Hayatın hangi alanında ve mesleğinde olursa olsun , bir işin ehline gitmeden ve ondan alınacak bilgiyi onun nezaretide tecrübe edip uygulamayan o mesleğin ehli olamaz.
Fırıncıya eczacının işi sorulmayacağı gibi; terziye de tıpla ilgili bir meslek sormak, boşuna yorulmak ve gülünç duruma düşmekten başka bir şey değildi.
Ayrıca ehlinin nezaretinde tahsil ve tatbikatını yapmadan , hiç kimse okuduğu tıp kitapları ile uzman doktor olamaz
Böyle bir kimse ciiddi bir hastalığa ne doğru teşhis koyabilir, ne de güzel tedavi yapabilir.Tedavi yapmak istese ya hastayı kötürüm bırakır veya öldürür.Bu durum bütün meslekler için geçerlidir.
Dünya işlerinde hal böyleyken ahiret işlerinde de durum farklı değildir.Gerçekten mürşit zannedip elinden tutan kimse, şeytanın oyuncağı olur, diinimi koruyayım diye imanını kaybeder.
Şu halde gerçekten sufi olmak isteyen kimse, bu işi yolun ehline sormalı, sufiliği okuldan , üstadından öğrenmelidir.
Eğer bir kimse sufilerin yoluna görüntü ile değil, gerçekten gönlü ile girmek istiyorsa , mutlaka bu yolun üstadı olan kamil bir mürişidin terbiyesine girmeli.

Kitap hakikatti sadece tarif eder; ama mürşit gerçeği yaşatır.Kitap akla hitap eder, mürşit kalbe ve gönle girer.
Kitap hüküm verir, mürşit terbiye verir.Kitap "şöyle yapmalıssın" der, mürşit o şeyi yaptırır.
Mürşit kitabın hükümlerini müridinin üzerinde uygular.
Tasavvuf kalbi gafletten uyandırmak, nefsi manevi kirlerden arındırmaktır.Manevi terbiye sırf tarifle değil , ilahi tasarrufle olur.
Bu tasarruf , kamil mürşide veerilen ilahi bir nurdur. Tasarrufla , gafil kalp uyanır, içinde ilahi sevgi, akıtılır, muhabbet aşısı yapılır. Bu muhabbetle kalp yumuşar, tövbeye sarılır, kusurlarına aglar, ibadeti sever , hayra koşar.
Kamil mürşit, sadık müridin kalbini Allah'a bağlar.Onu nazarları altına alır, nefis ve şeytanın kalbe giriş yollarını bilir, ona göre müride ilaç verir.
Onu dua ile destekler, kalbini sevgiyle besler.Ona hatasını gösterir, eksiklerini tamamlatır.
Mürşit , müridinin önünde örnek olur, onun yolunu açar.
Uzun tehlikesi çok olan bir yolu, elindeki yol haritası ile giden mi emniyet içinde aşar ve hedefe ulaşır, yoksa o yolları çok iyi bilen bir rehberle giden mi?