Bir gece Mekke çölünde uykusuzluktan adım atmaya mecalim kalmamıştı.
Başımı yere koydum, deveciye "Bırak beni!" dedim.
Deveci, "Kardeş!" dedi; "önümüz Harem, ardımız haramî. Yürüdünmü
kurtuldun, uyudun mu öldün!"
Gidecek başka kapınız var mı?
Bir gece pirin biri sabaha kadar ibadet etmiş, seher vakti elini
Tanrı'ya kaldırıp hâcet dilemişti. O sırada kulağına gâipten şöyle
bir ses geldi:
-İster defol git, ister yalvarıp yakarmana devam et; bu kapıda senin
dileğin kabul edilmeyecek. Boşu boşuna uğraşma, başının çaresine
bak!
Pir ertesi geceyi de zikirle, ibadetle geçirdi. Müritlerden biri
onun durumunu öğrenmişti: "Pirim" dedi; "gördün ya, sana o taraftan
kapı kapanmış. Boş yere bu kadar uğraşıp durma!"
İhtiyarın gözlerinden, yüzüne hasretle, yakut renginde yaşlar
boşandı.
"A oğlum" dedi; "eğer bundan daha iyi bir kapı bilseydim, ancak o
vakit umudumu keser, geri dönerdim. O benden dizginini çevirdi ama,
sanma ki terkisinden ben el çekeceğim. Dilenci, eğer başka bir kapı
tanıyorsa, herhangibir kapıdan mahrum döndüğü zaman gam yemez. Evet,
benim bu semte yolum yokmuş, işittim. Ama başka bir ülkeye gitmem de
imkânsız."
Pir bunları söylerken kendini Tanrı'ya vermiş, başını yere koymuştu.
O sırada can kulağına bir ses geldi; diyorlardı ki:
"Bize lâyık bir hüneri yoksa da onu kabul ettik. Çünkü Bizden gayrı
sığınağı yok!"
Sadi - Bostan ve Gülistan'dan