2. Annelik
“Hamile kadın, çocuğunu dünyaya getirip onu sütten kesinceye kadar, Allah yolunda düşmana karşı nöbet tu*tan murabıt gibidir. Bu dönem içinde vefat ederse şehit sevabını alır.”[66]

Annelik, Allah tarafından kadınlara kutsal bir görev olarak yüklenmiş ve ona büyük bir değer atfedilmiştir. Ço*cuğu dünyaya getirmek, emzirmek ve beraberinde ge*tirdiği çeşitli sıkıntılara katlanmak, başlı başına büyük bir im*ti*handır. Kur’an’da, anne-babaya iyilikten söz eden bir âyette bu durum şöyle dile getiriliyor: “Biz insana, anne-ba*basına iyilik etmesini tavsiye ettik. An*nesi onu zah*metle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşı*ma*sı ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer.” (Ahkaf, 46/15) Ayette, çocuğun yaklaşık iki yıl emzirilme*sine işaret edilerek, anne ve çocuk sağlığı açı*sından em*zirme ve anne sütünün önemi de vurgulan*mak*tadır. Yüce Allah, annenin bu zor görevi severek yerine ge*tir*mesi için, onu çocuğuna karşı engin bir sevgi ve mer*hametle do*natmış, çocuğa karşı fitrî bir meyil ve istek yer*leştirmiştir. Diğer taraftan annenin bu zor görevine karşılık, daha kız çocuğu olarak dünyaya geldiği andan itibaren vefatına kadar, el üstünde tutulması için gerekli tedbirleri almış ve ikazlarda bulunmuştur. Kız çocuklarının erkeğe nazaran çok değersiz olduğu, kadının toplumda aşağılık bir dere*cede bulunduğu hatta bazılarının diri diri gömüldüğü bir dönemde nazil olan İslâm, Peygamber’in diliyle şunları söylüyor: “Bir kimsenin bir kız çocuğu olur da onu incit*mez, onu küçümsemez ve erkek çocuğunu ona tercih et*mezse, Allah o kimseyi cennete koyar.”[67] Bir başka ha*diste, saygı gösterilme ve çocuk üzerindeki hakları açısın*dan anneyi babadan üç kat üstün tutmuştur.[68] Erkeğin yapmakla mükel*lef olduğu bazı ağır görevleri kadına yüklemeyen İslâm, az bir gayretle aynı sevaba nail olaca*ğını müjdelemiştir.[69] Aile hukuku ile ilgili eserlere bakıldı*ğında, daha başka bir çok unsur bulmak mümkündür.

Günümüzde, çokları yanlış anlayışların ürünleri olan, çocuk doğurmanın ve emzirmenin kadın vücudunu fizikî açı*dan bozduğu, yıprattığı, hastalıklara neden olduğu vs. şek*lindeki iddialar ve sosyal hayatta kadına istediği gibi hareket etme, sosyal etkinliklere, gün ve partilere katılma, dışarıda çalışma, vb. faaliyetlerde, hürriyetini kısıtladığı anlayışının yaygınlaştığı da hesaba katılırsa, sosyal, psi*kolojik, ekono*mik baskılara karşı ciddi bir mücadele ile çocuk doğu*rup beslemenin ne kadar önemli olduğu ve bu kutsal görevi başarıyla yerine getirirken ölen kadının şehit sevabına nail olacağı daha iyi anlaşılır kanaatindeyiz.

Hadis-i şerifte, hamile ve emzikli kadının, iç ve dış düş*mana karşı nöbet bekleyen kişiye (murabıt) benzetil*mesi ayrı bir inceliği ortaya koymaktadır. Çocuğun, ha*mileliğin ilk gününden itibaren her türlü psikolojik ve fizikî tehlikeye karşı hassasiyetle korunması, şefkat ve sevgi ile terbiye edilip eğitilerek insanlığa yararlı bir fert haline ge*tirilmesi annenin kutsal görevleri arasındadır. Bu göre*viyle anne, sınır boylarında düşmana karşı nöbet bekle*yen askerin veya nefis ve şeytana karşı mücahede eden kişinin uyanıklık ve titizliğini göstermelidir.