Kureyş Suresi
1- Kureyşi alıştırdığı için,,
2- Onları kış ve yaz yolculuğuna alıştırdığı için, .
3- Bu evin)Kabe'nin) Rabbine kulluk etsin onlar.
4- O Rabb ki kendilerini açlıktan doyurmuş ve
korkudan güvenliğe eriştirmiştir.
Mekke'de inmiştir, 4 âyettir.
Takdim:
Bu mübarek sûre, Yüce Allah'ın Mekke
halkına verdiği büyük nimetlerden bahseder.
Şöyle ki: Onların, ticaret için kışın Yemen'e,
yazın Suri¬ye'ye olmak üzere iki seferleri vardı.
Yüce Allah Kureyş'e, birçok nimeti arasında iki
büyük nimet ihsan etmişti: Bunlar emniyet ve
istikrar ile zenginlik ve bolluk nimetleri idi:
"Kendilerini açlıktan doyuran ve her türlü korku
dan emin kılan bu evin Rabbine kulluk etsinler."
Sureyi Celilenin Tefsiri:
Bismillâhirrahmânirrahîm
1, 2, 3, Kureyş'e sevdirilmiş olmasından,
yani kış ve yaz seyahatleri onlara sevimli
kılınmasından ötürü, onlar, kendilerini
açlıktan doyuran ve her çeşit korkudan
emîn kılan bu evin Rabbine kulluk etsinler.
mânâsı bulunduğu için, fiilinin başında ci
gelmiştir. Yüce Allah sanki şöyle buyuruyor:
Diğer nimetlerinden dolayı O'na ibadet
etmiyorlarsa da hiç olmazsa, onları bu iki
yolculuğa alıştırdığı için ibadet etsinler.
Bu yolculuklar, Allah'ın onlara lütfettiği en
açık nimetlerdendir. Çünkü onlar hiç çiftçilik
ve hayvancılık yapılamayan bir beldede yaşıyorlardı.
Bunun içindir ki Yüce Allah daha sonra şöyle buyurdu:
4. İşte bu İlah, öyle bir ilahtır ki, onları şiddetli
açlıktan doyurmuş ve şiddetli korkudan emin kılmıştır.
Kureyşliler huzur ve güven içinde yolculuk yapar, hiç
kimse onlara saldırmazdı. Ne sefer halinde ne hazar
halinde, hiç kimse onlara saldırıda bulunmazdı. Nitekim
Yüce Allah meâlen, "Çevrelerinde insanlar
kapılıp götürülürken bizim orayı güvenli ve
mukaddes bir yer yaptığımızı görmediler mi?"
buyurmuştur. Bu, dedeleri İbrahim (a.s.)'irı
duası bereketiyle olmuştur. Zira o, meâlen,
"Ey Rabbim! Bu şehri emin bir şehir yap"
diye dua etmişti. Yine o,"Onlara meyvelerden
rızık ver" demişti. Şu halde Kureyş'in, sadece
kendilerini açlıktan doyuran ve korkudan emin
kılan bu İlâha ibadet etmeleri îcâb etmez mi?
(Safvetuttefasir/ M.Ali Es Sabuni)
Hz. İbrahim Kabe'nin binasını yapıp O'nu
temizledikten sonra "Ey Rabbim, bu şehri
güvenli bir yer kıl. Halkından Allah'a ve
ahiret gününe inananları çeşitli ürünlerle
rızıklandır." (Bakara 126) diye Rabbine
yönelerek dua etmiş. Yüce Allah da dostu
İbrahim'in duasını kabul etmişti. Kabe'yi
güvenliğe eriştirmiş ve O'nu zorbaların
baskısından ve diktatörlerin diktasından
özgür kılmıştı. Oraya sığınanı güvenceye
almış ve onun etrafındaki herkesi bütün
korkulardan kurtarmıştır. Hatta insanlar
sapıklığa düşüp Rabblerine ortaklar koştukları
ve O'nunla birlikte putlara tapındıkları devirde
bile... Yüce Allah'ın bu Beytül Haram için
dilediği bir hikmet gereği bu gelenek
devam etmişti.
Fil ordusu orayı yıkmak için geldiğinde,
Fil suresinde açıklandığı gibi, yüce Allah
bu yerin güvenliğini korumuş ve dokunulmazlığını
muhafaza etmişti. Onun çevresinde yaşayanlar da
Cenab-ı Allah'ın şu ayette belirttiği hal üzere
gelmişlerdi: "Çevrelerindeki beldelerde oturan
insanlar kaçırılırken can güvenliğinden yoksun
bir hayat yaşarken onların kentini dokunulmaz
ve güvenli bir belde yaptığımızı görmüyorlar mı?"
(Ankebut 67)
Arap yarımadasında bu devir emniyet ve güvenin
yok olduğu, baskın ve soygun saldırılarının
yaygınlaştığı bir dönemdi. İşte bu anarşi ortamında
Kabe'nin güvenliği ve saygınlığı, onun himayesinde
bulunanlara bu muhteşem ticaret kervanında
onlara güven ve emniyeti garanti ediyordu.
Özellikle Kureyşe apaçık bir imtiyaz sağlıyordu.
Önlerine emniyetli, geniş rızk kapılarını açıyordu.
Güven, huzur ve barış içinde rızklarına ulaşıyorlardı.
İşte peygamberlikten sonra yüce
Allah onlara hatırlatmaktadır.
Fil suresinde onlara fil olayındaki
nimetini ve yardımını hatırlattığı gibi
burada da onların yaz ve kış mevsimlerinde
çıkarmaya Alıştıkları ticaret kervanlarına
ve nimetine dikkatleri çekmektedir.
