muştur. İyonya ekolü örnek verilebilir. Bu ekole mensup filozoflar, en fazla tabiatı mütalaa etmiş, metafizik teorile*rini de fizik üzerine kurmaya çalışmışlardı.

    Pisagor, geliştirdiği idealizm[219] ekolüyle akıl ve ruh gibi, duyu organlarıyla algılanamayan şeylerin de düşün*cenin uğraş alanına girebileceğini iddia etmiştir. Pisagor, ruhun, ölümden sonra bekasını kabul ettiği gibi, tenasuhu da kabul etmiştir. Ona göre ruh, genel ruhun bir tecellisi olup, bedenin basit bir işlevi değildir.

    Eski filozoflar arasında Allah'ın varlığı ve sıfatları üze*rin*de konuşan ilk şahıs, Sokrat olarak bilinmektedir. Ona gö*re Allah, bedihî ve ispattan müstağnidir. Varlığı eserle*riy*le bi*lin*mektedir. Ruhun niteliği de Allah'ın mahi*yeti gibidir. Ruh da ebedîdir. Allah nasıl göze görünme*den evre*ni yöneti*yor*sa, ruh da Onun gibi, göze görün*meden bedeni yönetmek*tedir. Beden çözülür ama ruh onunla beraber fanî değildir.

    İnsanda bedenden ayrı bir ruh olduğunu ileri sürerek spiritüalizmin ilk temelini kuran Anaxagoras olmakla be*raber, bu ekolün gerçek kurucusu Sokrat ve öğrencisi Ef*la*tun (Plato)dur. Akademi'nin kurucusu olan Eflatunun bırak*tığı eserler, çok erken dönemlerde Arapça'ya çevril*diği için, Müslüman düşünürler üzerinde derin etkiler bı*rakmıştır. Ona göre insan ruhu manevî, basit, görünmez ve cesede, var olmak itibariyle, öncelikli olduğu gibi, küllî ruhun da bir parçasıdır. Ruh, parçacıkları (cüziyyatı) ve bizatihi idrak edemediği şeyleri, duyu gücüyle idrak ede*bilmek için âleme inmiş ve bedenle birleşmiştir. Ruhun bedenle birleşmesi tedbir ve tasarruf birleşmesidir. Ruh ezelî ve ebedîdir. O salt hayattır. Ölüm ruhun vücuttan ayrılması demektir.

    Eflatun'un ruh hakkındaki teorisi, Aristo ve Zenon'un fikirleriyle geliştikten sonra Neoplatonizm ekolü tarafın*dan büyük bir gayretle yaşatılmıştır.

    Kurduğu sistem gereği, hayatı da bir hareket olarak yorumlayan Aristo, ruhu bu hayatın kaynağı olarak gö*rür. Her hareket, hareket ettiren bir sûret (forum) ile ha*reket eden bir maddeye muhtaç olduğundan, canlı in*sanda da sûret ruh, madde cesettir. Ruh bedenden olma*dığı gibi bedenden ayrı da değildir. Ruh hareket etmeksi*zin hare*ket ettirir. Aristo, nefs-i gıdaî, nefs-i hissî, nefs-i muharrik, nefs-i şehvanî ve nefs-i aklî adlarıyla beş tür ruh tasavvur etmekteydi. İnsanı hayvanlardan ayıran şey ise akıldır. Aristo’ya göre, kişi ölünce onun kişiliğini do*ğuran sûreti yani ruhu da fena bulur. Ama insanlığın ruhu ebedîdir.

    Epikür’e göre ruh maddî bir şey iken (materyalizm), Zenon'a (Stoacılar, Revakiyyûn) göre ise, ruh bedenden ayrı bir şey olmayıp bedenin eylem yeteneğidir (pante*izm).

    Filon'a göre, insan ruhu İlahî cevherden çıktığı için ebedîdir. Ruh biri düşünsel diğeri duyumsal iki kısımdan oluş*muştur. Bu kısımlardan hangisinin hüküm ve nüfûzu üs*tün gelirse, diğeri de o oranda zayıflar. Öncülüğünü Filon'un yaptığı Neo Platonizm, İşrakıyye (İlluminizim) olarak da anılır. Bu akım, hayır, akıl ve ruhtan oluşan bir teslis üzerine kurulmuştur. Onlara göre varlıklar bir çeşit zuhûr ile sine-i Barî'den çıkmıştır. Felsefenin amacı, küllî ruhtan bir parça olan insan ruhunun, aracısız ve samimi bir şekilde Allah'la ittihadını kurmaktır. Mistisizmde buna fenafillah denilmiştir. Şu düşünceler, bu ekolden olan Plotin'e aittir: "Ruhumuzun Allah ile ittihadı, bir vecd bir istiğraktır. İnsan ruhunda İlahî olan kısmın Allah ile bir*leşmesi, tefekkürü sonsuzlaştırır. O zaman aşk ve mu*habbet başlar. Aşk tatlı bir baygınlıktır. Ruh bir kere bu kendinden geçme zevkini duyunca, kay*nağına yaklaşır, ikilikten kurtulur, kendi cesedini bile his*set*mez olur. İşte o zaman bu insan fenafillah haline gelmiştir." Ama Plotin'e göre ruhun ebediliği kişinin ebediliği değil, belki ruhun Allah'ta istiğrak ve inhilâli demektir.

    Ayrı metotlar uygulamakla birlikte, Hint ve uzak doğu filozofları da, batılı filozofların vardıkları neticelerin ben*zerlerine ulaşmışlardır.

    Filozofların görüşleri, neticede dört temel teoride top*lanabilir:

    1.Meteryalizm: Ruhun bizatihi özel bir varlığı yoktur, ruh organizmanın sıradan bir fonksiyonudur.

    2.İdealizm: Ruh yegane hakikattır, ruhtan başka her şey ya onun ayrıntısı ya da tezahürüdür.

    3.Panteizm: Ruh da madde gibi, yegane hakikat olan daha genel bir kaynağın sıradan bir tecellisidir. Bu se*beple ruhun ancak şe'nî bir varlığı vardır.

    4.Spritüalizm (Düalizm): Ruh, bedenden bağımsız bir cevher veya mahiyettir.

    Son çağda ruh hakkında yeni bazı teoriler ileri sürül*müşse de, bunlar esas itibariyle ya bu dört teoriyle ilişkili*dir ya da onların ayrıntısından ibarettir.[220]

    Şimdi de kısaca, İslâm alimlerinin görüşlerini vermek istiyoruz.

Benzer Konular

  1. Ilk Hayati
    By Konyevi Nisa in forum Tarihçe-i Hayat
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 17.02.11, 20:04
  2. Hz. Muhammed (sav) İn hayati
    By Konyevi Nisa in forum İlahiyat - Din Kültürü Ödev
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01.11.08, 09:15
  3. Şehİtlerİn Âhİrettekİ Sevabi
    By Konyevi Nisa in forum Hadis Bahçesi
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.06.08, 12:29

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •