9. Nafile İbadetlerle Allah’a Yaklaşma
“Kim sürekli kuşluk namazını kılar, (ramazan dışın*daki) her aydan üç gün oruç tutar ve ne evde ne de yol*culukta vitir namazını kaçırmazsa, kendisine şehit sevabı yazılır.”[86]

Hz. Peygamber bir kudsî hadiste, “Allah şöyle bu*yurdu: Kim veli bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona savaş aça*rım. Kulum bana, kendisine farz kıldığım şeyler*den daha se*vimli olan bir şeyle yaklaşmaz. Kulum bana nafile iba*det*lerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet onu severim. Ben kulumu sevince de artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı mesabesinde olu*rum. Diliyle de her ne isterse muhakkak onları kendisine ihsan ederim. Bana sığınmak isteyince de onu koru*rum.”[87] buyurarak, farz ibadetlerin dışında insanı Allah’a yaklaştıracak, sevgisine mazhar kılacak nafile ibadetler de bulunduğuna işaret etmiştir. Müslümanlar farzları, Allah tarafından emredilen ve ister istemez yerine getiril*mesi gereken bir borç gibi telakki ettiklerinden, azame*tine, önemine ve asıl erdirici olmasına rağmen, getirdiği sevap ve Allah’a yakınlığı pek düşünmemişler, bu farzları eksiksiz, daha büyük bir iştiyak ve huşu ile yerine getir*mek ve kâr hanesini zenginleştirmek üzere, hayatlarında farzlara ek olarak nafile ibadetlere yer vermişlerdir. Farz*ların sınırı belli olduğundan ötürü, oraya bir ekleme vs. mümkün değildir. Ama nafile ibadetlerin çok*ları için sınır konmamıştır. Nitekim nafile kelimesi, gerekli olan (vacip) üzerine yapılan ziyade anlamına gelmektedir.[88] Öyle ise vakti ve durumu müsait olup ibadetle şahlanmak isteyen, bid’at sınırlarına girmemek şartıyla, istediği kadar nafile ibadetle meşgul olabilir.[89] Nafile ibadetlerin başında na*maz ve oruç gelmektedir.



Farz olan beş vakit namazın dışında kılınan ve değişik isimler alan bazı nafile namazlar bulunmaktadır. Kuşluk ve vitir namazları da bunlardandır.

Kuşluk, Kur’an’da kendisine yemin edilen bir zaman diliminin adı olduğu gibi, bir süreye de isim olmuştur. Pey*gamberliğin ilk döneminde bir ara vahyin gelişi ge*cikmişti. Müşrikler, “Rabbi onu terk etti, ona darıldı “de*diler. Bunun üzerine Kur’an’ın 93. suresi nazil oldu: “Kuş*luk vaktine ve sükuna erdiğinde geceye ye*min ederim ki, Rabbin seni bırakmadı ve sana darıl*madı...” İşte Allah’ın kendisine yemim ettiği bu va*kitte kılınan namaza kuşluk namazı denilir ki, bütün mez*heplere göre nafile olan bir namazdır. Kuşluk vakti, güne*şin doğmasından yaklaşık ya*rım saat veya kırk beş da*kika geçtikten sonra başlar, öğle namazına, yine yaklaşık, yarım saat veya kırk beş dakika kalıncaya kadar devam eder. Hz. Peygamber’in kuşluk namazını kıldığı ve bunu ashabına da tavsiye ettiğine dair çok sayıda hadis bu*lunmaktadır. Örneğin bir hadiste, “Kim kuşluk vaktinde on iki rekat namaz kılarsa, Allah onun için cennette bir köşk bina eder”[90] denmektedir. Muctehit alimler konuyla ilgili diğer hadisleri de göz önüne alarak, kuşluk namazı*nın en azının iki, en çoğunun on iki, en faziletlisinin de sekiz rekat olduğunu ifade etmişlerdir.

Vitir namazı ise, üç imama (eimme-i selaseye) göre vacip hükmünde bir sünnet olmasına rağmen, İmam-ı Azama göre, nafile veya sünnetten daha üstündür ve va*cip hükmündedir. Terk edildiğinde kazası vaciptir. Hz. Peygamber’in ibadet hayatına bakıldığında, vitir namazı*nın teheccüt denilen gece namazıyla bir denecek kadar birleştiği ve ikisinin beraber değerlendirildiği görülür. Hz. Aişe, "Allah'ın Resûlü her gece, gecenin ilk, orta ve son saatlerinde vitir kılardı. Vitri seher vaktine kadar sü*rerdi"[91] der. İbn Ömer'in rivayeti ise şöyle: "Bir adam Hz. Peygamber'e gece namazını sordu. O, "gece namazını iki*şer ikişer kılarsın. Sabah namazının vaktinin girdiğinden endişelenince bir rekat kılarsın. Böylece bütün kıldıkların vitir olmuş olur"[92] cevabını verdi. Başka bir hadiste ise, "Üç rekatla vitir kılmayın, beş veya yedi rekatla kılın ki, akşam namazına benzemesin" denil*mek*tedir.[93]

İmam Şafii, vitri teheccüd namazının bir parçası ola*rak kabul etmiştir.[94] Suyutî (911/1505) de, nafile namazları izah ederken teheccüdü ayrıca saymayıp vitir başlığı al*tında ele alarak, "Vitrin en azı bir rekattır. Sonra üç, sonra beş, sonra yedi, sonra da dokuz rekattır. En çok da on bir rekattır" der.[95] Amelu'l-Müslim'in sahibi ise, vitir-teheccüd ilişkisini şöyle açıklamaktadır: "Bir çok hadiste gece namazı vitir namazına nisbet edilmektedir. Çünkü, Hz. Peygamber'in vitri gece namazından ayrı değildi. Ba*zen bir selamla bir çok rekatı kılar, bazen iki rekatta bir selam verirdi. Rekat sayısı sabit olmadığından, alimler arsında ihtilafa sebep olmuştur. Vitir kelimesi bazen gece kılınan bütün namazların adı ola*rak kullanılmış, bazen de ayrı bir namaz gibi açık*lan*mıştır" [96] Kısacası vitir namazı üstün bir değere sahiptir.

Ramazan orucu dışında, yılın belli günlerinde[97] tutulan nafile oruçlar olduğu gibi, herhangi bir zamana bağlı ol*madan tutulan oruçlar da bulunmaktadır. Bir hadisle*rinde her ibadete on sevap yazıldığını[98] ifade eden Hz. Peygamber, incelemekte olduğumuz hadislerinde, yılın tamamını oruçlu geçirme yolunu göstermiştir. Çünkü her aydan üç gün oruç tutan kişi, sevap açısından alt limitle bile olsa, bütün ayı oruçlu geçirmiş olacaktır. Orucun be*den ve ruha faydaları, Allah’ın oruç tutana vadettiği se*vabın üstünlüğü, öbür dünyada görecekleri güzel mua*mele vb. hususları ilgili kitaplara havale ederek şunu söy*leyebiliriz: Farzların yanı sıra nafile ibadetlerle Allah’ın dostluğunu arayan kişileri Allah, dostluğuna kabul ede*cek ve şehitlerle haşredecektir.