3. Ribat (İç ve Dış Düşmana Karşı Nöbet)
“Allah yolunda, düşmana karşı tutulan bir günlük nö*bet, gündüzü oruçlu, gecesi ibadetle geçirilen bir aylık ibadete denktir. Nöbet halinde ölen kişi, sürekli nöbet tutuyor gibi sevap alır, kabir azabından korunur ve kıya*met günü şehit olarak haşrolur.”[70]

Ribat, sınır boylarında düşmanın saldırısına maruz kala*bi*lecek stratejik noktalara kurulan karakol türü yer*lere denildiği gibi tekke ve zaviye anlamında da kullanıl*mak*ta*dır. Arapça bir kelime olan ribat, bağ, bent, bir şeyi bağla*ya*cak ip, tekke, hane, konak, hancı, düşmanı kol*lamak, nöbet tutmak, verilen emri hakkıyla yerine getir*mek, at sürüsü vb. anlamlarda kullanılmaktadır. Ribatu’l-hayl tabiri, (Enfal, 8/60) sınır boylarında hazır bulunan sa*vaş atlarına denir. İslâm’ı yayma ve düşmanların şerrin*den koruma gayesiyle sınır boylarında ikamet etmeye murabita, bu gaye için orada bulunanlara ise murabitûn denilir.

Din, devlet, mal, namus, haysiyet ve bunların ayakta ka*labilmesi için gerekli olan bağımsızlık, hürriyet vb. de*ğer*lerin saldırılara karşı korunması gayesiyle tutulan nö*betin bir saati, aylarca, hatta yıllarca nafile ibadete bedel gösteril*miştir. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: “Allah yolunda bir gece nöbetçilik, bir adamın ailesi içinde bir yılda kılacağı namaz ve tutacağı oruçtan daha hayırlıdır. Bu zikredilen yıl üç yüz altmış gündür ve bir gün bir yıl gibidir.”[71] “Kim Allah yolunda murabıt olarak ölürse, ken*disine, yapmakta olduğu salih amellerin karşılığı (san*ki ölmemiş gibi kıyamet gününe kadar) verilir, rızkı da devam eder, kabirde de hesap soran*la*rın hesabından ko*runur. Allah onu kıyamet günü cehen*nem azabından emin olarak diriltir.”[72] “Kıyamet günü şu üç göz dışında kalan bütün gözler ağlayacaklardır: Haramı görmemek için kapanan göz, Allah yolunda nöbet bekleyen göz ve Allah korkusundan ağlayarak yaş döken göz."[73]

Kur’an’da da yer alan ribat kavramı, sadece maddî düşmana karşı değil iç âlemimizdeki nefs ve şeytan düş*manına karşı da vaziyet almamızı emretmektedir. Kalbin sebat içinde sağlam ve uyanık durması, âyetlerdeki ortak anlamdır. (bk. Al-i İmran, 3/200; Enfal, 8/11; Kehf, 18/14; Kasas, 28/10) Tasavvuftaki rabıta da bu kavramdan türe*miştir. Öyle ise, hem dış hem iç düşmana karşı tutulan nöbet, gösterilen hassasiyet, kalp uyanıklığı, harama karşı sabırlı olma, ibadetler üzerinde sebat gösterme vb. du*rumlar, kişiyi şehit makamına çıkaracak kadar değerli şeylerdir.