Küçük bir karınca kalemin kağıt üstüne bir şeyler
yazdığını gördü. Gitti bu sırrı öbür karıncalara
söyledi. "O kalem kağıda şaşılacak şeyler yazdı. Fesleğen
gibi gül gibi acayip şeyler yaptı" dedi.
Karıncanın biri dedi ki: "O sanatı yapan parmaklardır.
Bu kalem iş görmekte esas değil fer'dir."
Diğer bir karınca: "İş ne parmaktan ne de kalemden geliyor" dedi.
"İş asıl koldan geliyor. Çünkü zayıf parmaklar
onun zorlaması ile kalemi tutuyor ve yazdırıyor."
Bu görüşler bu konuşmalar böylece uzadı gitti.
Karıncaların beyine kadar ulaştı. Karıncaların beyinin
birazcık anlayışı vardı zeki idi.
Dedi ki: "Bu hüneri suretten görünüşten bilmeyin. Çünkü uyuyan
yahut ölen bir kişinin böyle şeylerden haberi bile yoktur."
Suret görünüş elbiseye asaya benzer.
Cansızdır akılsızdır oynamaz hareket etmez. Allah'ın lütfu
ve ihsanı olmayınca bu aklın bu gönlün cansız kalacaklarından
karınca beyinin haberi yoktu. Allah bir an için olsun
akıldan yardımını kesecek olsa her şeye eren akıl
aptallıklar etmeye başlar."



Bakma yâ Râbb sevâd-ı defterime
Onu yak ateşe benim yerime


Bu nâme ki evvelde ricâdır
Âhirde tazarru vü duâdır.

İskerder Pala