BİR VEDA SIZISI
Yazmasamüstümdeki vebale dahi layık olamayacağımı anladım. Rabbimizin
insan dışındaki diğer yaratıkları gibi
mazur görülme seviyesine düşeceğim gerçeği sızlattı beynimi. Şimdiye kadar çaresizliğin verdiği suskunluğa teslim etmiştim beşeri aczimi. İçimdeki öfkeyi büyütmekle
üstüme düşeni yapmış sayıyordum. Hamdolsun ki böyle bir yanılgının yalancı tesellisi
ancak buraya kadarmış.
Çocuklar; dünyamızın sevgi mihveriiçtenlik
saflık
masumiyet pırlantaları. Ne düşmanlık kavramından haberleri var ne de sinsi hasımlardan. Kendilerine yöneltilen kahrolası namluları
cehennem füzelerini
üstlerine salınan tankları ve uçakları korkutucu bulurlar; o kadar. O zalim kavmin
kıyamete kadar bitmeyecek nefretine bir anlam veremezler. Ne tehlikeye akıl erdirebilir
ne de kaçmayı becerebilirler. Bütün çocuklar
dünyadaki tüm yavrular istisnasız böyledirler
zalimler kabul etmese de.
Yazık kio masum
minik bedenlerin kanattığı çok fotoğraflar gördü gözlerimiz. Kızıl goncalardı hepsi de
kara toprağın sessiz çığlığına son nefesini katan… Mavi emziği şahitliğini yapmasa
çocuk olduğunu anlayamayacağımız o minik bedendeki büyük vebalimiz. İnsanlık payesinin sorgulanmasını gerektiren duyarsızlıklar
farkında olunamamış sorumluluklar ve bütün iyi hasletler; içimize hapsettiğimiz.
Sadece güzel bir baş vardı görebildiğim. Boynundan aşağısı toprağa gömülübomba yağmış bir enkazda. Ölüm yakışmamış hiç
diğer çocuklarda olduğu gibi. Uykudaymış sanırsınız
ama yüzünde korkulu rüyaların tedirginliği bir de kırgınlık. Yarı aralanmış dudakları
söyleyeceği son bir sözü tamamlama gereğini bile duymamış. Bir siteme bile muhatap olamayacağımızı düşündüren bir küskün gidiş.
Bir ahu-zar!
Bir isyan!
Bir beddua… Arşı titreten!
HASAN PARLAK