***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Hakktan nasibini almak..
Bir karpuzun suya ihtiyacı olduğu gibi, insanoğlunun da feyz-i ilâhî'ye ihtiyacı vardır. Kalbinden havâtıratın boşaltılarak nur dolması, bu nurun temini için Râbıta gereklidir.
Bir insan mânevî bir mürebbiye ihtiyacını takdir eder ve:
"ALLAH'ım! Lütuf deryandan Habib-i Ekrem -sallALLAHu aleyhi ve sellem-inin deryasına, Habib-i Ekrem -sallALLAHu aleyhi ve sellem-inin deryasından Mürşid-i kâmil'in deryasına, Mürşid-i kâmil'in deryasından da benim kalbime ilâhî feyzi ihsan buyur." diyerek ALLAH-u Teâlâ'ya niyazda bulunur.
O deryadan feyiz almak lâzımdır. Kimi kişilerin borusu dardır, kimisi geniştir, kimisi daha geniştir. Muhabbet nispetinde boru genişler. Borunun genişliği ve kabiliyeti nisbetinde feyiz ala ala, onun kalbi de havuz olur, gölcük olur, deniz olur. Çünkü mürşidin kalbinin deryasındaki sudan, muhabbet bağı sebebiyle, o vasıta ile kalbine aktarabilmektedir.
Bunu temin eden de; ALLAH-u Teâlâ'nın ezeli nasibi, zikir-fikir ve Râbıta'dır. Bu üç şey ile bu lütuf ve ihsana nâil olur.
Bu ilâhî feyz suyunu aktardıkça, o su ile içini nurlandırmaya, lâtifeleri geçmeye başlar.
Lâfza-i celâl başta olmak üzere, o nur ile; "ALLAH", "Yâ ALLAH!", "Yâ Hû!", "Yâ Hayy!", "Yâ Kayyum!" zikirleriyle gider.
Ondan sonra artık bağı nispetinde, çalışması neticesinde bu terakkiler olur.
Bunların sermayesi de ALLAH-u Teâlâ'nın ihsan ettiği muhabbet ve teslimiyettir. Muhabbet ve teslimiyeti olmayana katiyyen vermezler, suyunu kesiverirler. Bunun da sebebi; sen bana itimat etmiyorsun ki, ben sana edeyim. Bu gibi kimselerin suyunu keserler, onun da artık işi biter. Bu ise, içine kurt giren güzel bir meyvenin çürümesine benzer.
Lâtifeleri bitiren bir kimse bir noktayı ihraz etmiştir. Fenâfirrasul'e çıkıldığı zaman artık ruh tekâmül etmiş, nefis tezkiye bulmuş, murakabaya hazırlanmış olur. O büyük deryaya dalmış, oradan feyiz almaktadır.
Mürşid-i kâmil'e râbıtasını bırakmıyor, oradan nasibini alıyor. Çocuğun annenin sütünü emdiği gibi, feyzini alıyor, tekâmül ediyor.
Resulullah -sallALLAHu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in deryasına gider, o büyük deryada yüzmeye, oradaki feyz-i ilâhî'yi çekmeye başlar. Çektikçe mânen murakabalara ve Kelime-i tevhid'e geçer.
Kelime-i tevhid'in mânâları zannedildiği gibi değildir, çok değişiktir. Çünkü "Lâ"lar kalkmadıkça "İlâh" görülmez