Bu iki ticaret kervanı ile kendilerine
kazandırdığı bol rızk nimetine işaret
etmektedir. Ülkeleri çorak ve verimsiz
olmalarına rağmen onlar Allah'ın lütfu
ve ihsanı ile bolluk ve bereket içinde yüzüyor,
sağlık ve afiyet içinde bulunuyorlardı.
Ayrıca onların korkudan güvenliğe eriştirilmeleri
nimetine de parmak basılıyor. Allah'ın Evi'nin
himayesinde bulunmaları nedeni ile kendi
evlerinde ve yurtlarında güven içinde
yaşamalarına ayrıca yüce Allah'ın Kabe'nin
dokunulmazlığını ve saygınlığını koruması
ve her türlü saldırıdan koruyuşu ile yolculuklarında
ve seyahatlerinde güven içinde bulunmaları nimetine
dikkat çekiliyor.
Onlara bunca nimetler hatırlatılıyor ki, içinde
bulundukları tutumdan utansınlar. Himayesinde
güven ve nimet içinde yaşadıkları, Allah'ın adıyla
seyahate çıkarak himaye gördükleri ve sağ salim
evlerine döndükleri bu Kabe'nin Rabbine ibadet
edecekleri yerde onunla birlikte başka ilahlara
tapmaktan utansınlar.
Bu, ruhlarda haya duygusunu harekete geçiren,
kalblerde mahcubiyeti tırmandıran bir hatırlatmadır.
Kureyş kabilesi Kabe'nin değerini ve onun
dokunmazlığının hayatları üzerindeki etkisini
bilmiyor değildi. Sıkıntı anında bu Kabe'nin
Rabbinden başkasına sığınmazlardı. İşte
Abdülmuttalib bu nedenle Ebrehe'nin karsısına
bir ordu ve kuvvetle çıkmamıştır. Kabe'nin Rabbine
dayanarak O'na karşı koymuştur. Çünkü O Rabbinin
Kabe'yi koruyacağını bilmektedir! Abdülmuttalib
bir put veya bir heykelle onun karşısına çıkmış ve
sözde ilahların kendi evini koruyacağını
söylememiş sadece şunu dile getirmiştir:
"Ben develerin sahibiyim. Hiç şüphesiz Kabe'nin
de bir sahibi vardır ve o Kabe'yi koruyacaktır."
Ne var ki cahiliye sapıklığı hiçbir mantık tanımaz!
Hiçbir gerçeğe ve makul hiçbir temele dayanmaz!
Bu sure, konusu ve atmosferi ile kendisinden
önceki Fil suresinin bir devamı niteliğindedir.
Bununla beraber besmele ile başlayan müstakil
bir suredir...
(Fi Zilalil Kur’an/Seyyit Kutup)
Cikarilacak Sonuclar:
1- Mekke Halki Yazin kavurucu
sicaklarda, daha serin olan Şam’a,
kışın ise sicak bolgelere yanı Yemen
tarafina ticaret seferleri duzenlerlerdi.
Gittikleri her yerde Kabe’nin hurmetine
insanlar tarafindan buyuk izzet ve
ikarmlarla karsilanirlar, saygı gorup
bas tacı edılirlerdı. Yani Kabe’nin
sayesinde zengin olup O’nun ekmegini
yerelerdi. Ancak yinede kendilerini izzet
ve seref sahibi yapan Allah’in gonderdigi
elciye, karsi cikmis indirlen hukumleri
kabul etmemislerdir. Buda onalrin ne buyuk
kufri inadi cersinde olduklarini ortaya
koymaktadir.
2- Allah(cc) neden kabe’yi, dunyada turizm
cenneti diyebilinen yerlere ornegin
Marsilya sahillerine, Kanarya adalarina
yada uzak dogudaki Tusinami bolgeleri
gibi herkesin gitmek icin can attigi yerlere
konuslandirmayipta, Mekke gibi iklimi kurak
topragi corak, kavurucu sicaklari olan,sahilleri
olmayan, kabe olmasa hic kimsenin gitmeyi
dahi aklindan bile gecirmek istemiyecegi sarp
kayaliklar arasindaki bir vadiye koymayi karar
kilmistir? Bunun sebebi hikmeti ne olabilir?
Allah’u alem bunun sebebi sunlar olabilir:
a- Eger Kabe turistik yerlerden bir yerde
olsaydi, samimi olanda olmayanda
herkes gidebilirdi.
b- Kabe’nin oylesine hic bir turistik
ozelligi bulunmayan bir cografyada
bulunmasi, zevklerini, heveslerini bir
tarafa birakip gercekten sadece Allah
rizasi icin cileye, izdiraba, sabra talip
olan samimi insanlarin denenmesidir.
Allah(cc) Hac ibadetini yerine getirmek
uzere yola cikan Mu’min kulundan
cileyi, izdirabi, zorlugu tadarak
sabirla kendisine yaklasmasini murad
ediyor. Yani oraya gitmek samimiyet
ister şuur ister ihlas ister Zira Efendimiz(sav)
''El Haccu Mesakka'' Hac mesakkattir
yani çiledir izdiraptir sabir ister buyurarak
bunu teyid etmektedir.
c- Turistik yerlerin vermis oldugu rehavet
zevki sefa yaptigimiz ibadetin tadina
lezzetine varmamizi engelleyip emeksiz
yemek gibi bir sey olacakti. San’a ve
emrine sonsuz sukurler olsun Allah’im.
„Kahrinda hoş, lutfunda hoş“.....
Boylece Allah’in izniyle Kureyş
suresinin tefsiri ozet olarak bitmistir.
Rabbim hepimize okumayi ve
ogrendiklerimizi yasamayi nasip eyelesin...